Paylaş
PİYASALARDA son dönemde gündemi merkez bankaları belirliyor. Faiz ve para politikalarının merkez bankaları tarafından belirlenmesi nedeniyle alınan kararların fiyatlamalar üzerindeki etkileri olağan bir sonuç. Geçen hafta Avrupa Merkez Bankası’nın (ECB) kararında olduğu gibi önümüzdeki hafta Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB), ABD Merkez Bankası (Fed) ve İngiltere Merkez Bankası (BOE) kararları da yakından izlenecek.
ENFLASYON ANA HEDEF
ECB, 25 baz puanlık faiz artışıyla politika faizini 4.50 seviyesine yükseltti. Ağırlıklı beklenti de bu yöndeydi. Toplantı metninde ‘mevcut faiz artışının enflasyon ile mücadele için yeterli olduğu’ vurgusu önemliydi. Her ne kadar Başkan Lagarde bunu teyit etmese de piyasalar kararı “son faiz artışı” şeklinde yorumlayıp olumlu tepki verdi. Lagarde’ın konuşmasında enflasyon vurgusu yine vardı. Ancak yine konuşmanın içeriğinden özellikle Almanya başta olmak üzere Euro Bölgesi’ndeki ekonomik zayıflamanın etkili olduğu anlaşılıyordu.
Toplantının ardından borsalarda yükseliş görülürken Avrupa’da tahvillere alım geldi. Almanya 10 yıllık bono faiz oranı yüzde 2.60’ın altına geriledi. Almanya’da resesyon şartlarının yıl sonuna kadar devam edeceği beklentisi hakim. Bu durumda faizde gazdan ayağını çekmek zorunda kalınıyor. Almanya’da artan faiz, lokomotif sektörlerden konut projelerinde rekor düzeyde iptallere (yüzde 21) yol açtı. Bu, Ekonomi Araştırma Enstitüsü (IFO) verilerine göre anketin başladığı 1991 yılından bu yana en yüksek rakam.
FED YAKIN TAKİPTE
Avrupa Merkez Bankası toplantısını hasarsız hatta olumlu sonuçla geride bırakan piyasalar şimdi çarşamba günkü Fed toplantısını beklemeye başladı. Beklentiler faizin sabit bırakılacağı yönünde (yüzde 97). Ancak kasım ve aralık toplantılarında faiz artırımlarının devam edeceği beklentileri oldukça yüksek. ABD’de enflasyondaki düşüşün yerini çıkışa bırakması ve petrol fiyatlarındaki yükselişle bu görünümün sürebileceği değerlendirmeleri önemli. Enerji maliyetleri (yüksek petrol ve doğalgaz fiyatları) ABD enflasyonunun beklentilerin üzerinde gelmesinde ciddi paya sahip. Ayrıca ABD ekonomisi her ne kadar resesyona girebileceği yönünde görüşler gelse de Avrupa’ya göre daha güçlü.
Merkez bankaları bir tarafta enflasyon, diğer yanda zayıflayan ekonomiler nedeniyle kararsızlık ve ikilem içerisinde. Bu durum doğal olarak stagflasyon söylemlerini de beraberinde getiriyor. Sonuç olarak dış borsalarda ECB toplantısının ardından görülen tepki yükselişleri henüz zayıf ve güç kazanmış görülmüyor.
TCMB’NİN KARARI BEKLENİYOR
İç piyasalar 21 Eylül’de yapılacak TCMB’nin faiz kararını bekliyor. TCMB, son toplantısında 750 baz puanlık artışla faiz oranını yüzde 25’e çekmiş, bu hamle tahvil ve mevduat faiz oranlarını yükseltmişti. 21 Eylül toplantısı için piyasada net bir beklenti yok. Yine agresif faiz artışı bekleyenler olduğu gibi daha küçük oranlı bir artırım bekleyenler, hatta çok zayıf ihtimalle faizin sabit kalacağı tahminini yapanlar da var. Ağırlıklı beklenti, ekonomi yönetiminin parasal sıkılaşmanın devam edeceği vurgularına bağlı olarak yüksek faiz artırımının sürmesi yönünde.
Bazı yabancı yatırım bankaları TCMB faiz beklentisini yukarı yönlü revize etmiş durumdalar. TCMB faiz yükselişiyle doğal olarak mevduat faiz oranları da artacak. Bu durum kredi faizlerini yukarı çekecek, para pahalı hale gelecek. Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, krediler konusunda özellikle konut ve otomobil sektörü için seçici, kısıtlayıcı olunacağı yönünde açıklamalar yapmıştı. Amaç talebi ve kurları baskılayıp enflasyonu kontrol altına almak. Faiz yükselişi haliyle ekonomideki büyümeyi törpüleyecek. Bu durumun şirket kârlılıklarına yansıması muhtemeldir.
DOLARDA DEĞERLEME SÜRÜYOR
- ABD dolarındaki değerlenme Avrupa Merkez Bankası Başkanı Lagarde’ın perşembe günkü toplantısı sonrası biraz daha hız kazandı. Toplantı duyurusu Avrupa Merkez Bankası’nın faiz artışlarına son vereceği şeklinde yorumlanınca Euro değer kaybederken Euro/dolar paritesi 1.06 seviyesine geriledi. Buna karşılık, Euro başta olmak üzere altı para birimine karşı ABD dolarındaki değişimi gösteren “dolar endeksi” 105 seviyesini geçti. Bu durum iç piyasalarda dolar/TL kurunda hafif yükseliş olarak kendini gösterdi. Ağırlıklı olarak Euro üzerinden ihracat yapıp dolar borçlanan Türkiye için bu, olumsuz bir görünüm veriyor. Türkiye’nin ihracatında önemli yer tutan Almanya ve Euro Bölgesi ekonomilerindeki durgunluk da bu tabloya ayrıca katkı yapıyor. Diğer yandan piyasaların referans olarak gördüğü önemli parametrelerden ABD 10 yıllık bono faiz oranı yükselişini sürdürerek yüzde 4.30 seviyesine oldukça yaklaşmış durumda. Burada kısa dönemli çıkışın devamı için 4.37 noktası önem arz ediyor.
ALTINDA SATIŞ BASKISI
Dolardaki değerlenme ve yükselen ABD tahvil faiz oranları altının ons fiyatına satış baskısı olarak yansımaya devam ediyor. Teknik analiz açısından bakıldığında; 1.900 seviyesi bir bakıma “çıpa” olarak görülmeye başlandı. Çıkıştan söz etmek için 1.950 dolar seviyesinin geçilmesi gerekecek. İç piyasalarda gram/TL fiyatında ise 1.620-1.690 bandı bir süre daha etkili olacak gibi görünüyor. Dış piyasalarda altının ons fiyatındaki düşüşe karşılık dolar/TL kurunda görülen yükseliş, altının gram/TL fiyatındaki düşüşü sınırlandırıyor.
BORSADA KÂR SATIŞLARI SÜRÜYOR
Borsada kâr satışları derinlik kazanarak çıkış trend desteğinin altına salınım göstermişti. Ancak gelen tepki alımlarıyla trendi tekrar yakalama çabası görüldü. Tepki alımları güç kazanamadı ve kâr satışlarına maruz kaldı. Bir bakıma yükseliş denemeleri satış fırsatı olarak görüldü. İlk destek 7.900-7.950 seviyelerinde. Bu seviyenin üzerinde tutunamazsa sonraki destekler 7.800-7.750 ve 7.500 seviyelerinde görülüyor. İlk dirençler ise 8.150-8.200 seviyelerinde görülüyor. Tepki çıkışının devamı için bu seviyelerin sürmesi gerekecek. Sonraki dirençler ise 8.300-8.400 seviyelerinde. Endekste yükseliş denemeleri kâr satışları ile karşılaşabilir.
PETROL FİYATLARI KAYGI VERİCİ
Enflasyon endişelerini tetikleyen petrol fiyatları yükselişini sürdürüyor. Almanya’da resesyon, Çin’de deflasyon, ABD’de yavaşlama gibi değerlendirmeleri bu dönem fazlaca duyar olduk. Bunun azalan talebe bağlı olarak petrol fiyatlarını aşağıya çekmesi gerekirdi. Ayrıca ABD dolarındaki değerlenmeyi de ilave etmek gerekir. Ancak Suudi Arabistan ve Rusya’nın üretim kesintisini yıl sonuna kadar uzatması kararı petrol fiyatlarında yükselişi beraberinde getirdi. Brent petrol son bir yıllık düşüş trendini kırarak 94 doları test etti.
Türkiye gibi petrol ithal eden ülkelerin bu durumdan olumsuz etkilenmesi kaçınılmaz. Zaten iç piyasalarda akaryakıt fiyatlarına ardı ardına gelen zamlarla bu durum kendini bariz şekilde gösterdi. Ayrıca dış ticaret ve cari denge verilerine olumsuz yansımaları da malum. Diğer yandan, petrol fiyatlarındaki yükseliş petrol ihraç eden ülkeleri ihya ediyor. Rusya’nın ağustosta 17.1 milyar dolarlık ihracat geliriyle 11 ayın en yüksek rakamına ulaştığı açıklandı.
YUKARIDA YER ALAN BİLGİLER TAVSİYE NİTELİĞİ TAŞIMAYIP YATIRIM DANIŞMANLIĞI KAPSAMINDA DEĞİLDİR. YATIRIMCI PROFİLİNİZE UYMAYABİLİR.
Paylaş