Paylaş
Çok uzun süreden beri ‘dolar geldi, gelmedi’ paranoyasıyla yaşıyor Türkiye. Hakim anlayışa göre dolar getiren yönetim başarılı, dolar getirmeyen başarısız. Bu konularda koca makaleler yazılıyor. Doların nasıl, nereden ve ne miktarda geleceği üzerine döktürülüyor. Bu düzenin adı piyasa ekonomisi vs. Piyasa ekonomisine kimsenin itirazı yok da hayatı dolar geldi, gitti penceresinden görmek toplumlara pek bir katkıda bulunmuyor.
Depremde kaç kişinin hayatını kaybettiği doğru dürüst tespit edilmeden her kesim dolar cinsinden hasar hesabı yapıp bir takım sonuçlar yayınlamadı mı? Amaç hasarın dolar cinsinden bilançosunu Başbakan Ecevit'in ABD gezisine, IMF ve Dünya Bankası'nın toplantılarına yetiştirmekti. Dolar bazında hasar mesajları Atlantik ötesine ulaştı da anlaşılan Amerika'daki ilgili mercilerde kimse oralı olmadı.
Şimdi görülüyor ki Başbakan Bülent Ecevit'in ABD gezisinden beklenen dolarların çıkmaması bazı çevreleri hayal kırıklığına uğratıyor. Kendilerini ekonominin mutlak sahibi sanan ANAP'lıları duyar gibi oluyorum ‘Biz gitsek dolarları doldururduk’ diye. Alıştığımız demode ‘beceriklilik’ söylemleri. Kimbilir bütün demode becerikliler 17 Ağustos'tan sonra Amerika'da oluşan deprem sempatisinin dolara tahvil edilmesini beklemişler. Sempati dolara dönüşmeyince de kronik dolar buhranlarından birini daha geçiriyorlar.
İngilizce'yi biraz kıvıran ancak Dünya'daki gelişmeleri pek algılayamayan bu becerikli zevatın gözden kaçırdığı önemli bir nokta var. Clinton isteyecek ve Türkiye'ye dolar gelecek diye bir kural yok. Amerikan yönetiminin, yani Clinton'un aldığı her kararı Kongre'den geçirmesi gerekiyor. Clinton gibi Kongre'yle kavgalı bir Başkan'ın bu konuda yapabileceği çok şey yok ne yazık ki! Yani, beleş dolar için iştahlanmak çok anlamsız.
Buna karşılık Ecevit'in Amerika gezisinde görüldüğü gibi en çok Amerikan silah ve enerji şirketleri ilgileniyor Türkiye'yle. Yani kasalarına girecek dolarlarla.
* * *
Beleş dolar bekleme zihniyetinin, yani üretmeden tüketmenin 17 Ağustos'taki korkunç faturasıyla bile yüzleşmeye ürküyor bazı çevreler.
Oysa binlerce insanın hayatına mal olan o konutların temeli beleşciliğe övgü törenleriyle atıldı. Kalkınmayı, kasaya beleş dolar tıkma diye yutturanların küreğiyle atıldı ilk toprak. Müteahhidin çimentodan ve demirden çalma yarışları fay üstüne dikilen sitelerde yapıldı. Bütün bu çarpıklığı oradan buradan gelen beleş dolar düzeni besledi, büyüttü. Bunun adı kalkınma oldu.
Ekonomiye yararlı olan dolar, beleşciliğin finansmanına değil ciddi projelere kaynak sağlamak için gelir. Bu da çalışan, tasarruf eden dengeli bir ekonomin ayrıcalığıdır.
Vergi toplayıp bütçesine çeki düzen veremeyen, ortaya tutarlı bir program ile çıkamayan ve kendi sorunlarını kendisinin çözeceği yolunda tutarlı işaretler veremeyen ülkelere ciddi yatırım filan gitmez.
Bugünkü düzene ise bir tek beleşcilerin dört gözle beklediği yanar döner dolar itibar eder. O da paradan para kazanıp çekip gider!
Paylaş