‘‘Ah şu okullar olmasaydı’’ diyen Milli Eğitim Bakanı'yla yeterince alay edildi. Peki biz, toplum olarak, bu eski bakanla alay etmeye layık bir konumda mıyız? Sanki biz sivil toplum olarak ‘‘Ah şu bakanlar olmasaydı’’, demeye getiren bir garabet tutum içinde değil miyiz? Sivil toplum olarak, bakanlıklarımızı ne kadar uyarıyoruz, taleplerimizi ne kadar aktarıyoruz, eğitilmelerine ne denli öncülük ediyoruz?Sekiz yıllık eğitimle birlikte gündeme gelen ve Milli Eğitim Bakanlığı'nca alkışlanası bir kararla başlatılan Bilgisayar Destekli Eğitim Projesi'nin, bu hallere düşmesinde, sivil toplum olarak hiç mi günahımız yok?MEB tarafından başlatılan, Türkiye Cumhuriyeti tarihinin tartışmasız en önemli projesi olan Bilgisayar Destekli Eğitim Projesi'ni başından beri büyük bir dikkatle izliyorum. Ve şahit olduğum gelişmeler karşısında, hiç abartmıyorum, gerçekten kahroluyorum.MEB bürokratlarının çevresi, çeşitli bilgisayar firmalarından kulisçi temsilcilerle kuşatılmış durumda. Varsa yoksa herkes bilgisayar satmaya çalışıyor. Eğitim teknolojileriyle, öğretmenlerin eğitilmesiyle, Türkçe yazılım ve içerikle ilgili bilgi aktarmaya çalışan az sayıda bilgili, karşısında ilgili bulmakta zorlanıyor.Toplumsal kayıtsızlığımız yüzünden bu tarihi proje MEB'in elinden hızla kaymakta ve dev bir Microsoft projesi olma yolunda. Microsoft şakşakçısı bir iki yazar dışında, basından projeye ilgi gösteren yok gibi. Ankara, MEB müsteşarlarına Microsoft çözümleri pompalayan sözde öğretim üyeleriyle kaynıyor.Milli Eğitim Bakanlığı ise, kronik iktidar hastalıklarından en tehlikelisine yakalanmış, projeden kısa dönemli çıkarlar sağlama peşinde. Bugüne kadarki icraatleri; ihale açmak, bilgisayar almak ve okullara koymaktan başka bir amaçları yokmuş gibi bir izlenim veriyor. Peki tüm bu sevimsizliklere şahit olurken, sevindirici gelişmelere hiç mi şahit olmuyoruz? Ne mutlu ki, toplum, devleti eskisi kadar sahipsiz bırakmıyor. İzliyor, bilgileniyor, uyarıyor, o da olmazsa hesap soruyor.Bilgisayar Destekli Eğitim Projesi'nde de uzunca süren bir izleme sürecinin ardından geçtiğimiz hafta sevindirici bir gelişmeye tanık olduk. 35 sivil toplum örgütü bir araya gelerek, MEB'e Bilgisayar Destekli Eğitim Projesi hakkında muhtıra niteliğinde bir bildiri yayınladı ve projenin sağlıklı yürütülebilmesi için gerekli gördükleri taleplerini sıraladı. Bu taleplerden ilk dördünü yandaki sütunlarda yayınladığımız haberden okuyabilirsiniz. Diğer yedi talepten bazılarını da burada sıralayalım:Öğretmen eğitiminin standartları oluşturulmalı, bu standartlar çerçevesinde süreklilik sağlanmadan, sürekli öğretmen eğitimi için kalıcı düzenlemeler ve altyapı oluşturulmadan, geniş kapsamlı teknoloji yatırımları yapılmamalıdır.Okullar, bilgiyi paylaşmanın ve bilgiye erişmenin gereği olan iletişim ağlarına ve İnternet'e bağlanmalıdır. Bilgisayar iletişim ağlarında ulaşılacak bilgilerin Türkçe içeriğe sahip olması ivedilikle sağlanmalıdır.Yapılacak yatırımlar, ülke içinde bilişim teknolojileri geliştirmeyi de özendirmeli, teknoloji ve bilgi üretimine katkıda bulunmalıdır.Eğitim yazılımlarının yanısıra bilgisayar okuryazarlığına da önem verilmeli, pedagojik teknikler çerçevesinde hayata geçirilmelidir. Milli Bakanlık Eğitimi, sivil toplum örgütlerinin bu adımıyla başladı. Umarız devamı gelir.yurtsan@hurriyet.com.tr