Ayrıcalık

Zeynep ATİKKAN
Haberin Devamı

Bakan eşlerinin karşılanması olayı manşetlere kadar oturdu.

Oysa herşey ne kadar iyi gidiyordu.

Sihirbaz ekonomi bakanı IMF yöneticilerini hızlandırılmış ekonomi kursundan geçirdikten sonra Asya krizini çözdü. Daha sonra kendi işbilirliliği açısından fındık fıstık sayılabilecek Türk ekonomisini rayına oturmakta zorluk çekmedi.

Başbakan da açıklayıp duruyor zaten, ‘ülkede huzur var’ diye. Enflasyonun düştüğüne dair söylentiler yayılıyor! Buna inananların sayısı da az değil.

Bu arada eğitimde Cumhuriyet tarihinin en büyük reformu gerçekleşti. Eğitim sorunlarıyla birlikte irtica canavarının başı ezildi.

Tam işler yolundayken Hacer Hanım ile Melek Hanım ortalığı toza dumana boğdular. Şu kadın milleti derler ya, iki kadın hükümetin başarılarını gölgeleyiverdiler.

Başlarını kaşıyacak vakti olmayan başarılı bakanlar karılarına sahip olamadıkları için...

Melek ve Hacer Hanımlar kendi hallerine bırakılınca Vali Bey'i huzurlarına çağırdılar. Devlet'in Mercedesler'iyle volta attılar. Ayrıcalıklarını kullandılar, bakan eşi olma ve vatana hizmet kotasından Mersin'de masum masum dolaştılar.

Ve de bu olağan durum aniden ulusal ahlak krizi haline geldi.

Bu telaşı anlamakta zorluk çekiyorum doğrusu.

Oysa Melek Hanım ve Hacer Hanım'ın yaptıklarında bir devamlılık, geleneklere uygunluk var. ‘Büyüklerim, benden öncekilerin izinde yürürüm’ gelenekçiliği var.

Aslına bakılırsa Semra Hanım'ın Hasbahçe sefalarının, Papatya ziyafetlerinin daha mütevazi bir uzantısı değil mi bakan eşlerinin Mersin'de yaptıkları? Mersinliler de hoşgörüyle karşılamıştır bu hanımları!

Liberal mi, muhafazakar mı nedir hala anlayamadığımız ANAP ideolojisinin sonradan görmelikle yakından bağlantılı bu uygulamaları, örnek bir bütünlük arz ediyor kendi içinde ve zaman tünelinde.

Hasbahçe'nin melekleri, Hacer Hanım, Amerikan tipi first lady'lik ile Lady Di arası bir yere kendisini konuşlandırmaya çalışan iyi kalpli başbakan eşi, kardeşler, teyze çocukları, amca kızları vs.

Özel uçak tutkusu, beş yıldızlı otel ve üçüncü sınıf Amerikan tipi villalara sığışmış bir yaşam gustosu. Ve de country tarzı ev dekorasyonu. Desenli tayyörden, krep pantalon cekete doğru kayan bir moda değişikliği dışında fazla bir fark yok ortada. Yani 80'lerin Hasbahçesi'nden 90'ların merkez sağına. .

Türkiye'ye çağ atlattığını sanan ve kimilerini de buna inandıran ANAP aslında üçüncü dünyaya yakışan özlem ve uygulamalarıyla ciddi bir sosyolojik araştırma konusu bence.

Nedir üçüncü dünyalılık?

Üretmeden tüketme tutkusu. Tükettikçe yüksek bir sosyal statü kazandığını sanma psikolojisi. İçeriksizliği marifet gibi gösterme cinliği. Şiddetli özgüvensizlikten doğan nobranlık.

Sürekli ayrıcalık arama ve ayrıcalıkla özgüvensizliğini kapatma ihtiyacı.

Çevrede şaklaban ve soytarı bulundurma alışkanlığı.

Bu öyle bir hastalık ki üçüncü dünyanın avantacı dünyasında hemen sektörleşiveriyor. Çünkü ayrıcalık aramak bir zaaf ise o zaafı kullanmak için tetikte bekleyenlerin sayısı hayli yüksek...Uçak tahsisi, avanta vs. Sonra da teşvik toplama turları.

Bireyin şahlandığı birinci dünyada bakan eşi, başbakan çocuğu gibi ayrıcalıklı kimlik kartları yoktur.

Üçünçü dünyalılık birey olamamaktır...

Birey olamayanlar da hep ayrıcalık, destek ve şaklabanlık beklerler.

O korkunç özgüvensizliğin altında daha fazla ezilmemek için.













Yazarın Tüm Yazıları