Paylaş
Ölüm haberi gelince, çevremdeki beş altı kişiye sordum, ‘Cahit Arf’ı tanıyor musunuz' diye. Bilenine rastlamadım.
‘Türkiye’nin yetiştirdiği en büyük matematikçilerden' dedim tepki alamadım. ‘Hasse-Arf teoremi’ gibi birşeyler fısıldamaya kalkıştım, boş bakışlarla göz göze geldim.
Sonra, akşam birkaç özel televizyon kanalında dolaştım...Haber bültenlerinde tek bir kelime yok...
‘Az sonra’ çığırtkanlığı ile pazarlanan haberlerin alt ve üst yapısını gene ‘Türkiye seninle gurur duyuyor’ sloganlı cenaze törenleriyle kalkacak kanlı hesaplaşmalar oluşturuyordu.
Türkiye'nin öncelikli ölüm haberleri onlarınki artık...
Karanlık dünyaların iç hesaplaşmaları ve ardından gurur çığlıklarıyla yapılan gövde gösterileri. Haberin en değerlisi. Ölümün en yüksek reytinglisi.
Ve ardından ‘hukuk devleti iflas etti’ diyen sözde devlet adamlarının komik yorumları.
Birşeylerin yitirilişinin en gerçekçi simgeleri bunlar.
Oysa cuma günü Türkiye, büyük bir insanını, dünyaca ünlü bilim adamı Cahit Arf'ı yitirmişti.
Matematik dünyasında önce, Hasse-Arf teoremi ile tanınmıştı Arf. Sonra sentetik geometri problemlerini cetvel ve pergelle çözülebilir olup olmadıklarına göre sınıflandırmayı tasarlamıştı.
Fransız matematikçi Galois ve Jordan'ın cebirsel denklemlerin çözümünde grup kavramının uygulanmasına ilişkin çalışmalarından yararlandı.
Ve yaşamın saati duruncaya kadar O, hep birşeyleri kurcaladı durdu.
Ne yazık ki bilimsel düşüncenin reyting sağlamadığı, bilim adamının itibar görmediği bu ülkede, insanlar gerçekten gurur duyacakları değerleri tanımıyorlar. Sanki tanımamakta da direniyorlar.
İnsanca değil, güruhça yaşamanın iç karartan resimleri bunlar.
Dokuz yıl önce, hazırladığım bir dizi yazı nedeniyle tanımıştım Cahit Arf'ı. Bebek'teki evinde saatlerce uzayıp giden bir söyleşi yapmıştık.
Paris'te eğitim gördüğü Ecole Normale Superieure'de sınıf arkadaşlarıyla çektirdiği soluk fotografı gösterip ‘Beni tanıyabildiniz mi’ diye küçük bir sınavdan geçirmişti.
Pırıl pırıl bir çift göz, zamana meydan okumuş seksene merdiven dayadığı o günlerde bile hala ışıldıyordu. Fotografta kendisini tanımak zor olmamıştı.
Bütün bir öğleden sonra konuştu. Bilimi anlattı. Bilim adamı yetiştirmenin önemini vurguladı.
Ve ilginçtir bir kez bile kendisinden söz etmedi. ‘Ben’ demedi.
Hasse-Arf teoremi bana uzaktı ama Arf standartlarını çok yakın hissettim kendime. Cahit Arf, ‘Bilim adamı faydayı hedef almaz. Bilim, aristokrat mesleğidir. Ünvan peşinde koşanların değil. Ünvan köşe dönücülerin işine yarar’ diyordu.
Çok netti Arf'ın tavrı. ‘Bir ülke bilim adamlarıyla gelişir’ diye ısrar ediyordu.
Ve de ortaokula dönüştürdüğümüz üniversitelerle bunu yapmanın mümkün olamayacağını da görecek kadar gerçekçiydi. Bilimde milim milim yol alışımızın en doğru tanımıydı bu.
Cuma günü, Marmara Araştırma Merkezi'nin basın bülteni, ‘Bilim dünyası yasta. Cahit Arf’ı kaybettik' diye duyurdu haberi.
Arf, yaptığı çalışmalarla sonsuzluğun denklemlerine çok yakındı kuşkusuz.
O'nu artık sonsuzluğa uğurluyoruz...
Sadece bilim dünyasının değil, Türkiye'nin bütün aydınlık insanlarının ‘seninle gurur duyuyoruz’ sözleriyle.
Paylaş