Paylaş
Şimdi öğreniyoruz ki Dünya'da ve Türkiye'de pekçok jeolog yıllardır Kuzey Anadolu Fay'ı üzerinde çalışıyor.
Jeoloji biliminin en aktif inceleme alanı olmuş binlerce insanımızı kurban verdiğimiz fay. Kaliforniya'daki San Anderas fayına çok benzediği için Amerikalı bilim adamlarının özel bir ilgisi var KAF'a.
İki fayın da kayma hızı, toplam uzunluğu birbirini andırıyor. Ancak San Andreas yirminci yüzyılda sadece iki kez 6.7 şiddetinde sallıyor Kaliforniya'yı. Biri 1906'da diğeri 1989'da.
Oysa Kuzey Anadolu Fay'ı çok daha faal.
20. yüzyılda binlerce can kaybına neden olacak şekilde tam on kez kırılıyor (1942, 1943, 1944, 1955, 1967 vs.). On birincisi de 17 Ağustos'ta azametini inkar etmeyecek biçimde vurup geçiyor.
Bu nedenle KAF bir laboravutar bilim dünyası için. İncelemek, uyarmak ders almak, hazırlıklı olmak açısından. Ve ne yazık ki laboratuvardaki bulgular uyarıya dönüştüğü halde ne duyan oluyor ne de ciddiye alan.
Bilim adamına göre KAF'ın üstüne kat dikmek bilimselliğe ve mühendisliğe saygıyı gerekli kılıyor.
KAF'ın üstüne yerleşmek ise zon derece ciddi bir iş. Çok özel bir şehircilik anlayışının ürünü olmak zorunda.
KAF kodu, KAF yönetmeliği, KAF'a uygun sivil savunma eğitimi vs. lazım.
Oysa görüyoruz ki Kuzey Anadolu Fayı'nı daha yeni duyuyor pekçoğumuz.
Duyması gerekenler ise bilinçli biçimde kulaklarını tıkamışlar yapılan bütün uyarılara. KAF'ın üstü, özellikle kat karşılıkçısının yasalarına teslim edilmiş. Kat karşılıkçısının avantası yerel ve genel siyaseti beslemiş.
Yer altından her an kalkabilecek olan bu ejderhanın üstüne ekonominin yüzde 40'ı monte edilmiş. Oysa biliniyor ki sadece tarihi kayıtlara göre İzmit yedi kez yerle bir olmuş.
Bu ne biçim bir sanayileşme, kentleşme, planlama anlayışıdır? Ve de en önemlisi bu ne biçim bir toplum projesidir? KAF'ın üstü de ayrı bir laboratuvar olmalı bilim adamları için. Ama bu kez sosyolog, iktisatçı, siyaset bilimci ve psikologlar çalışmalı bu laboratuvarda.
* * *
Doğrusu bu faciadan sonra çok konuşan siyasetçi ve iş adamlarının söyledikleri ilginç değil.
Sanayici kalkıyor ‘vergi vermeyelim yardım kesilir’ diyor. Oysa kendisi gitmiş deprem bölgesine fabrika kurmuş.
Siyasetçi ‘Yıllardır yara sarma’ edebiyatı yapıyor. Oysa çarpık yapılaşmadan oy acvcılığı yapan kendisi.
Bugün bilimi, bilim adamını ve de sadece onları cidddiye alma günü.
Jeoloji literatürünü taradıkça yurt içinde ve yurt dışında pekçok Türk bilim adamına rastlıyorum. İlginçtir jeolojide ne çok uzman yetiştirmiş bu ülke.
Boğaziçi Üniversitesi'nde Niyazi Türkelli, Ali Pınar, Şerafettin İnce, Marmara Bölgesi'ndeki depremleri tahmin edebilmek için yılardır bilimsel çalışmalarda bulunuyorlar.
İstanbul Teknik Üniversitesi'nde Aykut Barka, depremlerin Kuzey Anadolu Fay hattında Doğu'dan Batı'ya doğru nasıl ilerlediğini modellemiş.
1997'de yayınladığı bir makalede Erzincan'ın doğusunda ve de İzmit'in güneyinde şiddetli bir depremin olabileceğini tahmin ediyor. Ve her depremde bir ikinci depremin olasılığının arttığını modelleyen bir çalışması bulunuyor.
Bu arada Amerika'da MIT'de jeofizik laboratuvarı kurucusu ve başkanı Prof. Nafi Toköz 1971'den beri KAF üzerine çalışmalar yapıyor. MIT aktif olarak bu işin içinde.
N. Toksöz, B. Oral, A. Barka, R. Reilinger, R. King, S. McClusky, H. G. Kahle, K. Kastens, G. Veis, M. Hamburger ve M. Prilepin'den oluşan bilim adamları iki yıl önce Anadolu'nun kaymasını en hassas uydular kanalıyla ölçüp yayınlıyorlar. Ve daha nice çalışma ve araştırma.
Ben söyleyecek söz bulamıyorum!
Paylaş