İstanbul'u basan sözümona gurulardan gına geldi. Elini sallasan guruya çarpıyor. Tek özellikleri 'John', 'George', 'Smith' gibi havalı bir yabancı isme sahip olmak olan, ağzı da iki kelime laf yapan, bir de kıytırıktan bir kitap yazmış olanları özel şirketlerimizce, halkla ilişkiler faaliyetlerinin bir parçası olarak sahneye sürülüyor.
Yerli olanlarında ise aranan tek şart medyatik ve kariyermatik olmaları. Bunlar da uyanık organizatörlerce, krizden aklı şaşmış yöneticilere astronomik dinleme ücretleriyle, guru niyetine pazarlanıyorlar.
GURUCULUK MODASI
Son birkaç yıl içinde Türkiye'ye getirilen guru bozuntuları saymakla bitmez ama kabak Türkiye'ye gelen son gurunun başında patlayacak ister istemez. Hemen söyleyeyim büyük bir holdingin davetlisi olarak Türkiye'ye gelen Stan Davis'in ne kitabını okudum, ne de seminerini izledim. Hani yani ''Salkım Hanım'ın Taneleri'' muhabbeti olmasın diye söylüyorum. Ama eleştirmeye yine de hakkım var. Türkiye'nin başına muslat olan guruculuk modasına.
Stan Davis'in fikirlerini, seminerini izleyip kamuoyuna aktaran gazetecilerin vasıtasıyla öğrendim. Yani eğer gazeteciler yanlış anlayıp, yanlış aktarmışsa beni bağlamaz. Ben yine de önlemimi alıp, mihenk olarak diline, algılama ve aktarma gücüne fazlasıyla güvendiğim Gila Benmayor'un yazısını aldım, onu da bilginize arz edeyim.
ABD'li gurumuza göre 1950'li yıllarda başlayan ve adı ancak 1970'lerde konulan 'enformasyon ekonomisi'nin tam yarı yolundaymışız. Bu ekonomi yerini yaklaşık 2020 yılında 'biyo-ekonomi'ye bırakacakmış.
''Yaratıcı ve Yenilikçi Buluşmalar'' toplantısında guru niyetine sahneye çıkartılan Stan Davis'in ekolünü anlamak için bu kadarı yeterli. Bu kadarı bile Davis'in, Türkiye'deki çoğunluk işadamından farklı olmadığını göstermeye yetiyor.
Farkındasınızdır, 'yeni ekonomi'ye 'tu kaka' demek artık çok moda. Teknoloji şirketlerinin ABD borsalarındaki hisse senedi değerlerinde çok büyük düşüşler yaşandı ya, 'yeni ekonomi'nin ne olduğuna kafaları bir türlü basmayan, ne olacak bizim eski şirketin hali diye geceleri kabuslar gören bir kısım kadayıf işadamımızla bir kısım kaşar üst düzey yöneticimiz birden rahatladı. Öyle ya, madem enformasyon şirketlerinin değeri düşüyordu, eski hesaplarına göre yeni ekonominin balonu da sönüyordu. Farkında olmadıkları nokta, bu hesaplarını eski ekonominin bir aracı olan asırlık borsaya dayandırıyor olmalarıydı.
'Yeni ekonomi' de denilen 'enformasyon ekonomisi'ne dudak bükenlerin anlayamadıkları nokta, değişmekte olan ekonomi tanımında yanlızca ''ürün''ün değil herşeyin temelden dönüşüme uğradığıydı.
Yeni ekonomiye 'enformasyon ekonomisi' denmesinin nedeni artık değerli olan ürünün enformasyon olması değil, hammadeden üretime, pazarlamadan dağıtıma kadar artık herşeyin enformasyon altyapısı üzerinde gerçekleşecek olmasıdır. Stan Davis'in 'biyo-ekonomi' tanımı da, ürün odaklı aynı yanılgının eseridir. Evet 'biyo-teknoloji' ürünlerinin yaklaşık olarak 2020 yılından itibaren piyasaya damgalarını vuracakları doğrudur. Ancak bu piyasanın işleyiş niteliğini değil içerik niteliğini etkileyecek bir değişimdir.
GEÇİŞ AŞAMASI
'Enformasyon ekonomisi' de bir son değil, 'bilgi toplumu'na geçiş aşamasıdır. Bu ekonomiyi, sanayi ekonomisinden ayıran en temel fark coğrafi bağımlılıkları ortadan kaldırmasındadır. Sanayi ekonomisinde üretim merkezinin (fabrika) ya hammaddeye (maden) ya dağıtım kanalına (liman) ya da pazara (şehir) yakın kurulması ekonomik bir gereklilikken, enformasyon ekonomisinde üretim merkezi (online yayın evi) ne hammaddeye (yazarın bilgisayarı), ne dağıtım kanalına (İnternet), ne de pazara (okurun bilgisayarı) yakın olmak zorunda değildir.
Evsahibi holdingin başkanın da söylediği gibi ancak yenilikçi ve yaratıcı şirketler fark atabilir. Tabii yenilikçi elemanlarının değerini bilen, yolunu açan yöneticilere sahiplerse...
yurtsan@hurriyet.com.tr
Konuyla ilgili adresler: www.sims.berkeley.edu/resources/infoecon, www.noie.gov.au, www.edevlet.net, www.iftf.org, www.si.umich.edu/prie/
Şoförsüz taksi
Otobüs duraklarında beklemeye, metro istasyonlarında yüzlerce basamak merdiven inip çıkmaya son. İngiltere'de geliştirilen ve çeşitli belediyelerce ciddi olarak üzerinde durulan sürücüsüz taksi projesi, taksi rahatlığını belediye otobüsü ücretine sağlamayı vaadediyor. Üstelik birkaç kişi binildiğinde çok daha ucuza ve çok daha kısa bekleme süreleriyle...
Bristol Üniversitesi'nce geliştirilen sürücüsüz taksilerin 2004'ten itibaren ilk olarak Cardiff'de kullanılması planlanıyor. ULTra (Urban Light Transport-Şehiriçi Hafif Ulaşım) ismi verilen otomatik taşımacılık sistemi tek raylı hat üzerinde çalışıyor. Trafik derdi olmayan ve binilen duraktan, inilecek durağa kadar hiç durmaksızın yol alan ULTra taksiler otobüs, otomobil ve metroya göre en az üç kat hızlı erişim sağlıyor.
Normal bir otomobil yolu şeridinin yarısından az yer kaplayan 1,5 metre genişliğindeki özel hattının döşenmesi hafif metro raylarına göre üç, otomobil yollarına göre on kat ucuz olan ULTra yolcu başına otobüs, otomobil ve metroya göre çok daha az enerji harcıyor ve elektrikle çalıştığı için hava kirliliğine yol açmıyor.
Azami dört yolcu taşımak üzere tasarlanan sürücüsüz taksiler saatte 40 km hız yapıyor ve 2 KW elektrik enerjisi harcıyor. Arızalara karşı uçak standartlarında üretilen sürücüsüz taksilerin tüm parçaları merkezi bilgisayarla sürekli gözleniyor ve yıpranan parçalar varsa arıza yapmadan önce tespit ediliyor.
Trafikten bunalan büyük şehirlerimizin aksine önceden tedbir almayı akıl edecek tüm şehirlerimizin belediyelerine duyurulur.
http://www.atsltd.co.uk
İnternet'te bir köy var uzakta
Kalkınma köyden başlar mı, başlamaz mı tartışmasına girenler, önce Kuyupınar Köyü'nün girişimci gençlerinin eseri İnternet sitesine bir göz atsalar iyi olur. Kuyupınarlı gençlerin eseri köy tanıtım sitesi, yukarıda tanıttığım profesyonel siteler kadar başarılı bir tasarıma sahip olmasa da, Türkiye'de faaliyet gösteren pek çok bilişim şirketinin amatörce sitelerinden çok daha iyi hazırlanmış. Sonuçta bir köy tanıtım sitesinden daha fazlasını beklemek de haksızlık olur.
http://kuyupinar.sayfasi.com
Uzaydaki disko topu
Üzerindeki 1.500 ayna dünyanın çeşitli ülkelerinden 40 bin öğrenci tarafından parlatılan 900 kilogramlık top, dünya çevresindeki yörüngesinde aralarında Türkiye'nin de bulunduğu yüzlerce ülkeden izlenebiliyor. Diskoteklerdeki aynalı ışık toplarını andıran yüksek teknoloji eseri uydu güneş fırtınalarının Dünya'nın üst atmosferi üzerindeki etkilerini inceliyor.
Öğrencilerin bilim ve uzaya ilgisini artırmak için aynalarla kaplanan uydu, günbatımından hemen sonra ve gündoğumundan hemen önce çıplak gözle görülebiliyor. Starshine 3 isimli uydu önümüzdeki hafta Türkiye'den de izlenebilecek.
http://science.nasa.gov/
http://www.azinet.com/ starshine/
http://www.heavens-above.com/
http://liftoff.msfc.nasa.gov/realtime/Jpass/20/
Uzay topunun görüleceği gün ve saatler
İstanbul
Tarih Saat Yön
24 Aralık 18:30:59 K,KB
25 Aralık 17:55:32 K
25 Aralık 19:31:48 B,KB
26 Aralık 17:20:15 K
26 Aralık 18:55:33 KB
27 Aralık 18:19:29 KB
Ankara
24 Aralık 18:31:32 K,KB
25 Aralık 17:56:00 K
26 Aralık 17:20:35 K
26 Aralık 18:56:28 KB
27 Aralık 18:20:14 KB
28 Aralık 17:44:10 K,KB
İzmir
24 Aralık 18:31:40 K
25 Aralık 17:56:28 K
25 Aralık 19:31:54 KB
26 Aralık 17:21:53 K,KD
26 Aralık 18:55:49 KB
27 Aralık 18:19:54 K,KB
Şişme hoparlör
Bu hoparlörler sesi aşı açınca değil, iğne batırınca ya da sigara değdirince patlıyor. İngiliz şirketi Ellula Sounds tarafından geliştirilen dekoratif, şişme hoparlörler her tür müzik sistemi, bilgisayar, CD çalar ya da MP3 çalarla kullanılabiliyor. Şişirilebilir plastikten yapıldıkları için çok farklı modellerde ve renklerde kolayca üretilebilen hoparlörlerin teknolojik ilginçliği ise plastikle kaplı sıradan hoparlörler olmayıp, sesi bizzat şişme parçalarının üretmesi.