Nietzsche’ye göre felsefe Thales’le başlar. Thales’e göre ise hayat su ile...
Su hayatsa, içecek de hayattan alınan zevktir diye eklemek isterim. Hayat suyla başlıyorsa, zevk de içecekle başlar.
Kim ne derse desin küreselleşme yaşantımıza zenginlik katıyor. Küreselleşme ve serbestleşme ile birlikte içecek kültürümüz de hızla zenginleşiyor. Ve tabii yaşamdan aldığımız zevkler de hem çeşitleniyor hem rafine oluyor.
Önce rakı ve şarapla zenginleşti içecek kültürümüz. Şimdi kahve ve çayda sıra.
Unutulmaya yüz tutan kahve kültürümüz Starbucks’ın gelişiyle canlandı. 20. yüzyılda çaya teslim ettiğimiz kahve alışkanlığımızı Starbucks uyandırdı.
Starbucks mönüsüne Türk kahvesini de eklemekle kalmadı, kahveyi yemekten sonra içilen rutinleşmiş, tek düze bir zevk olmaktan da çıkardı. Starbucks ile öğrendik kahvenin de şarap gibi olduğunu. Her bölgenin kahvesinin, şarap gibi farklı lezzetler sunduğunu... Her yiyeceğin yanında farklı kahve türlerinin iyi gittiğini...
Starbucks’ın yeni "Zambia Terranova Estate" kahvesini yeni tattım. Starbucks, dünyanın en nadir kahve çekirdeklerini farklı isimlerle sunan Black Apron Exclusives serisinin son ürünü olan bu kahvesinin özellikle şeftali, erik gibi meyvelerle ve çikolata ile birlikte içilmesini öneriyor.
Kayısı, siyah üzüm ve mürdüm eriğiyle denedim, muhteşemdi.
Kahveye göre çok daha yeni tanıştığımız çay kültürümüze ise Lipton’un katkıları büyük. Buzlu çayı Lipton’la tanıdık ve sevdik. Meyve çaylarına Lipton’la alıştık.
Lipton şimdi de çok enteresan bir çay serisiyle karşımızda; Piramit Çaylar...
Lipton Piramit serisindeki çayların en büyük özelliği tat ve koku bırakmayan piramit şeklindeki tüllerin içinde ambalajlanmış olmaları. Bu özellik sayesinde, piramit çaylar diğer poşet çaylara göre suyla direkt temas ettikleri için hem daha hızlı demleniyorlar, hem de aromalarını suya daha yoğun aktarabiliyorlar.
Lipton piramit serisindeki favorim Türkiye’de pek aşina olmadığımız Beyaz Çay çeşidi. Çayların kraliçesi kabul edilen Beyaz çay, fermante olmamış yeşil çay özelliklerine sahip ancak çay filizlerinin en uç yapraklarının elle toplanmasıyla elde edildiği için çok narin bir tada sahip.
Lipton Piramit serisindeki beyaz çay, gerçek mango ve şeftali parçacıklarıyla tatlandırılmış.
Ve ben ne yaptım dersiniz? Starbucks’ın şeftali ile için tavsiyesine uyup, Zambia Terranova Estates’i Lipton Piramit serisinden Şeftalili Beyaz Çay ile denedim. Tavsiye edecek kadar ileri gitmeyeceğim ama siz de deneyebilirsiniz. Neden olmasın?
Caddelerde motorcu terörü
Sabah gazetesinin kapağında bir fotoğraf.
Gazetenin muhabiri Nurdeniz Kutsal, Dünya Supersport Motorsiklet Şampiyonu Kenan Sofuoğlu’nun arkasında motosikletle hız yapıyorlar.
İkisi de kasksız.
Fotoğraf tam da gençleri özendirecek türden. Herkesin imrendiği, gıpta ettiği Dünya Şampiyonu bir genç motosiklette, arkasında ise genç ve alımlı bir kız. Asi ruhlu genç ekek ve özgürlüğünü ilan etmiş genç kız imajı çizilmek istenmiş mizansen fotoğrafta.
Tevekkeli değil motorcular caddelerde terör estiriyor, neredeyse her gün bir motosikletçi kazada ölüyor.
Kelle koltukta, Allah’a emanet gittiğimiz trafikte bir de motorsikletliler çıktı başımıza.
Hiçbir kurala uymuyorlar, deli gibi motosiklet kullanıyorlar.
Kask takmıyorlar. Kendi kask takıp, arkasına aldığı arkadaşını kasksız bırakacak kadar bencilleri de var.
Yavaş ilerleyen trafikte, araçlar arasında slalom yapıyorlar. Duran trafikte, her an birisinin kapı açma riskine rağmen araçlarla kaldırım arasında süratle yol alıyorlar. Sokaklara ters yönden girip, otomobillerle burun buruna geliyorlar. Trafikte her türlü terörü estiriyorlar çünkü trafik polisi bunları denetlemiyor. Ceza kesmiyor. Uyarmıyor.
Ve üstüne üstlük gençleri motorsiklete kasksız binmeye özendiren Sabah gibi gazeteler de çıkıyor.
Kapağında gençleri kasksız motosiklet kullanmaya özendirecek kadar sorumsuz davranabilen Sabah, birkaç gün geçmez acı bir motosiklet kazasının haberini "kask takmadı öldü" diye haber de yapar utanmadan.
Bir oy nasıl deve oldu
Onpunto.com yazarı Serdar Temiz, "Oyum nasıl deve oldu" diye soruyor.
Seçimden önce oyunu kime atacağını açık açık yazmıştı Serdar Temiz. Yüksek Seçim Kurulu seçim sonuçlarını hayli gecikmeli olarak sandık bazında nihayet açıklayınca, Temiz de merak etmiş, girmiş bakmış oy kullandığı sandıktan çıkan sonuçlara. Ne görse beğenirsiniz. YSK’nın açıkladığı resmi sonuçlara göre Temiz’in oy kullandığı sandıkta, Temiz’in oy attığı adaya tek bir oy bile çıkmamış görünüyor.
Serdar Temiz de haklı olarak soruyor, oyum nereye gitti, benim sandığımda bu olduysa başka sandıklarda da olmamış mıdır, diye...
Münferit de olabilir tabii ama ister istemez 27 Temmuz tarihli "Yılın Adamı" yazımı hatırladım. Çarşamba günü Can Ataklı da esinlenip kullanmıştı bir bölümünü. Yazım İnternet'te posta zinciri olarak bir hayli dolaşmıştı, herhalde anonim bir yazı sandı Ataklı...
Temiz’in yazısını serdartemiz.onpunto.com adresinde, "Benim Oyuma Ne Oldu?" başlığı altından, Yılın Adamı yazımı ise neonebu.com'dan okuyabilirsiniz.