Paylaş
1 Aralık 1998 tarihinde ‘BBC saygınlığını feda etti’ başlıklı yazıma, BBC'nin editörlerinden Kevin Sampson'dan yanıt geldi.
‘BBC saygınlığını feda etti’ başlıklı yazımı, sabah, İngiliz radyosunun bütün dünyaya duyurduğu İngilizce haberleri dinledikten sonra yazmıştım. Konu, İtalya kriziyle ilgiliydi.
Haberi, gazetecilik tekniği açısından eleştirmiştim.
Son günlerde kendime iş edindiğim bir konu bu.
İtalya krizinde, Batı basınını özenle tarıyor, radyoları dinliyorum. Çok ciddi gazete ve dergilerde ‘Ankara hükümeti’ yerine, ‘İstanbul hükümeti’ diye başlayan yazılarla karşılaşıyorum. (Le Nouvel Observateur, 26 Kasım-2 Aralık haftalık dergi, sayfa 39). Bunlar, kalite konusunda bütün dünya basınının karşı karşıya olduğu ortak sorunlar.
Bu çalışmam, bireysel bir merakın yanısıra Türkiye Gazeteciler Cemiyeti yönetim kurulu üyesi olarak, Türk ve Dünya basınına karşı duyduğum ilgiden ve hangi koşulda olursa olsun gazeteciliğin standartlarının yükseltilmesi noktasında duyduğum profesyonel titizlikten kaynaklanıyor.
Gelelim BBC'den gelen yanıta.
Özetle şöyle deniliyor:
‘Makalenizden, BBC World Service’in İngilizce yayınında Ankara muhabirimizin yaptığı bazı yorumları çelişkili bulduğunuzu ve doğruyu yansıtmadığı izlenimini edindiğinizi anlıyorum. Özellikle de Sevr'in ‘pek çok kimsenin bilmediği karanlık bir belge’ diye sunulması sizin hoşunuza gitmemiş. Oysa haberde, Sevr, Türkiye dışındaki ülkelerde az biliniyor ama Türkler bu belgeyi, Avrupa'nın kendilerine yönelik bir ihaneti olarak görüyorlar, denilmekte. Böylelikle, Türkler'in de hassasiyeti belirtilmiş oluyor ki bu da Türkiye dışında yaşayan ve konuyu bilmeyen insanlara Türkiye'nin duyarlılığı hakkında yeterince bilgi veriyor.
Ama ben, sizin haberi böyle yorumlamanıza yol açan nedenleri anlıyorum (!).
Biz, gazetecilikte her zaman denge ve doğrululuk ilkesini hedefleriz ve bu yolda devam edeceğiz'.
Bu yanıta çok çeşitli üslupla yanıt verilebilinir. Ama ben kendime özgü olanı koruyorum. Çünkü hayat bir üsluptur ve insanları hemen ele verir.
Bu nedenle de ‘Haberi böyle yorumlamanıza yol açan nedenleri anlıyorum’ biçimindeki yarı psikololog kılıklı talihsiz cümleye yanıt vermeyeceğim.
Önce önemli bir ayrıntı. Editörün savunduğu dengeli haber metninde, Abdullah Öcalan'ın ilan ettiği ‘ateşkesten’ söz ediliyor. Bu cümlenin hemen ardından Türkiye'nin ‘ateşkes önerisini’ görmezlikten geldiği belirtiliyor. Hukuk, siyaset ve gazetecilik dilinde aynı metinde ‘ateşkes ilanı’ ile ‘ateşkes önerisi’ arka arkaya kullanılırsa bu teknik bir hatadır. ‘Ateşkes ilanı mı yoksa ateşkes önerisi mi’ noktası belirsiz olan bir girişimin ‘görmezlikten’ gelindiğini söylemek de olayın tam iyi anlaşılmadan yorumlanması demektir. Ve de bu çelişkiler, konuyu bilmeyen dinleyiciye ulaştığında kafa karıştırır.
İkinci noktaya gelince. Bir haber eğer ‘pek çok kişinin bilmediği karanlık (belirsiz) tarihi belge diye başlayıp, ama Türkler için bu metin Avrupa’nın ihanetinin sembolü olarak değerlendiriliyor' diye devam ederse bu yorumdur. Haber, ‘çok eski ya da hiç uygulanmamış tarihi belge’ dese o zaman editörün savunması haklı olabilirdi. Ama her objektif insan takdir eder ki ‘pekçok kişinin bilmediği karanlık (belirsiz) bir belge deyip sonra da Türkler bunu Batı’nın kendilerine yönelik ihaneti olarak görüyor demek, bir yorumdur.
Konuları bilmeyen bir radyo dinleyicisi bunu, ‘Bu belge önemsiz, ilgisiz, karanlık, saçma vs.’dir. Ve de Türkler Avrupa'yı haksız yere suçlamaktadırlar' diye yorumlar. Çünkü burada belgenin az kişi tarafından bilinmesi değil metnin (obscur) karanlık, flu, belirsiz, ilgisiz olması ön plana çıkmaktadır. Böyle bir yorum bir siyasetçiye ait olabilir. Bir basın mensubu da siyasetçinin ağızından bu yorumu yansıtabilir. Ama ‘pek çok kimsenin bilmediği bir karanlık belge’ diye söze başlamak gazetecilik değil başka bir mantığı yansıtır. (Genelde, tarihi anlaşmalar dünya kamuouyları tarafından ezbere bilinmez.)
Bu dil ayrıntısını en iyi kavrayacak olan da İngilizice'yi büyük bir ustalıkla kullanan BBC gibi köklü bir kurumdur.
Görüyorum ki Türkiye'de ve dünyanın her yerinde eleştirilere tahammül etmek ciddi bir olgunluk gerektiriyor. Ben, BBC'nin yerinde olsam özür diler kendi yayınlarını bu kadar dikkatle izleyen bir yabancı gazeteci muhatabım olduğu için sevinirdim. Çünkü medyanın bugün içinde bulunduğu koşullar böyle bir dayanışmayı gerektiriyor.
Yazıyı yazarken sıkıntım gazetecilik adına idi. Bildiğim bir konuda hataları yakalamam daha kolay oldu. Bu kadar basit. Ama görüyorum ki bizim mesleğimizde hiçbir kurum bir efsane değil.
BBC, yayınladığı haber ve de gönderdiği yanıt ile benim gazetecilik sınavımdan geçemedi.
Paylaş