Paylaş
Bu çok “ucuz” siyaset oldu. “Çamur at, izi kalsın” türü bir yaklaşım oldu ve bu yaklaşım CHP liderine hiç ama hiç yakışmadı. Üstelik gazetecilere ayrıntı vermeden, tamamen “dedikodu ve iddia” türü bir yaklaşımla, “ben söyleyeyim siz araştırın” gibi bir laf söylemesi hiç olmadı. Daha sonra limuzin vs. gibi laflar dolanıverdi.
Kılıçdaroğlu bununla neyi amaçladı? Referandumda oy toplamayı mı? Seçmen dikkate almış mıdır? Hiç sanmıyorum.
Rumvari bir tavır oldu
Olmadı, hiç olmadı...
Üstelik, Avrupa Parlamentosu’nun Türkiye raportörü Ria Oomen-Ruijten’in, Türkiye ile ilgili “zehir zemberek” raporları ortada dururken... Kılıçdaroğlu’na bu aklı verenler, bu raporları hiç mi okumadı?
Bu sözler Kılıçdaroğlu’na yakışmadı.
“Rumvari” bir tavır oldu. Yani, Türkiye’yi destekleyen Avrupalı parlamenterlere Türkiye’de “ev hediye edildiği” iddiasıyla ortaya dökülen Kıbrıslı Rumların politikalarına benzedi. Onlara gülüp geçiyorduk. Ama Kılıçdaroğlu’na gülemedim. Hatta çok kızdım.
Bir deri çantaya, limuzinle iki tur atmaya “ruhunu satan” Avrupalı politikacılarla siyaset yapıldığı havasının yaratılması, doğrusu kimsenin altından kalkamayacağı bir hakaret oldu.
Üstelik bizzat ben, Ria Oomen-Ruijten ya da AP’nin Türkiye Komisyonu Başkanı Helene Flautre gibi isimlerin Türkiye’de kendilerine “araç tahsis” edilmesiyle ilgili teklifleri reddettiğini, hatta taksilerle randevulara gittiklerini biliyorum.
Neyse lafı uzatmayayım. Umarım Kılıçdaroğlu, bu “dahiyane” fikri kendisine veren danışmanlarını bir kez daha gözden geçirir.
CHP’nin “sağ eğilimli” imajı silinir mi?
Gelelim, CHP liderinin Brüksel seyahatine...
Uzun zamandan beri Brüksel’de var olan “CHP’ye şüpheyle bakış” havasını değiştirir mi?
Bu zaman alacak.
Çünkü Deniz Baykal-Onur Öymen ikilisi Brüksel’de CHP’nin imajına ciddi zarar verdiler.
Ama Brüksel’de “Avrupalı CHP’ye, Türkiye’nin AB üyeliğini destekleyen CHP’ye, insan hakları ve demokrasiyi katıksız şekilde savunan CHP’ye, büyük bir özlem olduğunu, adeta açlığının yaşandığını” biliyorum.
Kılıçdaroğlu Brüksel’e “Öymen ve Baykal izlerini silecek, onların CHP üzerinde bıraktığı “daha çok sağ eğilimli bir parti” görüntüsünü giderecek üç değerli siyasetçiyle geldi. Gülsün Bilgehan, Haluk Koç ve Ali Kılıç...
Her üçünü de çok yakından tanıdım ve uzun yıllar Avrupa’da yürüttükleri siyaseti izledim. Çok doğru isimler ve çok doğru kişiler... Onlar tam bir Sosyal Demokrat ve tam bir Avrupalı Sosyalist...
Kılıçdaroğlu’nu ise tanımıyorum. Uzaktan izlemeye çalışıyorum.
30 yıldan beri Avrupa’da gazetecilik mesleğini yürütmekte olan
ben, CHP liderine Avrupa Birliği, Avrupa Konseyi gibi kurumlarla yapılacak olan siyasette, Bilgehan-Koç-Kılıç üçlüsünün sözlerini dinlemesini öneririm. Onlar artık parti içinde etkin görevdeler.
CHP’ye ve henüz Avrupa konularında yeterli tecrübeye sahip olmadığını düşündüğüm Kılıçdaroğlu’na, batılı anlamda “Sosyalist” ruhunu onlar kazandırır.
Paylaş