Paylaş
Türk basınının ekonomi yazılarını çok eğlenceli buluyorum.
Benim gibi iktisat ile uzaktan yakından ilgisi olmayanların bile hissedebildiği Çin işi Japon işi Asya krizinin belirtileri ortadayken pekçok ekonomi yazarı, ‘Türkiye büyüyor. Harika ekonomi yönetimi. Muhteşem dinamizm vs.’ diye yazıyordu.
Şimdi anlaşılan yumurta kapıya dayanmış, hiç sıkılmadan ‘Biz demiştik, kriz gelecekti’ diye ortaya dökülüyorlar.
Eğlence devam edecek, hazırolun incir çekirdeğini doldurmayan televizyon programları vs. başlayacak yakında. Kriz yorumcuları, kriz bilmişleri, kriz çok bilmişleri çıkacak ortaya. Bir özel kanaldan diğerine koşup kriz programları için istihdam edilecekler.
Bu arada son zamanlarda basında köşe tutan eski ekonomi bürokratı setine de epey iş düşücek. Herkes önce kendini aklayıp sonra ciddi yorumlara girecek. ‘Biz uyarmıştık. Liderler dinlemiyor’ diyecekler.
Olaylar ile kendiniz arasına kocaman bir mesafe koyup bakarsanız gerçekten çok eğlenceli yazılar okursunuz basında.
Geçtiğimiz hafta, iktisat yazısı yazmamaktaki direncimi kırıp bu sütunda Asya krizine değinmiştim. Ve de MIT'nin öğretim üyelerinden Prof. Paul Krugman'ın çok yaratıcı bulduğum bir yazısını bu köşeye taşımıştım.
Prof. Krugman, Asya krizini, kendisi de dahil olmak üzere kimsenin öngöremediğini ama bugün pekçok iktisatçının ‘Ben uyarmıştım’ diye ortaya atıldığını dalga geçerek yazmıştı.
Görüldüğü gibi ‘Asya krizini öngörmek’ tartışması çok yaygın.
Bugünün rekabet dünyasında ‘Ben öngörememişim’ demenin maliyeti çok yüksek olmalı herhalde.
Ama gene de amigo değil de ciddi bilim adamı olanlar, ‘Nerede yanıldık’ sorusunu sorabilecek kadar özgüvenliler. Çünkü insanın kendisine olan saygısı ve de meslekdaşlarına karşı sorumluluğu böyle bir davranışı gerektiriyor.
Neyse.
Görüldüğü gibi bizim pembelikler ülkesi Türkiyemiz'in krize karşı geliştirdiği bağışıklık sisteminin ince ayarı bozulmaya başlamış. Reytingci şirketlerin iyi notları da filan borsayı dengeleyemiyor.
Matematiğe dayanarak modeller üretilebildiği ve bu modellere göre öngörüler yapılabildiği için sosyal bilimler içinde en objektif olması gereken iktisat, Türkiye'de çok renkli bir manzara arz ediyor.
İktisat bilimi, ‘konjontüre göre kulp takma’ ‘mazaret üretme’ ‘kendi adamını kollama’ sanatına dönüşüyor. Ve de sezebildiğim kadarıyla basında köşelere bucaklara yansıyor iktisadın iğdiş edilmiş bu hali.
‘Ekonomi bakanının purosu büyük, iktisat bilgisi de hiç kötü değil. Bürokrasiyi rahat bırakıyor’. ‘Popülizm yapılmayacak, seçim ekonomisi uygulanmayacak’ vs.
Bunlar en turfanda temalar.
Yapılan KIT zamlarıyla fiyatları fırlatıp daha sonra biraz aşağı çekmenin adı ‘enflasyon düşüyor’ oluyor bu arada. Enflasyonun kaça oturduğu belli değil ama bir stablizasyon söylemidir gidiyor.
Ayrıca köşelerden devamlı canlı yayın yapılıyor...Tribündeki maç yorumcuları gibi. ‘Haydi arslanlar, şimdi gol atacaklar vs’...İşler biraz tersine dönünce bu kez ‘Biraz abartıldı’ deniliyor.
Purolu, purosuz bakanların siyasetçi kimliğiyle ‘Enflasyon düşüyor, ekonomi fırlıyor’ filan demesi anlaşılır da...Kerli ferli iktisatçıların bu saçmalıkları yorumlayıp bunlara bir de bilimsellik kulbu takmalarına ihtiyaç var mı?
Bizim, iktisatçıdan önce bağımsız kafaya ihtiyacımız var galiba...
Paylaş