Zincir Wolfgang, Kanaat Lokantası’na karşı

Kadınların iltifattan aldığı zevki artık daha iyi anlıyorum. Şarap siparişim üzerine garsonun benden kimlik istemesiyle hissettiğime benzer bir haz yaşıyorlar herhalde.

Infomag dergisinin Genel Koordinatörü Serkan Ünal ile birlikte Cincinnati havalimanında bir restorandayız. Ünlü şef Wolfgang Puck’ın (www.wolfgangpuck.com), havalimanlarında da lezzetli yemek yenilebileceğini kanıtlamak için açtığı ‘Express’ restoranlar zincirinin bir halkası burası. Wolfgang Puck’ın bu hızlı yemek restoranı zincirine ek olarak, çeşitli birinci sınıf yemek restoranı zincirleri de var. Rastlantı eseri, iki gece önce, bu zincirlerden biri olan Spago’nun Las Vegas halkasındaydık.

Tüm bunları ne yiyip, içtiğimi anlatmak için yazmıyorum. Bu ara standartlara takığım ve üç gün arka arkaya ziyaret ettiğim restoranlar standartlarla ilgili ilginç çağrışımlar yapıyor bende.

Las Vegas-Cincinati-New York-İstanbul yolculuğunun Cincinnati durağında yemek yiyecek kadar zamanımızın olmasının nedeni yolculuğumuzun fırtına yüzünden aksamış olması. Fırtına yüzünden bir gece konaklamak zorunda kaldığımız Cincinnati’de akşam da bir Türk restoranına gitmiştik. Cafe İstanbul (cafeistanbul.com) isimli bu ziyafethaneye haftaya tekrar değineceğim. Şimdilik sadece standartlarla ilgili çağrıştırdıklarından bahsetmekle yetineceğim.

Cafe İstanbul’da yemekler nefis, masalar dolu. Sahibi Doğan Kuruçay. İlk Cafe İstanbul’u Columbus’ta açmış. Bu ikinci restoranı. Kuruçay’a, ‘İki şubeyle yakaladığınız başarıyı, Cafe İstanbul’u bir restoran zinciri haline getirerek büyütmeyi düşünüyor musunuz’ diye soruyorum. Hayır diyor. Yakaladığı başarıyı, restoranların başında durup yakından ilgilenmesine bağlıyor. Şubeler çoğalırsa, her şubeyi emanet edecek birini bulamayacak olmaktan çekiniyor.

Ünlü şef Wolfgang Puck’ın ise yedi farklı restoran zinciri ve her bir zincirde onlarca restoranı var. Ünlü şefin yüzü aşkın restoranının her birinin başında durup, yakından ilgilenmesine olanak yok tabii ki. Ama bu restoranlarda işler, o başında durmasa bile tıkır tıkır işliyor.

İşin sırrı standartlarda. Havalimanı restoranındaki garsonun, 40 yaşına girmiş olmama rağmen 21 yaşından büyük olduğumu kanıtlamam için kimlik sorması bile bu standartların bir parçası (gerçi dikkat ettim yan masalardakilere sormadı). Liberal ekonomilerde girişimcilerin önünü açan, büyümesini sağlayan en önemli faktör standartlaşma. Uzmanlar geliyor, girişimci bireyin bir ya da birkaç şubede yakaladığı başarının etkenlerini araştırıyor ve bu etkenleri standartlaştırıyor.

Zengin ülkelerle aramızdaki uçurumun en önemli nedenlerinden biri standartları anlayamamış olmamız. Ne kadar başarılı olursak olalım, bireysel ya da yerel başarılarımızı yaygınlaştırıp, çığ gibi büyütememizin nedeni de bu. Lafım kesinlikle Cafe İstanbul’un başarılı işletmecisi Doğan Kuruçay’a değil. O halinden memnundur ve kanaatkarlığın verdiği dinginlikle yaşamayı seçiyordur. Tercihine saygım var. Ama şu da bir gerçek ki, büyümek isteyen Türk girişimciler de var ve önlerindeki en büyük engel standartlaşmadaki yetersizlikleri.

Bilgisayar Türkçesi İstemiyoruz

hurriyetim.com.tr/harflerimiz adresinde başlattığımız kampanya sürüyor. Bugüne kadar 87 bin kişinin desteklediği kampanya sayfasındaki forum alanına okurlardan mesaj gelmeye devam ediyor.

Özden Aytekin: ‘Öncelikle böyle bir duyarlılığı ön planda tuttuğu için Hürriyet Gazetesi’ne teşekkürlerimi bir borç biliyorum. Bence Türkçemize sahip çıkmak için sadece bilgisayarlardaki problemleri ön planda tutmamalıyız. Örneğin İstanbul’un trafiğinde araç plakalarına şöyle bir bakmak yeterli. İ-Ç-Ö-Ü-Ğ gibi harflerin hiçbiri araç plaklarında bulunmuyor. Ama Alman plakalarına baktığımızda alfabelerindeki Ü harfi plakalarında da kullanılıyor? Biz kendi kişiliğimizden neden bu kadar kolay ödün veriyoruz anlamıyorum.

Sihirli kalemin Ğ noktası

Amerikan Technology Review dergisinin mayıs sayısında tanıtılan birbirinden ilginç teknolojik gelişmeleri, her ay olduğu gibi bu ay da büyük bir heyecanla okudum. Tanıtılan yeni teknolojiler arasında Microsoft’un sihirli kalemi heyecanımı iki katına çıkardı. Microsoft Pekin Araştırma Merkezi’nde Jian Wang tarafından geliştirilen kalem el yazısını, bilgisayara aktarmaya yarıyor. Kalem, kağıt üzerine yazılan yazıyı, daha yazılırken okuyup dijitalleştiriyor. Bu özelliğiyle analogdan sayısala, mekanikten elektroniğe geçiş sürecinde çok önemli bir basamağı temsil ediyor.

Sihirli kalemin fikir babası Jian Wang da, zaten iflah olmaz bir bilgisayar fanatiği. Elinde olsa yediğimiz yemeği bile dijitalleştirecek. ‘Bilgisayar yazıcılarından nefret ediyorum’, diyor, ‘dijital bilgiyi kağıda döküp analoğa çeviriyorlar’...

Sihirli kalem, klavyelerin yerini almayı hedefliyor. Mekanik hareketlerimizi sayısala çevirmek için bugüne kadar klavye ve fare ikilisinden yararlanıyorduk. Sihirli kalem, yazıyı bilgisayara aktarmak için bir takım tuşlara ardı ardına basmamıza gerek bırakmayacak. Gerçi tablet bilgisayarlar da benzer bir işleve sahipti. Dokunmatik ekranına yazılan yazıları okuyup, sayısallaştırıyor ve belleğine geçiriyordu. Sihirli kalemin farkı, ekrana değil kağıda yazılan yazıları algılayabilmesi.

Ancak tüm bu gelişmeler, Türkiye gibi standartlara önem vermeyen geri kalmış ülkeler için endişe verici bir geleceğe de işaret ediyor. Sallapati iş görme anlayışları sonucu, kendi alfabelerini uluslararası standartlara sokamayan Türkiye gibi ülkelerin yazı kültürleri büyük bir tehdit altında. Çünkü tablet bilgisayar, sihirli kalem gibi el yazısı tanıyan aletler standartlaşmayı başaramamış Türkiye gibi ülkelerin yazı dillerini tanımıyorlar.

Eğer Sanayi Bakanlığı Türkçe karakterler için tek bir standart belirlemez ve bu standardı ithal edilen bilgi teknolojisi ürünleri için zorunlu standart haline getirmekte biraz daha oyalanırsa Türkçe harflere ilelebet veda etmeye hazır olalım.

Bilgisayarda kalem oynatmak

Sihirli kalem sayısal kamera, basınç algılayıcı, Mavidiş radyo ve bellek yongasından oluşuyor. Kullanıcı kağıda yazdıkça, kamera kağıt üzerindeki mürekkebi okuyor.

Üzerine gözle fark edilemeyen desenler basılmış özel bir kağıt kullanılıyor. Bilgisayar kamera aracılığıyla aktarılan mürekkep izinin, kağıdın tam hangi noktasında olduğunu bu desen sayesinde hesaplıyor.

Kağıt üzerine yazılan yazılar kalem tarafından bilgisayara Mavidiş radyo dalgaları aracılığıyla, kablosuz olarak aktarılıyor. Bilgisayarın belleğine aktarılan veriler, sayısal dokümanlara dönüşüyor.
Yazarın Tüm Yazıları