Türk bilişim sektörünün gündemini izlemek için kullandığım üç ana kaynak var.
Bunlar bilisimcumhuriyeti.com, turk.internet.com ve hurriyetim.com.tr'nin Teknonet bölümü. Bilişim gündemine zaman zaman yerinde dalışlar yapan ve aslında bir haber sitesi olan nethaber.com'u da joker olarak ekleyebilirim.
Bu kaynaklardan ilk ikisi, bilişim dünyasının nabzını tutmakla kalmayıp, sektörün önde gelen isimlerine klavye oynatacakları birer e.arena da sunmaktalar. İşte bu iki e.arenadan turk.internet.com isimli olanında geçtiğimiz hafta iki yazı yayınlandı. İki yazının ortak özelliği, sektörün duayenlerinin imzalarını taşımasıydı. Her iki yazı da ''Bilişim Treni'' isimli ''Zencefil''den bile daha meşhur ''futuromobil''den bahsediyordu.
OLACAĞI BUYDU
Kulaktan kulağa dolaştıkça bunca deforme olup kötü yollara düşeceğini bilsem, yedi yıl önce ''enformasyon treni'' diye bir nane yumurtlar mıydım? Olacağı buydu işte... 1995'de aman bari bu treni kaçırmayalım diye ortaya sürdüğüm ''İnternet treni'', Türkiye'nin yedi yılda üç kez isim değiştirmesine rağmen (TR-Net, Turnet, TT-Net) bir türlü iflah olmayan bilgi otoyolunun bozuk şeritlerinde 'hop'laya, 'hop'laya ne hallere düştü.
Türkiye'nin ilk İnternet erişim sağlayıcılarından biri olan Dominet'in kurucusu Enis Eryılmaz'ın yazısı temelde doğru bilgi ve fikirlerden yola çıkıyor ancak yanlış bir anafikir etrafında dönüyordu. Bilişim sektörünün köklü firmalarından Odel Elektronik'in sahibi Ertuğrul Çeşni'nin yazısı ise tam tersine çok doğru bir anafikir içerirken, bu anafikiri yanlış bir temel üzerine kuruyordu.
Enis Eryılmaz yazısında, Türkiye'nin uygarlık trenini bu kez ıskalamamasının yolunun bilgi teknolojileri trenini kaçırmamaktan geçtiğine değiniyordu. Bilgi teknolojilerinden kastının, bilgi teknolojilerinin bir dönüşüm aracı olarak kullanılması olduğu yazının gidişatından belliydi. Yani bilgi teknolojilerini bir amaç olarak görenlerin tuzağına düşmemişti. Ancak ''Pamukbank''ı yeni ekonominin bir kalesi olarak gören ve bu yüzden eski ekonominin silahşörleri tarafından yıkıldığını iddia eden anafikri, dayanaksız kalıyordu. Evet Çukurova Holding; Turkcell gibi, Superonline gibi dev teknoloji şirketlerine yatırım yapmıştı, bu doğruydu. Ama bir yatırımcıya yeni ekonomi baronu diyebilmek için, teknoloji firmalarına yatırım yapmış olması yeterli değildi. Eryılmaz'ın yazısında başarılı bir şekilde tarif ettiği yeni ekonomide önemli olan teknoloji değil bilgiydi. Karamehmet işte bu noktada hiç de başarılı işlere imza atamamıştı. İnternet erişiminde abone sayısına dayalı bir başarı yakalamıştı ancak İnternet içeriği yaratma ve bu yolla müşteri verisi toplamada tam anlamıyla sınıfta kalmıştı. Aynı şekilde elindeki tüm teknolojik olanaklara rağmen İnternet bankacılığında çok geride kalmıştı.
TRENE BİNMELİ
Ertuğrul Çeşni ise ''Bilişim treni filan yok'' tezine dayalı yazısında Türkiye'nin bilişim ürünleri üretmekte rekabet avantajının olmadığına dikkat çekerek, yatırımların rekabet avantajımız olan alanlara kaydırılması gerektiğini söylüyordu. Çeşni'nin yazısının bu anafikri dörtdörtlük bir gerçeğe parmak basıyordu. Dayandığı tez yanlış, ancak anafikir çok doğruydu. Tez yanlıştı çünkü yazısında Çeşni'nin de sık sık değindiği gibi rekabet avantajımızın olduğu alanlarda rekabet gücümüzü daha da artırabilmemiz için yine ''bilişim treni''ne binmemiz, bilgi teknolojilerine yatırım yapmamız gerekiyordu.