Türkiye İnternet Servis Sağlayıcıları Derneği, kabuk değiştirerek kullanıcısından servis sağlayıcısına, çözüm üreticisinden içerik yayınlayıcısına kadar her kesimi temsil edecek İnternet Derneği oluyor.
Hasta adam Türkiye İnternet'i için aranan kan, sonunda bulundu galiba. Daha önce de çeşitli kanlar denenmiş, ancak vücut kabul etmemişti. Örneğin dönemin Ulaştırma Bakanı Necdet Menzir çok iyiniyetli ve doğru bir kararla, bakanlığa bağlı olarak çalışacak bir danışma organı statüsündeki İnternet Üst Kurulu'nu kurmuştu. Doğru bir yapılanmayla kurulmuş olsa Türkiye İnternet'inin gelişimi için çok olumlu bir işlev üstlenebilecek kurul ne yazık ki yanlış yapılandı. Ankaralı Sıkı Dostlar, Ankaralı Gözlemciler ve Arkamızdan İş Çevrilmesin Diyen Özel Sektör Temsilcileri Kulübü görüntüsü veren bir kurula dönüştü. Daha sonra İnternet Kurulu olarak isim değişikliğine uğradı ama yine bir şey değişmedi. Kurulun bir başka büyük handikapı ise bakanlık bünyesinde olması ve kurul üyeliğini bir statü olarak gören ve bu statülerini kaybetmemek için fazla suya sabuna dokunmayan üyelerin çoğunlukta olmasıydı.
Diğer yanda güçlü bir özel sektör desteğine sahip Türkiye İnternet Servis Sağlayıcıları Derneği (TİSSAD) kuruldu. Dernek güçlüydü ama gücü aynı zamanda zaafıydı. Sadece özel sektörü temsil ettiği için, derneği oluşturan üye şirketlerin can damarlarından bağlı oldukları Türk Telekom tekeli karşısında pasif kalabiliyordu.
Türkiye Bilişim Derneği ve Türkiye Bilişim Vakfı gibi güçlü dernek ve vakıfların ise ilgi alanı çok genişti ve İnternet bu geniş ilgi alanı içinde gerektiği kadar kaale alınamıyordu.
Ve sonunda beklenen atılım TİSSAD'dan geldi. TİSSAD'ın Emre Kurttepeli, Savaş Ünsal, Ziya Erdem, Sadi Abalı, Burak Cedetaş, Hakan Akan ve Bülent Yıldırım'dan oluşan yeni yönetim kurulu tarihi bir karar alarak, derneği yeniden yapılandırma yolunu seçtiler. Gerçekleştirilen yeniden yapılanma toplantısında derneğin Türkiye İnternet Derneği adını alması kararlaştırıldı ve misyonu İnternet sektörünü geliştirmek, İnternet kullanımını yaygınlaştırmak ve Türkiye'yi bilgi çağına taşımak olarak belirlendi.
Dernek üyeliğinin açılacağı gruplar ise altyapı sağlayıcıları, içerik sağlayıcıları, e.ticaret kuruluşları, İnternet ve hukuk ile ilgili kurum ve kişiler, İnternet tedarikçileri, bilişim muhabirleri ve 'web' gazetecileri olarak saptandı.
Anayasa Mahkemesi Başkanı yargılanabilir
Olacağı buydu işte. İnternet'in Türkiye'deki öncülerinden Mustafa Akgül ve DSP milletvekili Emrehan Halıcı'nın katkılarıyla yeni Basın Yasası'na dahil olan İnternet'le ilgili çağdışı madde, Anayasa Mahkemesi Başkanı Mustafa Bumin hakkında yalan haber yayınlamak suçuyla dava açılmasına neden olabilir. Geçen hafta Anayasa Mahkemesi'nin İnternet sitesinde YDP eski lideri Hasan Celal Güzel'in siyasete devam etmesine olanak verecek bir Anayasa Mahkemesi kararının çıktığı yayınlanmış, ancak daha sonra bu kararın yanlışlıkla yayınlandığı, kararın henüz üyeler tarafından imzalanmadığı için geçerli olmadığı açıklanmıştı. Yani Anayasa Mahkemesi İnternet sitesinde yalan haber yayınlanmıştı. Ve yeni Basın Yasası'nın İnternet'le ilgili maddesi ''Bu Kanunun yalan haber, hakaret ve benzeri fiillerden doğacak maddi ve manevi zararlarla ilgili hükümleri, bilişim teknolojileri ve İnternet ortamında sayfa açılması veya elektronik gazete, elektronik bülten vb. suretiyle yayınlanan her türlü yazı, resim, işaret, sesli veya sessiz görüntü ve benzerleri hakkında da uygulanır'', diyor. Bu konuyu vurgulamamın nedeni taktir edersiniz ki, Anayasa Mahkemesi Başkanı hakkında dava açılmasını istemem değil, olayın bu çağdışı maddenin yasadan bir an önce çıkartılması için güzel bir örnek teşkil etmesi.
Eşek davası
İnternet kullanıcısı en az 500 bin eşek varken siteler de sansürlenir, İnternet'le ilgili totaliter yasalar da çıkar, hatta yakında İnternet'e bağlanmak bile suç sayılabilir.
bilisimcumhuriyeti.com tarafından ele geçirilen ve yayınlanan Telekomünikasyon Kurumu araştırmasının sonuçlarına göre Türkiye'de 690 bin çevirmeli (dial-up) İnternet abonesi var. Toplam İnternet kullanıcısı sayısının 2-3 milyon civarında olduğu tahmin ediliyor. Üç ay kadar önce www.birlik.com adresinde açılan 'İnternet'te sansüre hayır!' kampanyası devam ediyor. Kampanyaya Türkiye'nin önde gelen tüm İnternet servis ve içerik sağlayıcıları kendi anasayfalarından logo yayınlayıp bağlantı sağlayarak destek verdi. Hemen hemen tüm büyük gazeteler, dergiler, televizyonlar ve radyolara haber oldu. Anadolu Ajansı üyelerine haber olarak geçti. Yani İnternet kullanıcısı olup da, bu kampanyadan haberi olmayanın Merih'te filan yaşıyor olması lazım. Hadi diyelim Türkiye'deki insanların çok büyük bir bölümü gazete okumayacak, TV ve radyolarda ciddi haberleri dinlemeyecek, İnternet'te de sadece porno sitelerine girip sohbet odalarına takılacak kadar cahil olduğundan kampanyadan haberdar olmadı. Yine de en azından 500-600 bin İnternet kullanıcısının bu kampanyayı duymuş olması gerekiyor. Peki, www.birlik.com adresindeki kampanyaya katılıp, protesto için seçenek de sunan ortak bildiri metnini imzalayanların sayısı kaç? Zahmet edip siteye bağlanıp öğrenmeye kalkmayın, ben söyleyeyim 32 bin. Hadi geriye kalan 568 bin kişiden 60 bin kadarının da kendilerince geçerli mazaretlerine dayanarak haberdar olmalarına rağmen protestoya katılmadıklarını farz edelim. Kaldı mı size sansür filan umrunda olmayan 500 bin... Demek ki biz bu sansürü hak ediyoruz. Kimse şikayet etmesin...
*
Bu mealdeki bir yazıyı, kültür düzeyi açısından en nitelikli üyelere sahip Türkiye kökenli forumlardan biri olan Türkiye Bilişim Derneği tartışma listesine gönderdim. Vay efendim vay, meğer ben ne halt yemişim. Azılı azınlık 'Aman bize nasıl eşek dersin' diye ufak bir kıyamet koparmakta gecikmedi.
Azgın azınlığın yaygarası, üzerinde fazla durmaya değmez. Ama 'Bilişim Meslek Etiği', 'İnternet'te İletişim Etiği' gibi (www.tbv.org.tr) herkes tarafından okunması gerektiğine inandığım rehberlerin başyazarlarından biri olan Prof. Dr. Ersin Töreci'den gelen mesaj, benim için üzücüydü. ''Sanıyorum sizin sinirleriniz biraz bozuk! (Bu iletinizin ilk satırına tepkidir)'', diyordu Sayın Töreci, ''Siz de lütfen İnternet Kullanımının Etik İlkelerini bir kez daha okuyunuz''.
Sayın Töreci'nin dikkatimi çekmek istediği madde şuydu; ''Toplum karşısında kendimize yakıştırdığımız tavrı İnternet'in sanal ortamında da sürdürmeliyiz''.
Hakaret ile hiciv, toplum karşısında uygun üslup ile uygun olmayan üslup arasındaki nüansı gitgide daha az algılayabilen bir kültüre doğru sürükleniyoruz. Yazımın tamamından da açıkça görüleceği gibi 'eşek' derken hedeflediğim belirli bir kişi ya da zümre yok. Yazı tamamen sansüre karşı çıkmayan zihniyeti eleştiren bir anafikri işliyor. Eşek lafı 'eşeklik etmek' halk deyiminden türetilmiş, sembolik bir kelime. Ancak yazının tamamını okuyacak kadar okuma alışkanlığı olmayanlar, yazının daha ilk cümlesine takılıp, kendilerine hakaret ettiğim hükmünü veriyorlar.
Ve evet sinirlerim biraz bozuk, Sayın Töreci. Hatta oldukça bozuk. Eğitim düzeyi oldukça yüksek üyelerden oluşan böylesi bir forumda bile okuduğunu anlamaktan aciz ya da ilk cümlede takılıp kalacak kadar okuma tembeli insan çıkıyorsa sinirlerim bozuk olur. İşin özüyle ilgilenmesi gerekenler biçime bu kadar takıyorsa, sinirlerim laçka olur. Sansüre tepki bu kadar azsa, kamu kurumlarından özel holdinglere kadar heryerde işini görenler değil işini bilenler yükseliyorsa, vasıfsızlar vasıflıları yönetiyorsa, bilgi toplumuna giden yolumuz göz göre göre engellerle döşeniyorsa, geleceğimiz karartılıyorsa insanda SİNİR Mİ KALIR?!