Zaman makinesiyle 2012’yi gezdim

Microsoft’un Seattle’daki merkezinde kurduğu akıllı evi bu aslında üçüncü ziyaretimdi. Microsoft Evi’nin amacı teknolojinin, sekiz yıl sonrasının ev yaşantısını nasıl değiştireceğini çalışır örneklerle, canlı olarak göstermek.

Evi ilk kez 1995 yılında ziyaret etmiştim. İkinci ziyaretim ise 1997 yılındaydı. Birinci ziyaretimden bu yana dokuz yıl geçmiş. Dokuz yıl önce sergilenen teknolojileri, bugün yaşantımıza giren ev teknolojileriyle kıyaslıyorum. Bazıları gerçekleşti, bazıları gerçekleşmedi. Ama temel beklentiler, örneğin İnternet’in evin her odasına gireceği beklentisi gerçekleştiğine göre, bugün sergilenen 2012 kehanetlerini dikkate almakta fayda var.

Sahibini tanıyan ev

2012’nin evinde teknoloji sizi daha kapıdan karşılıyor. İçinde oturanlardan biriyseniz, ev sizi hemen tanıyor. Bunu üzerinizde taşıdığınız çeşitli elektronik etiketlerden gönderilen radyo sinyallerini değerlendirerek beceriyor. Eğer üzerinizde bu etiketlerden biri eksikse, evin kapısındaki tarayıcı, göz retinanızı kontrol ediyor.

Bu işlemin tek avantajı sizi anahtar arama zahmetinden kurtarmak değil. Ev sizi tanır tanımaz, kişisel rahatınızı sağlamak için farklı odalardaki aletlere çeşitli komutlar gönderiyor. Örneğin ışıklar, en rahat ettiğiniz parlaklıkta açılıyor, sevdiğiniz bir müzik çalmaya başlıyor, telesekretere gelen mesajlar okunuyor, evde yokken ziyaretçiniz olmuşsa kapıya bıraktığı video mesajı oynatılıyor.

Kişiye özel servis

Yemekten sonra oturma odasına geçip televizyonu açabilirsiniz. Ev televizyonun karşısına geçen kişinin kimliğini bildiği için, TV ekranına size özel bir seçenek mönüsü getiriyor. En sevdiğiniz programlar, yarıda bıraktığınız bir film, arkadaşlarınızla bağlantılar ya da yalnız yaşayan annenizin günlük raporu ekranda sizi bekliyor. Annenizin evinin de akıllı olduğunu söylemeye gerek yok herhalde. Fazla özel ayrıntıya girmeden, annenizin gün içinde herhangi beklenmedik bir davranışta bulunup bulunmadığını izliyor. Eğer yataktan kalkmamak, tuvalete çok sık gitmek, sürekli aynı yerde hareketsiz kalmak gibi beklenmedik bir durum varsa alarm sinyali veriyor.

Ayrılsak da beraberiz

Maç seyretmek isterseniz, maçı kendi evlerinde seyreden arkadaşlarınızla birlikte seyretmeniz mümkün. Yapmanız gereken bağlantı ekrandaki bağlantılarını tıklamak. Genişbant İnternet bağlantısı sayesinde herkes kendi evinde olmasına rağmen, maçı birlikte seyretmek, maç sırasında sohbet etmek, birbirine takılmak işten bile değil. Üstelik birbirinizin canlı video görüntülerini ekranlarınızın köşesinde seyrederek.

Konuşan mutfak tezgahı

Fırın paketlerdeki barkodu okuyup, aldığı bilgilere göre ısısını ve pişirme süresini ayarlama özelliğine sahip. Özel bir yemek için de, akıllı tezgahtan yardım alabilirsiniz. Malzemeleri ambalajlarıyla birlikte tezgaha koymanız yeterli. Malzemelerin ne olduğunu algılayan bilgisayar, bu malzemelerle pişirilebilecek yemek tariflerini İnternet’ten alıyor. Yemek tarifi yazılı olarak tezgahın üzerinde belirirken, bilgisayar sizinle konuşmaya da başlıyor. Sesli komutlarınızı algılayıp, dilediğiniz yemeği pişirmenize yardımcı oluyor.

Linux’u seçenlerin ensesindeyiz

İki günlük Microsoft kampusu gezisinde görüştüğüm yüksek rütbeli Microsoft generalleri arasında en ilginç simalardan biri de Martin Taylor’dı kuşkusuz. Anti-Linux Generali olarak da anılan Platform Stratejileri Genel Müdürü Taylor, yazılım devinin bugüne kadar karşılaştığım üst düzey yöneticileri arasında Linux hakkında en açık sözlü olanıydı. Taylor, Windows’un tüm kodunu gün gelip tamamıyla açıp açmayacakları konusunda açık bir yorumda bulunmadı tabii ki. Bu anlaşılır bir tutumdu ama Linux’u çok sıkı takibe aldıklarını söyleyerek ciddi bir rakip olarak gördüklerini açığa vurmaktan da kaçınmadı. Taylor müşteriler arasında seçimini Linux’tan yana koyanların neden bu seçimi yaptıklarını sorgulayıp, anlamaya çalıştıklarını aktardı. Görünen o ki, Microsoft’un Linux’un karşısına Taylor’ın komutasında geliştirilen yeni savaş taktikleriyle çıkması an meselesi.

Sanayi Bakanlığı standart düşmanı

Türk Dil Kurumu
, F klavyenin zorunlu standart olması için Sanayi ve Ticaret Bakanlığı’na bağlı Türk Standartları Enstitüsü’ne görüş bildirmişti. hurriyetim.com.tr’de başlattığımız ‘Bilgisayar Türkçesi İstemiyoruz’ kampanyasında 33 bin kişi (kampanya devam ediyor) Sanayi Bakanlığı Türkiye’de satılacak ürünlere Türkçe desteğine yönelik zorunlu standart koysun talebinde bulunuyor.

Kısacası Türk standardı olan F klavyenin üvey evlat muamelesi görmekten kurtarılması için Sanayi ve Ticaret Bakanlığı’na mükemmel bir pas atılmıştı. Bakanlık da bu pası aldı ve golü attı. Ama kendi kalemize. Sanayi ve Ticaret Bakanlığı’nın akıl almaz uygulaması ile Türkçe F klavye, kendi sahasında kendi oyuncusundan unutamayacağı bir gol yedi.

Bu gol Sanayi Bakanlığı’nın bilgisayarlarının yenilenmesi aşamasında geldi. Sanayi Bakanlığı bilgisayarların yenilenmesi projesi kapsamında 300’ün üzerinde masaüstü, 30 kadar dizüstü bilgisayar ve 60 yazıcı satın aldı. Alınan bilgisayarların klavyesi ne tipti, tahmin edin. Görevlerinden biri de Türk standartlarının belirlenmesi ve korunması olan Sanayi Bakanlığı’nca satın alınan 330’un üstünde bilgisayardan sadece 22’si Türk standardı klavyeye sahipti. Diğerleri yani yüzde 90’dan fazlası Türk standardı olmayan, uyduruk klavyelere sahipti.

Bu bir skandaldır. Sanayi Bakanlığı’nın bu skandala getireceği açıklamayı merak ediyorum. Aslında verecekleri cevabı tahmin ediyorum. Diyecekler ki personelimizin taleplerine uyduk. F klavye kullanan sadece 22 kişi çıktı. Ne yapalım yani?

Yapmanız gereken belli. Sanayi Bakanlığı olarak Türk standartlarına uygun ürün alma sorumluluğunuz var. Madem ki klavyede Türk standardı F klavye, o halde ihaleye F klavye şartı koyacaksınız. Bunun aksi düşünülemez bile. Personeliniz içinde Türk standartlarına uymayan klavyelere alışık olanlar varsa, onlar da bir zahmet Türk standardına uygun olanını kullanmayı öğrenecek. Ne yani A klavyeye, DVORAK klavyeye ya da QWERTZ klavyeye alışmış personel olsa, bakanlık onların paşa gönlüne göre de mi klavye alacaktı? Ya da bakanlık personelinde sağdan direksiyonlu otomobil kullanmaya alışık şoför olsa, adama sağdan direksiyonlu otomobil mi alacaklardı? Tabii ki hayır, değil mi? Öyleyse uyduruk Türkçe Q klavyeye yapılan torpilin nedeni nedir?

Acer’dan da Türkçe’ye destek

Geçen hafta orijinal fabrika çıkışlı F klavye dizüstü bilgisayar ürettiği için HP’yi alkışlamıştık. Türk standartlarına gösterdiği saygıdan dolayı tebrik edilecekler sırasında bu hafta Acer var. Anlı şanlı Türk bilgisayar üreticilerinden ses çıkmazken, Türk standartlarına saygı gösteren şirketlerin HP ve Acer gibi dev dünya markaları olması da bizim ayıbımız. Bu arada başından beri Türk standardı F klavyeyi destekleyen Apple’ı unuttuğum sanılmasın. Apple’a da özel bir teşekkür sırada ama bu hafta Acer’a odaklanalım. Acer’ın orijinal Türkçe F klavyeli ürünü TravelMate 291, Intel Centrino 1.4 GHz işlemciye sahip. 38 cm likit TFT likit kristal ekranlı model 256 MB bellek, 30 GB sabit disk, CD yazıcı ve DVD-ROM sürücü, 56 K faks/modem’e sahip. Teşekkürler Acer...

Bilgisayar Türkçesi İstemiyoruz

hurriyetim.com.tr/harflerimiz
adresinde başlattığımız kampanya sürüyor. Kampanya sayfasındaki forum alanına Özlem Fatma Çelik şöyle yazmış, ‘Ben şu an Q klavye kullanıyorum. Ancak Türkçe’den yanayım, beni zorlasa da ilk başta yavaşlatsa da kendi standart klavyeme alışıp kültürüme sahip çıkmak bunlardan daha önemlidir. e.postalarda Türkçe harf kullanmayalım diyenleri de kınıyorum.’sh’, ‘ch’ gibi garabetler yanında ‘ş’ yerine ‘$’ yazan çocuklarımızı da bu zavallılıktan kurtarmamız gerektiğini düşünüyorum’.
Yazarın Tüm Yazıları