Geçen hafta dünyanın en büyük tüketici elektroniği fuarı CES’teydim. Las Vegas’taki fuarı gezerken, dünyanın dört bir yanından fuara katılan şirketler arasında gözüm Türk şirketlerini aradı.
Vestel’in 2000 öncesi parlak dönemini anımsadım. Ahmet Nazif Zorlu’nun biz gazetecilerle yaptığı heyecanlı, gurur dolu konuşmalar ve ondan yansıyan heyecanı CES’te kurulan gösterişli Vestel standında parlayan gözleriyle etrafa saçan Vestel çalışanlarının dinamikliğini andım.
Vestel bu sene de bir stand kurmuş CES’te. Ama ne o eski iddialı ürünler var sergilenen ne de o eski heyecan çalışanlarda. Ürünler sıradan. Çalışanlar ilgisiz.
Chip dergisi editörü Şahin Ekşioğlu da aynı şeyi gözlemlemiş. Standa gitmiş, kimsenin ilgilendiği yok. O sırada iki ABD’li ile ilgilenen Vestel çalışanına Türkçe "Merhaba" deyip, selamına yarım bir karşılık almasına rağmen arkalarından durup konuşmalarının bitmesini beklemiş. Vestel çalışanı ise ABD’lilerle konuşması biter bitmez sırtını dönüp gitmiş, bir kenardaki masaya oturmuş.
Şahin ısrarlı, yanına gidip kendini tanıtmış, gazeteci olduğunu söylemiş. Adam ilgisiz tavrını sürdürünce, "Hep basın bizle ilgilenmiyor dersiniz, siz bize bilgi vermezseniz biz ne yapabiliriz ki" diye çıkışmış. Adam cevabı yapıştırmış, "Biz buraya satış yapmaya geliyoruz, siz de bize anlayış gösterin".
Aynı vurdum duymaz tavrı Beko’da da gördüm. Beko CES’te stand bile açmamış. Las Vegas’a uçmadan önce Beko’yu başka bir vesileyle aramıştım. Ülker’in Godiva’yı almasına hakkını vererek büyük ilgi gösteren medyanın, Beko’nun Grundig’i alma başarısına yeterli ilgiyi göstermediğini düşündüğümden Hürriyet e.yaşam’ın manşetini bu konuya ayırmayı planlıyordum.
Bu konuyla ilgili görüşürken Beko’nun CES’te küçük bir "suit" kiraladığını ve burada sadece özel davetlilere tanıtım yapacağı bilgisini aldım. İlgilendiğimi belirttim ama CES süresince davet gelmesi için boşuna bekledim.
Beko’nun CES’te önemli bir ödül aldığını tamamen tesadüf eseri öğrendim. Beko’nun Piano Serisi 100 Hz Likit Kristal televizyonu "ekran" kategorisinde "2008 Tasarım ve Yenilik Ödülü"nü almış.
"Ekran" kategorisinde kazanılan bu prestijli ödül, 1989 yılından beri verilen "CES Tasarım ve Yenilik Ödülleri"nin önemli bir dalı.
Siz de benim gibi ürünün özelliklerini ve en yenilikçi ürün seçilmesinin nedenlerini merak ediyorsunuz değil mi? Beko’nun ödülle ilgili hazırladığı Türkçe ve İngilizce basın bültenlerini satır satır, tekrar tekrar okudum. Gözlerime hálá inanamıyorum ama her iki bültende de ürünün özellikleriyle ilgili model ismi dışında en ufak bir bilgi bile yok.
Merakınızı gidermek için Hürriyet e.yaşam’ın 25 Ocak sayısını bekleyin lütfen... Azimle çalışıp, gerekirse endüstri casuslarından yardım alıp ürünle ilgili bilgilere mutlaka ulaşacağım ve sizlerle de paylaşacağım.
Sigara yasakları medeniyet sınavımız
Sigara yasaklarıyla ilgili batılı medeni ülkelerdekine benzer yeni yasa için en başta tebrik edilmesi gerekenler hiç kuşkusuz gösterdiği kararlılık nedeniyle Başbakan Tayyip Erdoğan, yasanın mimarı olduğu için AKP Trabzon Milletvekili Prof. Cevdet Erdöl, yasanın Meclis’ten geçmesini sağlayan AKP hükümeti ve yasaya destek veren tüm muhalefet partileri.
Ancak bugünlere gelinmesini sağlayan isimleri de unutmamak gerekir. Sigarayla Savaşanlar Derneği Başkanı Übeyd Korbey, sevgili dostlarım Çetin Yıldırımakın ve Saim Turan yakın çevremde oldukları için ilk aklıma gelen isimler. Bir de tabii ANAP dömeninin Sağlık Bakanı Bülent Akarcalı var.
TBMM çatısı altındaki sigara karşıtı lobi faaliyetlerinin başlangıcı, Akarcalı’nın 1 Ocak 1988 tarihinde TRT 2’de Cevat Taylan’ın programında sigara paketi ve çakmağını teslim edip, sağlıklı yaşam için sigaraya son kampanyasını duyurduğu ana dayanıyor.
Kampanyanın fikir babası ise Prof. İhsan Doğramacı. Hükümetin sağlık politikalarını belirlemek amacıyla Tıp Fakülteleri’nin Dekanları ile yapılan toplantının ardından Doğramacı, bu yeni sağlık politikasının bir de sembolü olmalı demiş ve sembol olarak Akarcalı’dan sigarayı bırakarak "Sigaraya Son" kampanyasına önayak olmasını önermiş.
Akarcalı’nın sigarayı bırakmasıyla başlayan kampanyanın ilk meyvesi THY iç hat uçuşlarında sigara içmenin yasaklanması olmuş. Dönemin Ulaştırma Bakanı Ekrem Pakdemirli’ye öneri götürmüşler, o da tüm baskılara rağmen iç hat uçuşlarında sigara içilmesini yasaklamış. Yasağın önemli bir özelliği ise Fransa ve ABD dahil birçok batılı ülkenin havayollarından önce başlatılmış bir uygulama olması.
Akarcalı’nın 1991’de hazırladığı sigara yasaklarıyla ilgili ilk kanun metni ise Baba Bush’un baskısı üzerine Turgut Özal tarafından Meclis’e geri gönderilmiş.
Refah Partisi Tokat Milletvekili Ahmet Feyzi İncegöz yasa teklifini 1992’de Meclis’e aynen sunarak konuyu tekrar gündeme getirmiş. SDHP’li Adalet Komisyonu Başkanı yasayı yıllarca oyalamış ancak sonunda basın işin üzerine gidince gündeme almış ve sigara yasaklarıyla ilgili ilk yasa böylece çıkmış.
Sonrasında bilindiği gibi yasa kısmen başarıyla uygulandı ancak medeni ülkelerdeki hızlı bilinçlenme ve hızlı bilinçlenmenin getirdiği yeni yasal düzenlemelerin zamanla gerisinde kaldı. Ve nihayet AKP hükümetinin çıkardığı yasa ile medeni ülkeleri tekrar yakalamak üzereyiz.
Önümüzdeki 4 ve 18 aylık hazırlanma süresini boşa harcamazsak yakalayacağız da...
Örneğin yeni yasa toplu taşıma araçlarının sürücülerine de sigara içme yasağı getiriyor. THY, pilotlarının sigara içmesine göz yumarak eski yasayı deliyordu. Yeni yasanın hükümleri daha açık, THY 4 ay sonra pilotlarına da sigara içmeyi yasaklamak ve daha önemlisi denetlemek zorunda.
THY’ye bir önerim var. Gelin bu dört aylık süreyi beklemeden yasağı hemen başlatın ve hem THY’nin diğer medeni havayolları şirketlerinden hem de Türk pilotların diğer pilotlardan aşağı kalmadığını dünyaya gösterin.