‘‘Mars'ta Tatil'' haberinde geçen bir cümleye dikkatinizi çekmek istiyorum. ‘‘NASA çalışanları, görevlerinin uzaya turist taşımak değil, uzaya turist taşımanın yollarını bularak bu işi konularında uzman özel şirketlere bırakmak olduğunun bilincinde''...Bu paragrafı okuyunca aklıma ister istemez Türkiye'de hemen her alanda gözlemlediğim ve yazılarımda da sık sık değindiğim ‘‘iş ve görev bölümü'' bilinçsizliği geliyor. Uzmanlık alanım gereği iş bölümü yapabilme özürlülerine en çok, Türkiye'de yeni gelişmekte olan İnternet sektöründe rastlıyorum ama bu tip özürlülerle her sektörde sık sık karşılaşıldığını da biliyorum. Türkiye'nin kalabalık nüfuslu ‘‘ne iş olsa yaparım abicim''lerinin, İnternet sektörü temsilcilerine gelince... Teknologlar, üniversite öğretim üyeleri ve basın çalışanlarından (yazar ve editörler) oluşan bu kesim, nedeni bilinmez garip bir savaş içinde. Teknologlar Web siteleri tasarlıyor, yazarlar yeterince araştırma yapmadan İnternet hakkında atıp tutuyor, yayıncılar İnternet'in kendine has özelliklerini öğrenmeden İnternet yayıncılığına soyunuyor, üniversite öğretim üyeleri ise özel sektöre iş, yayıncılara yayıncılık öğretmeyi iş ediniyorlar. Diğer yandan, özel sektör de en önemli pazarlama kanallarının basın olduğunu unutarak, basın aleyhinde bitmek bilmez bir kampanya yürütüyor. Kimsenin aklına da yahu bu ne iş, herkes kendi görevini gereğince yapsa, diğer işleri uzmanlarına bıraksa, sektör daha hızlı gelişecek, bundan da her kesim kazançlı çıkacak demek gelmiyor.Bu arada benim de aklıma Türkler Mars'a gitse ve Mars'ın kolonileştirilmesi sürecinde Türkler de rol alsa, ne olurdu diye sormak geliyor.İşte olabileceklerin bazıları: Neyse ki, ne iş olsa yaparım abicilik, cerrahlık, pilotluk gibi hayati önem taşıyan işlere bulaşacak kadar ileri gitmiş değil. Bu yüzden Mars uçuşu sırasında kimsenin kalkıp, hayır kardeşim bu uzay aracını ben kullanacağım diyeceğini sanmıyorum. Olsa olsa, Mars'a iniş sırasında birkaç yolcu, pilotun sert bir iniş yaptığından, Mars'ın toz fırtınalı hava koşullarında piste bilmem kaç derecelik bir eğimle yaklaşması gerektiğinden dem vurur, hepsi o.Gelelim Mars'taki Türklerin ne iş yapacağına... Tabii ki öncelikle, Mars'ın etkileyici manzarasına kapılan herkes Mars şairi olacaktır. Sonra ortalığa Mars mankenleri dökülecektir. Bu Mars mankenlerinin dişilerinde gizli yazarlık kabiliyetleri, bazı erkek editörlerce kısa zamanda keşfedilecek ve Mars'ın en güzel yazarları Türkler arasından çıkacaktır. Hızlı Türk girişimciler Mars televizyonculuğunu da es geçmeyecekler ancak kolonideki Türklerin sayısı oldukça az olduğundan ipe sapa gelmez Türk dizilerinin ve ‘‘talk show''larının neden ‘rating' almadığını bir türlü çözemeyeceklerdir. Demokrasi aşığı Türk köşe yazarları ise yıllarca Türklere yutturdukları demokratlık havasını, demokratik kültürlerden gelme kolonistlerin neden yutmadıklarını hiç ama hiç anlayamayacaklardır. Birkaç nesil sürecek sosyal evrim sürecinin sonunda ise Türk televizyoncular tombalacılık, Türk öğretim üyeleri arzuhalcilik, Türk politikacılar kabzımallık, Türk mankenler tezgahtarlık yapmaya başlayacak, demokrasi aşığı Türk köşe yazarları ise birleşip Nasyonal Demokrat Türk Mars Partisi'ni kuracaklardır. Geri kalan Türklere de otopark mafyası kurup, Mars'a inen uzay araçlarına ‘‘Geh, geh... Sağ yap... Huoop!'' demek kalacaktır.yurtsan@ibm.net