Olmayan Türk bilişim sektörümüzün, harici bilişim sübyanlarını kandırmak için başvurduğu Hint mucizesi teranesi baygınlık verdi artık. Siyasetçileri kandırmak için aynı maval, ekonomistleri kandırmak için aynı maval, gazeteciler için aynı, halk için aynı, hatta bilişim profesyonelleri için bile aynı maval.
Havalı olduğu için bilişim konularında da yazmaya kalkışan, ama ne bilgi birikimleri ne deneyimleri bu ekstra yüke müsait olan yazarlarımızı, bilişim kurtlarının aleti durumuna düşmemeleri için, fazla da rencide etmemeye çalışarak birkaç kez uyarmaya çalışmıştım.
Yan uğraş olarak arada bir bilişim de yazmaya meraklanan yazarlardan biri olan Şelale Kadak (Sabah), dost tavsiyesini dinlememiş ve Hint mucizesi masalına tav olup gaza gelmiş. ''Erdoğan bilişimcilere adres gösterecek mi?'' diye soruyor.
Nedeni TÜBİSAD ve Kavrakoğlu'nun hazırlattığı Bilgi Çağına Uyum Paketi isimli raporun, TÜBİSAD Başkanı tarafından kendisine tanıtılmış olması. Bu önemli rapora daha önce iki ayrı yazımda değinmiş, artılarını ve eksilerini değerlendirmiştim. Genelinde çok önemli tespitler yapan, yerinde önerilerde bulunan raporun yumuşak bir karnı da vardı. Bu yumuşak karın öykündüğü Hindistan modeli ve hükümet tarafından kurulmasını önerdiği bilişim fonuydu.
Hindistan mucizesi etrafında yıllardır kopartılan fırtına o kadar güçlü ki, raporu okuyanların büyük çoğunluğunun yine bu Hindistan modeline takılıp raporun asıl özünden uzaklaşması çok kolay. Nitekim Şelale Kadak da bu tuzağa düşmüş, rapordaki asıl can alıcı noktaları es geçip raporda verilen İrlanda, İsveç, İsrail ve Hindistan modellerine takılmış. ''Düşünebiliyor musunuz'', diyor, ''Hindistan'da bugün 400 binden fazla insan bilişim sektöründe çalışıyor. Bu rakamın, 2008'de 1.1 milyon olması bekleniyor. Türkiye'de bilişim sektörünün cirosu henüz 2 milyar dolarlar seviyesinde''.
Hindistan örneğinin nasıl bir balon olduğunu geçen yazımda ünlü yeni ekonomi gurusu MIT ekonomisti Lester Thurow'un tespitlerine de bavurarak anlatmaya çalışmıştım. Thurow'a göre Hindistan o çok övündüğü yazılım endüstrisine rağmen bilgi ekonomisine geçişte Çin'in bile gerisinde kalma tehlikesiyle karşı karşıyaydı. Ünlü ekonomist daha da ileri gidiyor ve Hint yazılım endüstrisinin, Hindistan'ı bilgi toplumuna taşıyacak nitelikte bir araç olmadığını söylüyordu.
Saplanıp kaldığımız bu Hint mucizesi masalından artık kurtulalım lütfen. Bunun için bilişim sektörümüze has batıl inançlardan kurtulmamız gerekiyor:
Bilişim toplumu olmanın şartı güçlü bir bilişim sektörüne sahip olmak değildir. Bilişim toplumu olmak için gerekli şart, küresel ekonomide uluslararası rekabet avantajları yaratmak üzere her sektörde bilişim teknolojilerinden en iyi şekilde yararlanmanın yaratıcı yollarını bulmak ve uygulamaktır.
Bilişim sektörünün güçlü olması bir ülkeyi bilgi toplumuna taşımaz. Bazı durumlarda ve çoğunlukla kolaylaştırıcı bir katalizör görevi görebilir ama garantisi değildir.
Fason üretim yapmak, teknoloji üretmek değildir, teknolojik ürün üretmek demektir.
Bilişim de tıpkı tekstil, turizm, otomotiv, gıda gibi bir sanayi koludur. Bilişim sektörünün gelişkin olması, bir ülkenin bilgi toplumu olma seviyesini değil sanayi toplumu olma seviyesini artırır.
Hükümetin bilişim sektörünü desteklemesi, Türkiye'nin sanayileşme düzeyini artırır. Bu da iyi bir şeydir tabii ki ama bilgiye dayalı yeni bir dünyanın temellerinin atıldığı günümüzde asıl hedef olmamalıdır. Asıl hedef bilgi teknolojilerini kamu ve özel sektörde, eğitimde ve evlerde en iyi şekilde kullanmanın yenilikçi yollarını bulmak ve uygulamak olmalıdır. Bu yapıldığı takdirde bilişim sektörü de doğal olarak kendiliğinden büyümüş olacaktır. Kısacası bilişim sektörünü büyütmek hedef değil, hedefin doğal bir yan sonucu olmalıdır.
Adiniz coktan Gul oldu Abdullah Bey
Bilgisayarlara zorunlu standartların konmaması sonucunda Türkçe harfler dünya üzerinden silinmek üzere
Geçen hafta bir süre Kürtçe isimlerde ''q'', ''w'' ve ''x'' gibi harflerin resmi yazışmalarda ve nüfus kütüklerinde kullanılmasına yönelik suni tartışmayla oyalandık. Bu tartışma bana birkaç ay önce alevlenen ''F klavye'' tartışmasını hatırlattı.
Emre Kongar, Emre Aköz ve Doğan Hızlan ile birlikte, daha birçok yazarın da desteğiyle uyduruk Türkçe ''Q'' klavyeye karşı bir kampanya başlatmıştık. ''F klavye'', Türkçeye yönelik çok daha ciddi teknolojik tehditlerin bir simgesiydi aslında.
Sanayi Bakanlığı ve Türk Standartları Enstitüsü'nün bilgisayar ithalatçılarına zorunlu klavye standardı getirmekte gecikmesi sonucunda, bilgisayar ithalatçıları birkaç kuruş kár uğruna tüketicilere Türkçe yazıma uygun olmayan uyduruk ''Q'' klavyeyi ittirmiş ve sonuçta insanlar Türkçe yazmaya uygun olmayan bir klavyeye alıştırılmışlardı.
Ancak kapıda çok daha büyük bir tehlike, Türkçe harflerin dünya üzerinden tamamen silinmesi tehlikesi var. Sanayi Bakanlığı bilgisayar ürünlerine yönelik, Türkçe harf uyumluluğunu zorunlu kılan standartları uygulamaya koymadığı takdirde Türkçe harflerin yok olması kaçınılmaz.
Bu sonucun öncü belirtilerini şu andan görmek mümkün. Türkçe karakterleri desteklemeyen bilgisayar yazılımları ve donanımları Türkiye'ye serbestçe girip, satılabildiği için hiçbir uluslararası firma ürünlerine Türkçe desteği koyma zahmetine girmiyor. Bu nedenle de örneğin e.posta yazışmalarında yazdıkları Türkçe harflerin, karşıdaki alıcının ekranına bozulmuş olarak gitmesinden bıkan kullanıcılar, mesajlarında Türkçe karakterler yerine aksak karşılıklarını kullanma yoluna gidiyorlar. Sorunlu harfler yerine aksak karşılıkları olan ''i'', ''I'', ''g'' ve ''s'' harflerini kullanıyorlar.
Bu sorun ekranına el yazısı kullanarak giriş yapılan cep bilgisayarı, tablet bilgisayar ve akıllı cep telefonu gibi yeni nesil cihazların yaygınlaşmasıyla birlikte iyice büyümeye başladı. Çünkü herhangi bir zorunlu standarda bağlı olamadan serbestçe ithal edilebilen bu cihazlar da Türkçe desteği olmadan satılıyor.
Bu gidişle korkarım ''q'', ''w'' ve ''x'' gibi harfler alfabemize girerken, ''ı'', ''İ'', ''ğ'', 'Ğ'', ''ş'' ve ''Ş'' alfabemizden çıkacak. Ama Bekir Coşkun boşuna endişelenmesin, Abdullah Bey'in soyadı güvende. ''ü'' harfi Latin1 isimli alfabe standardına dahil olduğu için Avrupa ülkelerindeki kullanımında hiçbir zorluk yok. Tıpkı ''ç'' ve ''ö'' harflerinde olmadığı gibi. Ama hem Bekir Coşkun'un, hem Tayyip Erdoğan'ın soyadlarını kurtarmak, koruyucu yasal uygulamaların bir an önce çıkartılmasına bağlı.
Bilişime Darwin modeli
HP ortaya attığı Uyumlu Şirket konseptiyle bilişim sektöründe yeni bir kulvar daha açtı.
Dünyanın en büyük bilişim şirketlerinden biri olan HP kısa bir süre önce başlattığı ''Uyumlu Şirket'' stratejisini 40 yeni yönetim servisi ve yazılım ürünüyle genişletti. Yeni ürünler Almanya'nın Hamburg şehrinde gerçekleşen HP Yazılım Evreni isimli forum dahilinde yapılan uluslararası basın toplantısında açıklandı.
HP bu yeni yaklaşımında Darwin'in evrim teorisini kendine düstur edinmiş. Bilindiği gibi Darwin'in evrim teorisi en güçlü ve en zeki hayvanların değil bulundukları ortama en iyi uyum sağlayan hayvanların hayatta kalacağını öngörüyor. Teoriye göre çevre koşullarındaki değişikliklere en kolay uyan hayvanlar nesillerini devam ettirebiliyor ve hayatta kalmalarını sağlayan genetik özelliklerini kendilerinden sonraki nesillere aktarabiliyorlar.
HP'ye göre iş dünyasındaki artan rekabet, hayatta kalmak isteyen şirketlerin bilgiişlem altyapılarının uyumlu olmasını gerektiriyor. Günümüz rekabet koşullarında, şirketlerin içinde bulundukları rekabet ortamı sürekli değişiyor ve şirketlerin bu hızlı değişime uyum göstermesi gerekiyor. Şirketlerin ayakta kalabilecek kadar hızlı uyum gösterebilmeleri ise bilgi altyapılarının uyum yeteneğine bağlı. İşte HP bu uyumlu altyapıyı ''Uyumlu Yönetim'', bu altyapıya sahip şirketleri ise ''Uyumlu Şirket'' olarak adlandırıyor.
HP'nin Uyumlu Yönetim anlayışı şirketlerin bilgi teknolojileri altyapısının teknolojik olmaktan çok ticari bir iş projesiymiş gibi ele alınmasını öngörüyor. Bunun için de insanları, iş sürecini ve teknolojiyi tek bir vücutmuş gibi bir araya getirmeyi hedefliyor.
HP ''Uyumlu Yönetim'' vizyonunun üst düzey BT yöneticilerini işletme giderleriyle boğuşmaktan kurtarıp, yeni projelere yönelteceğini söylüyor.