Türkiye'deki İnternet adreslerinin tescil yetkisini elinde tutan ODTÜ'nün durumunu, o meyhane şarkısındaki Katina'nın dramına benzettiğimiz geçen haftaki yazımızın ardından, ODTÜ mezunları ve öğrencilerinden çeşitli e-posta mesajları aldık. Kimi yazımızda öne sürdüğümüz görüşleri destekliyor, kimi ODTÜ'ye haksızlık ettiğimizi söylüyor, kimi de yazıda bahsettiğimiz konulara uzak olduğunu, konuya biraz daha açıklık getirmemizi talep ediyordu. Haklıdırlar, konuyu biraz daha açalım...İnternet üzerinde kullanılan ‘‘http://www.birlik.com’’ gibi adresler, her ülkede farklı tescil organlarınca tescil ediliyor. İnternet üzerindeki her sitenin aslında bir numerik adresi, bir de harflerden oluşan adresi var. Numerik adreslere ek olarak harflerden oluşan adreslerin kullanılmasının nedeni, bu adreslerin kolay akılda kalmasını sağlamak. İnternet'e girip, herhangi bir sitenin adresini yazdığınızda, bilgisayarınız önce ‘‘DNS server’’ denilen, İnternet üzerindeki adres bankalarına bağlanıp, bu adresin numerik karşılığını öğreniyor ve ‘‘router’’ denilen trafiker bilgisayarlar aracılığıyla bu numerik adresin sahibi bilgisayarlara ulaşıyor. Sonuçta da, yazılan adresin işaret ettiği İnternet sayfasına ulaşılıyor. Trafikte bir aksama olmaması için İnternet üzerindeki her sitenin, yalnızca kendisine özel, eşsiz bir adresi olması gerekiyor. Dolayısıyla da hangi sitenin, hangi adrese sahip olacağının birilerince tescil edilmesi... Yani bu iş basit bir tescil işleminden başka bir şey değil ve İnternet'in beşiği ABD'de de yıllardan beri basit bir tescil işlemi olarak uygulanıyor. Bir İnternet sitesi açmaya karar verdiğinizde, kendinize beğendiğiniz bir adres seçiyor ve tescil merciine başvuruyorsunuz. Talep ettiğiniz adres, daha önce başkası tarafından alınmadıysa, tescil merci adresi sizin adınıza tescil ediyor.İnternet'in tüm dünyaya yaygınlaşmasıyla birlikte, ABD'deki tescil merci, bu tescil işlemini o ülkeden bir kuruma vermeye başladı. Her ülkede, adreslerin ardına, o ülkenin kodu ekleniyor. http://www.birlik.com.tr gibi, ardında .tr uzantısı olan adreslerin tescili de ABD'deki tescil merci tarafından ODTÜ'ye verilmiş durumda. Ancak ODTÜ, basit bir tescil işleminden başka bir şey olmayan görevini kendi kafasına göre genişletti ve bir adres başvurusu durumunda, başvuran kişi ya da kurumun o adresi almaya hakkı olup olmadığına karar vermek gibi bir yargıda bulunmanın da kendi hakkı olduğunu ilan etti. ODTÜ bununla da yetinmedi ve bir adresin kimin hakkı olduğuna dair kurallar da geliştirerek yasama organı görevini de kendine iş edindi. Yani ODTÜ bu konuda hem yasama, hem yargı, hem de yürütme organı olmak gibi despot bir tutum içerisine girmiş oldu.Üstelik, kendi kendine görev edindiği yasama ve yargı işlemlerini de yüzüne gözüne bulaştırdı. Koyduğu lastik gibi nereye çekilse oraya uzar kurallar sayısız haksızlıklara yol açtı. Kendi koyduğu kurallara göre yapmaya çalıştığı yargılar, sayısız kişi ve kurumu mağdur durumda bıraktı. Örneklerini burada sıralamaya yerimiz yetmez. Dileyenler Hakan Kalyoncu tarafından hazırlanan http://www1.yore.com.tr/~hk/oneri.html adresindeki bilgileri okuyabilirler.ODTÜ'nün ABD'de yıllardır başarıyla uygulanan ve İnternet'in hızla yaygınlaşmasında önemli bir rolü olan ‘‘ilk başvuran alır’’ prensibini uygulamaması, kişilerin Türkiye'den adres almaktan kaçınıp, .tr uzantısı olmayan adresleri almak üzere yurtdışına yönelmesine neden oldu. Bu durum önemli miktarda bir dövizin de yurtdışına akmasına ve akmaya devam etmesine yol açtı. Türkiye kaynaklı İnternet sitelerinin büyük bir çoğunluğunun yurtdışına kaçması, Türkiye kaynaklı İnternet içeriğinin olduğundan çok daha az gözükmesine de neden oluyor.İşte geçen yazımızda, ODTÜ'yü bir üniversite olarak üzerine düşmeyen bu vazifeyi sivil toplum örgütlerince oluşuturulacak bir konsorsiyuma devretmeye çağırmamızın nedeni bunlardı. Kanımızca bu ağırlığın altında ezilmeyi ne ODTÜ, ne de ODTÜ'lüler hakediyor.yurtsan@hurriyet.com.tr