Paylaş
Bu satırlar yazılırken başbakanlık görevinin Sanayi Bakanı'na verileceği iyice ağırlık kazanmıştı.
Yalım Erez'in başbakanlığı söz konusu. Zaten kendisini hep o göreve layik görmüştü. 12 Eylül sonrası siyasetin böyle bir özelliği var. Oradan buradan toplama figürler ‘Biraz siyaset yapalım’ diye ortaya çıkıp partilerüstü olmanın raconunu kesiyorlar.
Önce arka planda dur. Lider yarat. Kudret simsarı ol. ‘Ülke benden sorulur’un haberlerini yay de muhtemel başbakan adayı olarak ortada dolaş.
Başbakanlığa koşan zatın hakkı yenmemeli. Başbakan getiriyor, götürüyor sonra meydanlara çıkıyor ‘Ya değişim, ya ölüm’ diyor. Merkez sağa yakışır bir görünümü var ama söylemi devrimci. Yanına işçi kuruluşlarını almış, Türk-İş'ten DİSK'e kadar. Yani merkez sağa yeni lider yaratmak için işçi desteği de tamam.
Kimler işi pişiriyorsa merkez sağda tencere kaynamak üzere. Mesut Yılmaz, Tansu Çiller ve de Yalım Erez'li merkez sağ zarafeti. Baba'nın yakın koruması ve denetimi altında.
Ülkede yapılagelen siyasi dizaynın çıkarttığı tablo bu. Aklı başında her siyasi analize göre bu yapı bir siyasi iflastır, bir zavallılıktır.
Merkez sağ için bir yıldız yaratıldığına göre bu zatın siyaseten pazarlanması da gerekiyor. Bunun da yolu sicil tadilatından geçiyor. Yani bundan böyle merkez sağın yeni yıldızına ‘Tansu Çiller’i bile bile neden ülkenin başına getirdin' sorusu yöneltilmeyecek.
Denecek ki ‘O, özel yetenekleri olan bir siyasetçidir. İstediği lideri hem getirir, hem götürür. Çiller’i getirir, Refahyolu kurdurtur, bozdurtur. Hatasını anlayınca çark eder. Yani siyasi olgunluğa sahiptir'.
Aklama korosunun çok yaratıcı formülü bu.
Tabii ciddi ülkelerde Tansu Çiller gibi bir figürü siyasete taşımış olmak bile yeter siyasetten tasfiye edilmek için. Ama burası Türkiye.
Neyse arşivimde dolaşırken işçi örgütlerinin desteklediği merkez sağın yeni lideri hakkında basındaki bazı kalemlerin görüşlerine rastladım. Şöyle demişler:
‘Erez, Holivut’taki yıldız avcılarına taş çıkartan bir ustalıkla Şaibe Hanım'ı ayarlayıp politika piyasasında şöhret yaptıktan sonra kendisini de unutmadı; bu yoldan Sanayi ve Ticaret Bakanlığı koltuğuna oturdu.
Şaibe Hanım'ın yıldızı sönünce de bir sıçrayışta Refahyol hükümetinden ANASOL-D hükümetine geçti.
Adam gibi adamlık mı bu? Yoksa kadın gibi adamlık mı?' (İlhan Selçuk, Cumhuriyet 3 Mayıs 1998)
‘Hiçbir yaptırımı olmayan Türkiye siyaset pazarı, toplum mühendisliğini yüzüne gözüne bulaştırıp, ülkeyi zor dönemeçlere sürükleyen siyasetçiyi ayıklayamıyor, tersine özendiriyor. Yalım Erez, 1998 Türkiyesi’nde bu olgunun en çarpıcı örneği. (Aydın Engin, Cumhuriyet 7 Haziran 1998)
‘Anayol, Refahyol, Anasol...Bunların hepsinde hem kurucu, hem bozucu roller üstlenip sonra da ‘ya değişim ya ölüm' diye çıkış yapmak her yiğidin harcı değil gerçekten. İnsanın sinirlerinin çelikten, kaslarının tuğladan olması gerekiyor. ‘Yüz' için herhangi bir şart mevcut değil. Her türlü yüz olabilir; hatta hiç olmayabilir. (Umur Talu, Milliyet 5 Mayıs 1998)
‘Demirel'in cumhurbaşkanlığından sonra kurulan tüm hükümetlerin altında Yalım Erez de yatıyor. Yalım Erez, o zamandan beri hiç boş durmadı. Şimdi yapması gereken önce geçmişte yaptıklarını açıklamaktır. Oturup içtenlikle özeleştirisini yapmaktır. Aksi halde zerre kadar inandırıcılığı kalmayacaktır. (Yavuz Gökmen, Hürriyet 4 Mayıs 1998)
‘Yalım Erez'in, pek ahlakli lakırdılarını tarumar eden, Kıble'den Karayel eserken yaptıkları! Refah dahil, siyasetteki her rüzgarla ahbap kısa bir politik geçmişin, yazboz tahtasına dönmüş hal tercümesi var karşımızda. Doğru'yu kimin söylediğini de öğreten bir fırdöndü masalı! (Doğan Akın, Artı Haber)
Hafızamızı kaybettirmek istiyorlar da! Bu yazılara bir göz atalım dedik.
Paylaş