Yazıya bu paragrafla girmemin tek nedeni, yukarıdaki başlıkla ilgisiz bir konuya ara başlık atabilmek için yer kazanmak. Karanlığı yırtan feryadı merak ediyorsanız ikinci altbaşlığa atlayabilirsiniz ama Tablet PC rezaletini de mutlaka okumanızı tavsiye ederim.
TABLET PC REZALETİ
Bilgisayar sektöründeki kimi çokuluslu firmaların Türk tüketicisini eşek yerine koyan uygulamaları artık gına getirir boyutlara ulaştı. Önce klavyelerimize saldırmışlardı. Türkçe yazıma uygun bir harf dizilişine sahip kırk yıllık 'F' klavyemiz, güzide bilişim sektörümüzün gözünü üç kuruşluk kár marjı bürümüş, ondan da beteri tembel, üşengeç ve sorumsuz yöneticileri sayesinde nalları dikti ve yerini uyduruk 'Q' klavyeye bıraktı.
Ardından işletim sistemi ve yazılımların Türkçe versiyonları aracılığıyla doğrudan bir saldırı başlattılar. Bu tür saldırılar arasında Microsoft'unkiler özellikle kayda değerdi. Ucuz etin yahnisi yavan olur derler ama Microsoft'un özensiz çevirisi sonucunda ortaya çıkan Türkçe'ye yavan bile demek iltifat olur. Ucuza kapatılan bir kaç zıpıra yaptırtıldığı izlenimi veren Türkçe çeviriye olsa olsa hokkabaz Türkçesi denir.
Derken taşınabilirlik kavramının anlamı değişmeye başladı. Taşınır bilgisayarlar kucaktan kalkıp, ele avuca sığar oldular. Bilgisayarlar küçüldükçe, klavyeler de küçüldü. Küçülen klavyeler eski klavyelere göre ana cihazla çok daha bütünleşmiş bir biçimde tasarlanmaya başladılar. Bu içiçe geçmiş tasarım, klavye üzerindeki tuşların tek tek çıkartılıp değiştirilmesini olanaksız hale getirdi. Elin gavuru da tutup, diline beline sahip çıkmasını bilmeyen Türk tüketicisini düşünecek değil ya... Başladılar üzerinde tek bir Türkçe karakter bile olmayan bilgisayarları kakalamaya. Mırın kırın edenleri de, Türkçe harflerin çıkartmalarla yamandığı, dandik ürünlerle avuttular.
Tek bir Allah'ın kulu da çıkıp itiraz etmedi. Sanayi Bakanlığı bilişim sektörünün belini kırmaya yönelik başka mevzuatlarla uğraşıyor olduğundan, Türkçe desteği olmayan ürünlerin Türkiye'ye ithalini kısıtlayan bir düzenleme getirmeyi aklından bile geçirmedi.
Başıboş kalan bir kısım bilişim sektörü, gemi gittikçe daha fazla azıya almaya başladı. Teknoloji ilerledikçe, yerel çözümler sunmanın maliyeti daha da artıyordu. Bu yüzden küresel pazarlara açılan dünya devleri, ağlamayan bebeklerle boşu boşuna uğraşmaktansa, ağlayan bebeklerle ilgilendiler. Ve gele gele bugünlere geldik. Şimdi moda Tablet PC'ler. Yani klavyesiz, faresiz dokunmatik ekranlı bilgisayarlar. Klavye yerine, ekrana el yazısıyla yazıyorsun, bilgisayar el yazını tanıyıp ekran karakterlerine çeviriyor ve belleğinde saklıyor. Ama tabii bizim Türkçe karakterleri tanımak Hak getire...
Tablet PC işletim sisteminin sahibi Microsoft'a göre Türkçe karakter tanıma desteği de yakında gelecekmiş. Bayılırım bu yakında lafına... Meğer yakında gelecek, o zaman Türkiye'de Türkçe desteği sağlandıktan sonra piyasaya çıksana... Yok olur mu, Microsoft bu, çıkar o tanıtım toplantısı senin, bu tanıtım toplantısı benim, Türkçe özürlü ürününü ahım şahım birşeymiş gibi tüketiciye yutturmaya çalışır.
Bu iş böyle giderse yakında Atatürk'ün dil devrimi de çöpe gidecek, haberiniz olsun. Bunun sorumlusu da en başta hükümetler ve Sanayi Bakanlığı, onun ardından Türk tüketicisi, onun da ardından Türk pazarına hazır olmayan ürününün Türkiye'de satılmasına izin veren Microsoft ve son olarak da bu eksik yazılımı kullandıkları kusurlu ürünlerini Türkiye'de pazarlayan HP ve Fuijitsu-Siemens gibi firmalar.
CİNAYETLER SAATİ
Üçüncü Kuşak (3K) mobil iletişim pazarında fazla numara olmadığını yumurtlayıp duran çok bilmişlere duyurulur; sürpriz yatırımları, zamanlama başarısı ve herkesin tersine stratejileriyle tanınan, dünyanın en zengin 25 kişisinden biri olan Hong Konglu milyarder Li Ka-shing, 3K servislerine büyük yatırım yapıyor. Servetini herkes Mersin'e giderken tersine giderek yapan Li'nin bu yatırımları 3K'nın geleceği hakkında önemli ipuçları veriyor.
Şinasi Nahit Berker'in şiirindeki gibi; Gece yarısı/ Cinayetler saati/ Karanlıkları bir feryat yırttı/ Hatceee... Hatce/ Oturağımı getir.
Gece yarısı herkes uyur, marifet yarına hazırlanmakta...
Kendini tamir eden bilgisayar
ThinkVantage tasarımı sayesinde, bilgisayar kendi kendini tamir etmekte başarısız kalırsa, bu bilgisayara uzaktan da müdahale edilebiliyor. ThinkVantage teknolojisine sahip herhangi bir bilgisayar bozulduğunda, teknisyenler bilgisayarı yanına gitmeden, uzaktan tamir edebiliyorlar.
Microsoft Windows kullanıcısı olup da, bilgisayarın işletim sistemindeki ayarların şu ya da bu şekilde bozulması yüzünden, başı belaya girmeyen olmamıştır herhalde. Ya yüklenen yeni bir program bozar ayarları, ya sistemden kaldırılan bir yazılım, ya kullanıcı tarafından farkında olmadan yapılan bir müdahale, ya da sistemin kendi içindeki hatalar...
Bu gibi durumlarda çok deneyimli ya da profesyonel bir kullanıcı değilseniz, teknik destek almak zorunda kalırsınız. Önce eş, dost, yakın akrabalar arasından bilgisayar canbazı olarak bilinen tanıdıklar aranır, uygun bir zamanının olması beklenir, gelince nazı çekilir. Sonunda da bilgisayarın ayarlarının içinden çıkılamayacak kadar bozulduğu için ancak serviste düzeltilebileceği nasihatını alıp, bilgisayarı bu hale soktuğunuz için işittiğiniz azarla kalırsınız.
İşin kötü yanı, dertler profesyonel teknik servise gitmekle de bitmez çoğu zaman... Servisin cevabı hazırdır; ''Bilgisayarınızın sabit diskini formatlamamız gerekiyor''. Bunun anlamı o güne kadar yaptığınız ve kaydettiğiniz tüm dosyalarla vedalaşma zamanınınızın geldiğidir. Ama suç hep sizdedir: Bilgisayara virüs bulaştırmışsınızdır; korsan yazılım kullanıp ayarların bozulmasına yol açmışsınızdır; deneme için yüklediğiniz bir programı sistemden kaldırırken başka programlarla ortak kullanılan bazı dosyaları da silmişsinizidir; karşınıza çıkan bozuk Microsoft Türkçeli bir kutuda neler yazdığını profesyonel bir Microsoft Türkçesi-Türkiye Türkçesi çevirmenine çevirtmeden 'tamam' tuşunu tıklamışsınızdır, vs, vs...
Sonuçta bilgisayarsız geçen en az birkaç gün, formatlama sonucunda sistemden silinen yazılımları tekrar yüklemekle geçecek birkaç saat ve geri gelmeyecek bilgi, dosya ve çalışmaların değil; sadece KDV'nin dahil olduğu bir teknik servis faturasıyla başbaşa kalırsınız. Bilgisayarınıza atılan formatla bilgisayar sisteminizden ve yaşantınızdan eksilenlerin üzerine bir bardak su içip, paşa paşa katma değer vergisi ödersiniz.
Dikkat ettiyseniz bu olağanüstü gerçekçi senaryonun tamamını bireysel olarak kullanılan bir kişisel bilgisayar üzerine yazdım. Kurumsal olarak, iş için kullanılan bir bilgisayarın başa açacağı sorunları varın siz düşünün.
IBM'in yeni stratejisi tüm bu sorunların üzerinden gelmeyi amaçlıyor. ''Düşün (Think)'' diyor IBM, kurucusu Thomas Watson'ın 20. yüzyılın başında kullandığı şirket sloganını, 21. yüzyılın başında yeniden düstur edinerek. Bu slogan artık IBM'in yeni stratejisinin adı. Bu stratejiye göre bilinen anlamıyla, Kişisel Bilgisayar çağı sona erdi. Yerine kişisel bilgisayarın kullanım ve bakım maliyetlerini düşürmeye yönelik servisler aldı. IBM artık kişisel bilgisayarları donanım ve servis olmak üzere birbirinden ayrılmaz parçalar olarak görüyor ve bu stratejisini 'Think' stratejisi olarak adlandırıyor.
IBM'in kendi kendini tamir eden bilgisayar teknolojisi 'Think' stratejisinin kalbini oluşturan 'ThinkVantage' teknolojilerinden biri. 'ThinkVantage' teknolojisine sahip bilgisayarlar kendi kendilerini yönetebiliyorlar. Bu bilgisayarlar kendi ayarlarını kendileri yapabiliyor, kendilerini optimize edebiliyor, açıp, kapatabiliyorlar.
ThinkVantage tasarımı sayesinde, bilgisayar kendi kendini tamir etmekte başarısız kalırsa, bu bilgisayara uzaktan da müdahale edilebiliyor.
Örneğin dizüstü bilgisayarınız seyahatte bozulacak olursa, önce kendi kendini tamir etmeye çalışıyor. Eğer başarısız olursa, hemen İnternet'e bağlanıp buradaki bir adresle bağlantı kuruyor ve kendini bu şekilde tamir etmeye çalışıyor. Bu girişim de başarısız olursa, İnternet bağlantısı sayesinde teknik servis elemanı dünyanın öbür ucunda da olsa sistemi uzaktan tamir edebiliyor.
Teknoloji şıklık peşinde
Geçtiğimiz hafta Philips'in Hollanda'nın Eindhoven şehrindeki tasarım stüdyosu ve araştırma laboratuarlarını ziyaret ettim. Yakın gelecekte piyasaya sürülmesi planlanan ürünler ve yaşantımıza girmeye aday konseptler öylesine ilginç ve çok sayıdaydı ki, bunların hepsini tek bir seferde anlatmam mümkün değil. Bu bir günlük ziyaret boyunca gördüğüm birbirinden ilginç yeniliklerin en enteresanlarını önümüzdeki haftalarda anlatacağım. Bu haftalık, edindiğim genel izlenimleri aktarmakla yetiniyorum.
Philips Tasarım (Philips Design) 500 profesyonelin çalıştığı 24 saat çalışan küresel bir fabrika. Çalışanlar 30 yaş gibi genç bir yaş ortalamasına sahip ve 40 farklı ülkeden geliyorlar. Philips Tasarım, çoğu tasarım stüdyosundan farklı olarak modadan çok araştırma ile ilgileniyor. Tasarımlar insan odaklı bilimsel gözlemlerle yapılıyor. Philips tarafından 'High Design' olarak adlandırılan bu tasarım süreci estetik ve fonksiyonaliteyi en iyi şekilde birleştirmeyi amaçlıyor. Philips'in geleceğin tasarımlarına yönelik en belirgin hedefi bana sanki teknolojiyi yaşamın içinde görünmez kılmakmış gibi geldi. Yani cep telefonu, elektronik ajanda, avuçiçi bilgisayar, Mp3-CDçalar gibi taşınabilir elektronik aletleri elbiselerin; televizyon, bilgisayar, müzik seti gibi elektronik ev aletlerini ise mobilyaların içinde gizlemeye çalışıyorlar.
Philips Araştırma'nın (Philips Research) gözde konusu ise Kapsayan Zeka (Ambient Intelligence) olarak adlandırdıkları yepyeni bir dijital yaşam konsepti. Kapsayan Zeka'nın hedefi insanları tanıyan ve onlarla etkileşim kuran akıllı ortamlar yaratmak. Örneğin yaklaşan insanı tanıyıp o kişinin zevklerine göre bilgi yayınlayan afişler, karşısına geçen aile bireyini tanıyıp ona göre tavsiyelerde bulunan aynalar, odadaki insanların zevlerini öğrenip aydınlatma ve ısıyı ona göre ayarlayan odalar, bunların hepsi ve daha pekçoğu Kapsayan Zeka araştırmalarının araştırma konusu.
Yazılım hataları müzikle şakıyacak
Yazılım böceği olarak anılan yazılım hatalarını bulmayı kolaylaştıran müzikli bir sistem geliştirildi. Müzikli hata yakalama sistemi, eskiden sayfalarca yazılım kodunun gözden geçirilmesiyle zar zor bulunabilen hataların çok daha kolay bir şekilde saptanmasını sağlıyor. Northumbria Üniversitesi'nden Dr. Paul Vickers ve Loughborough Üniversitesi'nden Prof. James Alty tarafından geliştirilen sistemde, yazılım içindeki farklı özelliklere farklı müzik temaları atanıyor. Yazılım içindeki benzer talimatlara benzer akortlar verilerek, yazılımdaki hataların kolaylıkla ayırt edilmesi sağlanıyor. Sistemin teknik ayrıntılarını merak ediyorsanız www.nortumbria.ac.uk/newsandevents adresine bakabilirsiniz.