Zeynep Atikkan: Bir son dakika olgunluğu

Zeynep ATİKKAN
Haberin Devamı

Mesele‘‘yedi yıla’’ başlamak değil. ‘‘Yedi yılı’’ bir istikrar unsuru olarak tamamlamaktı.

‘‘Bitiş’’e, ‘‘başlangıç’’ kadar coşku katabilmekti. ‘‘Bitiş’’in güzel bir başlangıca zemin hazırlaması için müdahil olmaktı.

Ve bütün ‘‘bitişlerin’’ doğallaşmasını sağlamaktı. ‘‘Bitiş’’i ölüm gibi görmemek, ölerek de bitirmemek gerekirdi.

Değişen dünyada ‘‘değişmek zorunda’’ olan bir ülkenin ‘‘Cum Baba'ya’’ değil böyle bir ‘‘akil adama’’ ihtiyacı olurdu. Sıkışınca danışılan, deneyim ve bilgisinden yararlanılan.

Böylece ‘‘Yollar yürümekle aşınmaz’’dan ‘‘Dün dündür bugün de bugün’’e kadar uzanan siyaset anlayışının büyük tahribatı bir anda silinip gitmezdi ama bir son dakika olgunluğu armağan edilebilirdi bu millete.

O millet ki Cumhurbaşkanı'nın görev süresinin uzatılmasıyla ilgili oluşturulan suni gündeme ‘‘Doğduğumda Demirel ile Ecevit vardı çocuklarım büyüdü hálá görevdeler’’ diye tepki vermekte. İngiltere'nin Başbakanı Tony Blair de Davos'ta benzer bir şey söyleyiverdi Başbakan Ecevit'e ‘‘Sizi duyarak büyüdüm’’ diyerek.

Şimdi millete ‘‘yarın da yarındır’’ diyebilmek için ‘‘kriz’’ tehdidi ile anayasa değişikliğinin altyapısı hazırlanıyor.

Oysa ‘‘bitiş’’ normalleşirse kriz çıkar mı?

Asıl kriz ‘‘bitiş''i ölüm gibi görmek, ‘‘bitirmek’’ için ölümü beklemek değil mi? Ve de bu suni krizi, partisinden hiçbir milletvekilini cumhurbaşkanlığına láyık görmeyen üçüncü dünyalı liderlik yaratmıyor mu?

* * *

Anayasa ortada.

Anayasa Cumhurbaşkanı'nı Meclis içinden Meclis seçer diyor. Ve Meclis, artık kendi içinden olmayan birisini yeniden seçmeye zorlanıyor.

Gene üçüncü dünyaya özgü parmak hesaplarıyla, ‘‘Bunun şunun adamı yada şu bu denge ilkelliğiyle.’’

‘‘Bu Meclis'ten cumhurbaşkanı çıkmaz’’ı kabullenmek Meclis'in iflasıdır bir anlamda. Halkın seçtiklerinin böyle bir siyasi konkordatoyu talep etmeye hakları var mı?

Süleyman Demirel Cumhurbaşkanlığına adaylığını koyarken yedi yılın uzatmalarına değil, ‘‘yedi’’ yıla talip oldu. Şimdi o süre dolmak üzere. Geri kalan şu kısa sürede asıl hüner, babalık hüneri, siyasetçi hüneri, mühendislik hüneri varsa devlet adamlığı hüneri bu ‘‘geçişi’’ yönetebilmektir.

Olay bu kadar açık!

* * *

DÜZELTME: 8 Şubat 2000 tarinde yayınlanan ‘‘Avusturya meselesi (2)’’ başlıklı yazıda bir satır atlanmıştır. Avusturya'daki gelişmelere Vatikan'ın verdiği tepkiyle başlayan paragraf şöyle devam ediyordu:

Vatikan yaptığı açıklamada, ‘‘Siyasetçiler eylemlerine göre değerlendirilmeli. Papalık, ancak Hıristiyan ahlakı sorgulandığı zaman tavır alır’’ denildi. Nüfusun yüzde 90'ı Katolik olan Avusturya'da bu açıklamanın yankısını kestirmek zor olmamalı. Hele Naziler'le işbirliği yapmış olan Avusturya'nın eski Cumhurbaşkanı Kurt Waldeim'in 1987 yılında Vatikan'da coşkuyla ağırlanmış olduğu düşünülürse. Ve de Waldem'in o sırada bütün dünya tarafından dışlandığı anımsanırsa!(...)

Yazarın Tüm Yazıları