Paylaş
Son aylarda, Türkiye'de ‘durumdan’ vazife çıkartmak modası başladı.
‘Durumdan’ vazife çıkartanlar, vazifelerini yerine getirdiler.
Ve başka vazifelilere, siyasi taşeronluk işleri verdiler.
Bu ‘durumu’ en veciz biçimde Başbakan Mesut Yılmaz ifade etti önceki gün, ‘Silahlı Kuvvetler kıvılcımı yakmıştır. Sonra diğer kurumlar ön plana çıkmıştır. Demokrasi askerlere borçludur’, diyerek.
‘Durum’ bu.
Ancak ‘durum’dan vazife çıkartılarak yaratılan yeni ‘durum’ pek parlak değil.
Bunun da nedeni çok basit, halkın, bugünkü hükümete verdiği Refahyol'dan kurtulma avansı artık suyunu çekmek üzere. Zaman hızlandı, insanların sabrı çok çabuk taşıyor.
Sokakta, üç kişiyle konuşunca hoşnutsuzluğu saptamak hiç de zor değil. Ve de en önemlisi insanlar aptal ve salak yerine konulmaktan hiç haz etmiyorlar. Kısaca talep, hokkabazlığa değil, inandırıcılığa.
‘Durumdan’ vazife çıkartılarak yaratılan yeni ‘durumun’, ‘durum’ tespiti şöyle:
1- Silahlı Kuvvetler'in kıvılcımı ateşlemesiyle, kurdutulan Yılmaz hükümetinin hedefsizliği ve de beceriksizliği çok çabuk ortaya çıktı. Bu ‘durumda’, Baba, başkanlık tartışmasını fırına verdi.
De Gaulle özlemindeki çevrelerin pek sevdiği bu tartışma, Baba'nın ölçülerine göre Başkanlık sistemi biçme heveslilerini coşturdu. Ama görülüyor ki, tartışma daha başlamadan bitti.
Yani tutmadı.
Çünkü, otuz yıllık icraatından dolayı Baba'yı bugünkü siyasi konjonktürün sorumlusu gören geniş bir halk kitlesi, ‘Baba Başkan’ falan istemedi.
2- Silahlı Kuvvetler kıvılcımıyla iktidara gelen Mesut Yılmaz'ın, çocuğu, eşi ve köpeğiyle fotograf çektirmesine rağmen, Türkiye'nin çok derin sorunlarının üstesinden kalkamayacağı çok çabuk ortaya çıktı.
Bunun da en belirgin göstergesi Yılmaz'ın, iktidara başlama takvimini üç ay sonrasına yani yeni yıla ertelemesi oldu.
Hükümet oluncaya kadar, muhalefete başlamak için sürekli yeni bir takvim belirleyen Yılmaz, ‘Bizi yılbaşından sonra görün’ demeciyle, iktidar için hiç hazırlıklı olmadığını itiraf etti. Ve işi bitirdi.
3- Kendi siyasi meşalesini asker kıvılcımıyla ateşleyen Yılmaz'ın, Türkiye'nin demokratikleşmesi, 21. yüzyıla hazırlanması yolunda hiçbir ciddi adım atamayacağı da böylece ortaya çıktı.
4- Yılmaz, KIT atamalarındaki banacak, hanedan eleştirilerine verdiği cevapta ‘Bacanağıma kefilim’ diyerek halkta 80'lerden bu yana oluşan hassasiyeti kesinlikle anlamadığını gösterdi.
Yılmaz, bu ülkede insanların, bacanağının dürüstlüğünü değil, atamalardaki keyfiliği sorguladığını bir türlü algılayamadığını da gösterdi.
Bu ‘durum’, o bir türlü başlayamayan muhalefet yıllarında Yılmaz'ın, Swissotel'den burnunu dışarı çıkarmadığını bir kez daha kanıtladı.
Bu ‘durumdan’ çıkan vazife, Yılmaz'ın, bacanak, kardeş ve kayınço ile birlikte bir aile şirketi yönetiminde daha başarılı olabileceği görüşünü gündeme getirdi.
5- Tansu Çiller ile Osman Ünsal ikilisinin yeteneklerini tek kişide toplayan ekonomi bakanının hergün bir mucize yumurtlamasıyla, bu ülkenin ciddi ekonomik sorunlarının üstesinden gelinemeyeceği çok çabuk anlaşıldı.
Zaten bu üfürmelere en zarif ve de aklı başında yanıt Dünya Bankası başkanından geldi. Başkan James Wolfensohn, Hong Kong'ta görüştüğü Taner'e, ‘Arkadaş seçim ne zaman’ diye sordu. Yani, ‘bizim karnımız tok’u, diplomasi diliyle ifade etmiş oldu.
Wolfensohn'un doğru soruyu sorduğu bir gerçek.
Bizim de sormamız gereken doğru soru şu:
Gelecek seçimden sonra, bugünkü aktörlerin oynadığı kötü oyunu yeniden seyretmemek için ne yapmalıyız?
Kendisine, ehven-i şer yöneticileri lâyik gören halkımız bu soruyu düşünmeli.
Paylaş