Paylaş
Ekonomi Bakanı Recep Önal ile Merkez Bankası Başkanı Gazi Erçel'in IMF'nin müstafi başkanı Camdessus'ye yolladığı mektup halk dilinde ‘‘Geçmişte yapılanların hepsi yanlıştı. Bize yardım edin’’ diye özetlenebilir.
Bu durumu tescil edenler arasında hükümetin cılız üyesi ANAP da var. ‘‘Bugüne kadar yapılanların yanlış olduğunu’’ kabul edip şimdi kurtarıcı rolünü oynuyor ANAP. İşin komik tarafı da bu zaten, ekonomi, ANAP'ın ağır toplarından, kilolu bakanlarından vs. sorulurdu. Sorulması doğaldı, hatta şarttı. İş dünyası için hayat sigortasıydı ANAP'ın ekonomi yönetimi.
Zaman geçti.
‘‘Merkez sağdan olsun da ne olursa olsun’’ dendi, bir süre için ekonominin dümeni DYP'nin ekonomi kurmayları ve A takımının eline geçti.
Şimdi görülüyor ki iktisadi durumlar, bu ağır top, büyük kadro, A takımı, ekonomi kurmayı denen zevatın elinde oyuncak olmuş. Bu kadroların yıllardır yaptıklarının hepsi yanlışmış. Ve de ekonomiyi bilmediği varsayılan, iktidara gelir gelmez ayağının tozuyla kuyruk ve kıtlık yaratan Ecevit kurtarıyor durumu.
Ve gene şimdi anlaşılıyor ki 1991'den beri görev yapan bütün ekonomi bakanları ve de onların can yoldaşları bugünkü ekonomik mezbeleliğin müteahhitleriler.
IMF'nin yönetiminde ‘‘doğruyu’’ bulacağız diye sevinenlere bakıyorum da, onların gözünde düne kadar ‘‘ne kriz vardı, ne buhran’’. Yoktu da şimdi ‘‘yola geleceğiz’’ diye neden seviniyorlar?
Filmi geriye sardırınca kareler tek tek dökülüyor.
Nabız atışları iyice yavaşlarken IMF kliniğine yatırılan Türk ekonomisini bu hale getirenlerin tümü yılın ‘‘ekonomi bakanı, yılın bürokratı’’ ödülleriyle kokteyl prolonjelerde kameraların önündeydiler! Küçük sosisli börekleri kürdana takıp mideye indirirken birden toparlanıp poz veriyorlardı basına!
Bugün yurtdışına çıkmaları yasaklananlardan hal ve gidişat hakkında parlak ‘‘demeç’’ler alınıyordu.
Beraber yenilip içiliyordu. Dedikodu yapılıyordu.
Bugün o üstün başarı ödüllerini verenlere de, alanlara soran var mı acaba ‘‘aklınız neredeydi’’ diye.
Kıstaslarınız neydi diye!
Hangi radikal önlem alınırsa alınsın Türkiye'de reformların önünü bu büyük riyakárlık kesiyor. İnsanlar pisliklerle kurdukları ittifaklardan bir gecede istifa edebiliyorlar.
Bir saat içinde aklanıyorlar.
Viraj alıp yeni yola sapıyorlar.
Oysa ‘‘Ben yanlış yaptım’’, ‘‘yanlış adamı savundum’’ diyememe zavallılığını ne IMF düzeltebilir ne de Avrupa Birliği rötuşlayabilir.
Çünkü bu öyle bir özgüven sıkıntısı ve avanta hesabıdır ki... Birinci dünya liginde insana ne bu kadar avanta sağlarlar, ne de özgüvensiz ve yeteneksizlere böylesine büyük yetkiler verirler.
Göz göre göre, davul zurnayla gelindi bugünlere.
Çok önceden alınması gereken kararlardı bunlar. Ne kadar erken davranılsa o kadar az acıtacaktı.
Türkiye, çok ciddi bir istikrar programını uygulama sözü vererek 2000'lere giriyor. Kemer sıkma görevi bir kez daha çalışan kesime yüklenerek.
Bu noktada bir şeyler değişecekse eğer ‘‘bugünleri hazırlayanların’’ ödüllerine hak ettiği değeri vermek gerekir.
Ve de yurtdışına çıkması yasaklananlarla yenen yemeklerin mideye oturması gerekir! Yani hiç olmazsa bir küçük vicdani muhasebe. Çünkü kapitalizmin de ahlakı vardır.
Paylaş