CHP'nin görevi

Zeynep ATİKKAN
Haberin Devamı

Hükümetin ne yapacağı aşağı yukarı belli oldu.

Başbakan Yılmaz, hükümetinin güvenoyu almasından sonra icraata başlarken dört konuda namus sözü vermiş.

Başta özelleştirme, sonra piyasalara güvence verilecekmiş. ‘Piyasa günden güne zora sokulmayacakmış’...Yani iş dünyasına güvence ve işçilere bir parmak bal...

Kısaca onbeş yıldan beri dinlediğimiz artık şiddetle ‘demode’ olmuş bir söylem. Çünkü bizim içinde yer almak istediğimiz dünya, bu konuları ‘hükümetin namus’ sözü falan diye sunmuyor artık. Bunlar çoktan aşılmış, çözümleri toplum tarafından kabul edilmiş sorunlar.

Ekonomiyi bu hale getirenlerin, bugün birer ekonomi dehası diye pazarlanıp, herkes tarafından bilinen el kitabı haline gelmiş IMF reçetelerini büyük ekonomik buluş gibi sunma çabaları da komik oluyor.

Çok kötü bir hükümetin ardından gelen bugünkü yönetim, ne yapsa alkışlanmalı gibi üçüncü dünyaya özgü bir hava yaratılıyor.

Yani ‘kötünün iyisiyle yetin ve kapa çeneni’ der gibi. Tabii ciddi ve ayırımlı düşünen insanlar gülüp geçiyorlar bunlara. Neyse.

Refahyol rezaletinden Türkiye'yi kurtarmak için CHP'nin bugünkü hükümete verdiği güvenoyu kesinlikle doğru bir politikaydı.

Ama bundan sonra, CHP'nin son derece dikkatli ve tutarlı bir siyaset izlemesi gerekiyor.

Gerçek sorunların gündemini belirleyerek. Bu gündem için standart yaratarak. Bu konuda hükümeti zorlayarak. Ve de belirlediği hedeflerde ‘gözcü’ rolü oynayarak.

Türkiye'nin, ‘Refahyol’dan kurtulduk', deyip aymaz bir rehavete kapılma şansı yok artık.

Mesut Yılmaz'ın verdiği dört namus sözüne bakılırsa, bu hükümetin önüne gündem koymak gerektiği artık ortada. Zaten, bu hükümet daha kurulma aşamasında, önüne getirilenleri noktası virgülüne kadar uygulamaya niyetli olduğunu da gösterdi.

O zaman yapılması gerekenleri doğru tespit etmek CHP'nin de görevi.

Bu nedenle, CHP, özelleştirme yapmaya bu kadar hevesli olan hükümeti, şeffaflık konusunda zorlamak durumunda. Bu noktada gözcülük yapmak, şeffaflığı talep etmek, güvenoyu vererek gösterilen siyasi sorumluluğun bir parçası artık.

Çünkü Türkiye'nin asıl ihtiyacı, sadece özelleştirmeden elde edeceği üç beş dolar değil, şaibesiz bir özelleştirme yapabilme yeteneğini de sergilemek.

CHP, kamu reformu, gelir dağılımındaki bozukluk ve de hukuk devleti gibi modern gündemleri dayatmak zorunda bu hükümete.

CHP'nin verdiği her ‘evet’ oyunun ‘ama’sı olduğunu hissetmeli bu hükümet.

Her ‘evet’, Metin Göktepe cinayetinin hesabını sormalı. Her ‘evet’ Yılmaz'a indirilen yumruğun açıklık kazanmasını talep etmeli.

Her ‘evet’, ‘mafyayı temizlemek için ne yapıyorsunuz’ sorusunu sürekli olarak gündemde tutmalı.

Her ‘evet’, kendisini liberal diye tanımlayan A takımının, ekonomideki rant dağıtımını ne oranda önlediğini sorgulamalı.

Ve CHP, ‘evet’ ‘ama vergi reformu nerede’yi dayatmalı.

CHP'nin, hükümete verdiği ‘evet’, ‘Türkiye’nin, Avrupa'ya tam üyeliği için ne yapıyorsunuz' sorusunu da içermeli. Bu sorunun yanıtı ısrarla istenmeli.

Bu hükümete doğruları ancak CHP yaptırabilir. Eğer kendisini toparlayabilirse. Türkiye için doğru ve çağdaş hedefleri belirleyebilirse.

Aksi halde CHP, Demirel tarafından inşaatı başlatılan merkez sağı birleştirme projesinin bir parçası olur.

Böyle kurulan bir merkez sağ için bu kadar büyük fedakârlığa değer mi, bilemiyoruz.

Yazarın Tüm Yazıları