Dünyanın en iyi restoranlarının mönüsünde mutlaka şefin imzasını taşıyan bir de degüstasyon mönüsü vardır. 7 ila 11 yemek çeşidinden oluşan bu mönü şefin karakterini ortaya koyan spesiyalitelerden oluşur.
Daha da özel restoranlarda, degüstasyon mönüsü her gün değişir. Şefin o gün pazarda bulduğu en iyi malzemelerden esinlenerek, anlık olarak belirlediği mönülerdir bunlar.
Divan oteli işte bu, şefin masası olarak da adlandırılan dünya trendini Türkiye’ye taşımış. Hem de birbirinin kopyası mönülere sahip balıkçı restoranlarının rağbet gördüğü Bodrum’da.
Divan’ın Yiyecek İçecek Müdürü Ergün Demiray, yeniden inşa edilmesini fırsat bilip Elmadağ Divan’ın şefi Çağla Önal’ı kapmış, Bodrum’un en prestijli otellerinden biri olan Divan Palmira’ya getirmiş. Türkiye’de iktisat okuduktan sonra işletme yüksek lisansı yapmak için gittiği ABD’de hayat kısa deyip Stratford Üniversitesi Mutfak Sanatları Bölümü’nü bitiren Çağla Önal da gözünü karartıp, rahatını bozmamak için çoğu şefin kaçacağı şef masası uygulamasını Türkiye’ye getirmiş.
Çağla Önal’ın şef masası sadece çarşamba günleri kuruluyor. Şef masasını kurdurtmak için minimum 6, maksimim 15 kişilik bir grup olmak ve önceden rezervasyon yaptırmak gerekiyor.
Şef masasını anlatmadan önce Çağla Önal’ın standart mönüsündeki yemeklere değinmemem haksızlık olur. Yengeç Köftesi ve Peynirli Biber Ezmesi mutlaka tadılması gerekenlerden. Ama bir ahtapot ızgara var ki, bugüne kadar yediğim ahtapot ızgaralar içinde kesinlikle en iyisi.
Bizim gittiğimiz gecenin şef masası mönüsünde sade, yalın lezzetlere yer vermeyi tercih etmişti Çağla Önal. Taze Mozzarellalı Kabak Çiçeği Kızartması’nın ardından Kapres Domates, Yeşil Sos Üzerinde Sote Pancar ve Istakoz, Mürekkep Balığı Boyalı Fettucine ile Kalamar geldi sırasıyla. Eşlik etmek üzere seçilen Sevilen Sauvignon Blanc 2007, ana yemek olan Izgara Kuzu Bonfile Sarması’na geçmeden önce Sevilen Centum 2005’e bıraktı yerini. Her iki şarap da iyi seçilmişti. Eşlik edecekleri yemeklere ancak her yemek için farklı bir şarap seçilmesi çok daha doğru olurdu böylesi seçkin bir yemek için.
Tüm yemeğin tek kusuru da buydu zaten. Tabii porsiyonların biraz büyük olmasını kusurdan saymayacak olanlardansanız.
Yalıkavak’ta bir balık tapınağı: Aquarium
Bodrum Gümüşlük’ün en iyi balık restoranları Mimoza ve Aquarium’dur benim için. Geçen haftaki Bodrum ziyaretimde Mimoza’ya iki kez gittik ve yine çok memnun ayrıldık. Kalamar Izgara ve Ahtapot Sotesi mükemmeldi. Kalamar Köftesi ise herkesin tatması gereken bir şaheser.
Aquarium’a da gitmeyi planlıyorduk ama önünden geçerken Yalıkavak’ta yeni bir şube açtığını duyunca, Aquarium hakkımızı Yalıkavak’a sakladık. İyi ki de öyle yapmışız.
Aquarium’u 19 yıl önce yoktan var eden ve 2006’da NY Times’a "Gümüşlük’ün en gözde balık restoranı" dedirten İlknur ve Cengiz Özbaşaran çifti, 19 yılda damla damla biriktirdikleri bilgeliğin tümünü Yalıkavak’taki Aquarium’a aktarmışlar ve ortaya her şeyiyle dört dörtlük bir balık restoranı çıkmış.
Yalıkavak Aquarium, "Tanrı ayrıntıda gizlidir" sözünün ispatı gibi adeta. Tabağından çatalına kadar her şey özenle seçilmiş. Şarap kadehleri Paşabahçe’nin zarif F&D serisinden... Mutfak tertemiz. Denizin içinde gece ışıklandırılan bir canlı balık akvaryumu kurulu. Tuvaletler, haklarında yazı yazmayı gerektirecek kadar özenli. Çocuk tuvaleti bile düşünülmüş. Şarap mönüsü, İstanbul’daki pek çok restoranda bulamayacağınız kadar zengin. Öyle ki Kayra’nın çok kısıtlı sayıda seçkin restorana verdiği Kayra Imperial bile var bu listede. Fiyatlar da çok makul ve hemen hemen her şarabı kadehle de servis ediyor Aquarium.
Yemekler, balığı seçmek için balık tablalarının yanına gittiğiniz andan itibaren büyük bir özenle hazırlanıyor. Balık seçerken içiniz rahat olsun. Hele seçim için Cengiz Bey’i çağırırsanız, o güne kadar yapacağınız en iyi balık seçimini yapacağınızdan emin olun. Her balığı o kadar doğru kelimelerle ve o kadar uygun tanımlamalarla anlatıyor ki Cengiz Bey, balık pişip sofranıza geldiğinde kırk yıldır tanışıyormuş gibi hissediyorsunuz.