Halıcı’nın Halıcı önüne serdiği halı

DSP İstanbul milletvekili Ziya Aktaş, geçtiğimiz hafta içinde TBMM'de çok önemli bir konuşma yaptı. Harala gürele gündem içinde az daha kaynayıp gitme tehlikesiyle karşı karşıya kalan konuşmanın satır aralarında, bilgi toplumu camiasını zangır zangır sallayacak veriler bulunuyordu.

TBMM Bilgi Grubu Başkanı Prof. Ziya Aktaş, 30 Nisan günü Meclis'e hitaben yaptığı konuşmada e.Türkiye çalışmalarının sadece iyi niyetle yürüyemeyeceğine dikkat çekerek dünden ve bugünden iki örnek veriyordu; ''Dünkü örnek, 1 Şubat 1999 tarihli ve Türkiye'de hem yazılım üretiminin hem de teknopark kurulmasının teşvik edilmesi amacıyla verilen kanun teklifidir. Bu gerçekleşmemiş, bunun yerine 26 Nisan 2001 günü kanunlaşan Teknoloji Geliştirme Bölgeleri kanunu içine sadece halen teknopark içinde olan tek bir yazılım firmasına yarar sağlanmış, sağladığı vergi bağışıklığı gibi yararlar teknopark dışındaki firmalar açısından haksız rekabet yaratmıştır. Gerekli olan yönetmelik hala çıkarılamadığı için de yeni teknoparkların kurulmasının da aylardır bekletildiği görüşleri öne sürülmektedir''.

Prof. Aktaş'ın verdiği ikinci örnek ise bugündendi, ''Aylar önce RTÜK yasasında İnternet'le ilgili sakıncalı bir madde için bizzat katkıda bulunan bir arkadaşımız, şimdi de bizzat bunların düzeltilmesi için çaba harcayacağını söylüyor''...

Ziya Aktaş isim vermiyordu ancak DSP Konya milletvekili Emrehan Halıcı'yı kastettiği açıktı. 26 Nisan 2001 tarihli yasanın çıkarına hizmet ettiği şirket ise Emrehan Halıcı'nın sahibi olduğu Halıcı Yazılım'dı.

Ziya Aktaş'ın başkanlığını yaptığı TBMM Bilgi Grubu, yasal düzenlemenin devlet teşvikinden tüm yazılım şirketlerinin yararlanacağı şekilde yapılmasına çalışmış ancak çıkan yasa devlet teşvikini sadece teknoparklar içindeki yazılım şirketlerine vermişti. Halıcı Bilgiişlem de Türkiye'nin tek teknoparkı olan ODTÜ Teknoparkı'ndaki şirketlerden biri olarak bu teşvikten yararlanma olanağına kavuşmuş, teknopark dışındaki rakip yazılım şirketlerine karşı devlet eliyle avantaj kazanmıştı. Halıcı'nın teknoparkın ODTÜ ile birlikte işletmecisi olması da cabasıydı. Üstelik gerekli olan yönetmelik de bir türlü çıkartılmadığından, yeni teknoparkların kurulması ve bu teknoparklarda yer alacak yeni şirketlerin de devlet teşvikinden yararlanması engelleniyordu. Örneğin Netaş, Gebze bölgesinde kurmak istediği teknoparkı, tüm yatırım hazırlıklarını tamamlamasına karşılık, yönetmelik geciktirildiğinden bu atılımını yapamıyordu. Devlet maması böylece sadece ODTÜ teknoparkındaki yazılım şirketlerinin ve bu teknoparkın işletmecilerinin semirilmesi için kullanılıyordu.

Prof. Ziya Aktaş'ın konuşmasında çok haklı bir serzeniş daha vardı, ''Sakıncalı bir maddeyi karşı görüşlerimize rağmen RTÜK yasasına sokabilen, (...) bu denli yetkisi olan kardeşimiz bu yetkisini bizzat kullanırken başkalarının da görüşüne başvursa, en başta kendisine iyilik yapar diye düşünüyorum''.

Gerçekten de İnternet'i RTÜK'e yamamaya çalışan yasa değişikliği tasarısı geçen yıl gündeme geldiğinde aralarında Emrehan Halıcı, Ziya Aktaş, Uluç Gürkan gibi milletvekilleri ve TBD Başkanı Rahmi Aktepe ile İnternet Kurulu'ndan Mustafa Akgül'ün de katıldığı bir toplantı düzenlenmişti. Toplantıya katılanlar İnternet'le ilgili maddelerin RTÜK yasa tasarısından tamamen çıkartılması üzerinde görüşbirliğine varmıştı. Ancak bu görüşleri o sırada sessizce dinleyen Emrehan Halıcı, daha sonra kendi kafasına göre bir madde değişkiliği ile İnternet'i sözümona yumuşatarak RTÜK yasasına dahil etmiş ve İnternet konusundaki bilgisizliğini cümle aleme ispat etmişti. Eğer Halıcı, toplantıya katılanlara kulak verip kendi kafasına göre hareket etmese ve bildiğini okumasa, hükümetin Cumhurbaşkanı vetosundan korunmak için paket halinde çıkartmak zorunda olduğu bu yasa değişikliğinde İnternet'le ilgili bir madde olmayacaktı.

Peki bundan sonra çözüm ne olabilir? Prof. Ziya Aktaş çözümü Bilgi Toplumu Bakanlığı'nın kurulmasında görüyor. Bu çok haklı görüşü de haftaya irdeleyeceğim.


Her okula Internet


Dünyanın ikinci en büyük yazılım şirketi Oracle'ın ikinci adamı Ken Jacobs bilgisayar destekli eğitim projeleri için en uygun teknoloji çözümünün ağ bilgiişlemi olduğunu söylüyor.


Oracle'ın başkanı Larry Ellison bundan beş, altı yıl önce ortaya attığı ''ağ bilgiişlemi'' ve ''ağ bilgisayarı'' kavramlarıyla, bilgisayar endüstrisinde iki taraflı bir kamplaşmanın tohumlarını atmıştı. Aradan yıllar geçti, beklenen ''ağ bilgisayarları'' bir türlü ortaya çıkmadı ancak ''ağ bilgiişlemi'' giderek artan oranlarda uygulama alanı buldu ve yaygınlaşmaya devam ediyor.

Doktor Veritabanı Ken Jacobs'la, Oracle'ın Prag ofisinin terasında, güneşli bir bahar öğleninde gerçekleştirdiğimiz sohbete Oracle'ın ''ağ bilgiişlemi'' vizyonunda bir değişiklik olup olmadığını sorarak başlıyorum. Jacobs, ''ağ bilgisayarı'' kavramının çuvalladığı, ''ağ bilgiişlemi'' kavramının ise alıp başını gittiği yönündeki değerlendirmeme katılır görünüyor:

BİÇİLMİŞ KAFTAN

''Ağ bilgisayarı vizyonu farklı bir şekilde gerçek oldu. Larry, bu vizyonu ortaya atarken kişisel cihazların fazla güçlü olmayan, düşük maliyetli, ince istemciler olacağını öngörmüştü. Günümüzde bilgiişlem cihazı olarak kullandığımız avuçiçi bilgisayarlar ve cep telefonlarına bakarsak, bu öngörünün bir şekilde gerçekleştiğine şahit oluyoruz. Kişisel bilgisayarlar da basitleşmedi ama fiyatları oldukça düştü.

Öte yandan ağ bilgiişlemi yani vizyonun asıl felsefesi tam anlamıyla gerçekleşti. Ağ bilgiişlemi kavramıyla endüstriye yepyeni bir vizyon aşıladık. Bu felsefi argümanımız bilişim dünyasınca kucaklandı. Çünkü bu felsefenin önemli öğesi cihazlar değil konseptin kendisiydi. Bilgiişlemin merkezi bilgisayarlar (sunucular) üzerinde yapılması, uygulamaların merkezi bilgisayarlarda çalıştırılması, verilerin merkezi bilgisayarlarda saklanması anlamına gelen ağ bilgiişlemi konseptinin, bugün artık gerçek olduğunu görüyoruz.''

Jacobs'a Türkiye'de uygulamaya konmaya çalışılan Bilgisayar Destekli Eğitim (BDE) projesini anlatıyorum ve ağ bilgiişleminin BDE projesi için uygun bir strateji oluşturup, oluşturmadığını soruyorum. Jacobs'un yanıtı çok açık. Dr. Veritabanı'na göre Oracle'ın vizyonu okullar için biçilmiş kaftan.


Tek merkezden her okula


Tek merkezden her okula

Dr. Kevin Jacobs'a göre, ağ bilgiişlemi hem maliyeti çok düşürüyor, hem de kullanım kolaylığı getiriyor.

Merkezi bilgisayarlardaki veritabanlarının ve uygulamaların, yurdun dört bir yanına dağılmış okullarda kullanılacak bilgiişlem cihazlarınca uzaktan kullanılması okulların bilgisayar çöplüğüne dönüşmesine engel olacak bir çözüm.

Peki Türkiye'deki İnternet altyapısının kapasitesi bu tip bir kullanım için yeterli mi, ağ bilgiişleminin efektif bir şekilde kullanılabilmesi için daha geniş bir bant genişliği gerekmiyor mu? Jacobs'a göre hayır: ''İnsanlar ağ bilgiişleminin, kişisel bilgisayar modeline göre daha fazla bant genişliği gerektireceğine inanıyorlar ama aslında tam tersi geçerli. Ağ üzerinden 'Doom' oynamaya kalkışmayacaksanız bant genişliği artık sorun değil''.

Dr. Veritabanı Oracle olarak Linux işletim sistemi çekirdeğine verdikleri önemin de altını çiziyor. Jacobs'a göre işletim sistemi, zaten artık en önemli yazılım da değil. Çünkü veritabanının, uygulama sisteminin kendisi aslında bir işletim sistemi olarak çalışıyor.


ONLINE OY KULLANABİLİRİZ


Jacobs ile son olarak İnternet'in demokrasiye getireceği katkılar üzerine laflıyoruz. Oracle'ın iki numaralı gurusu ''online'' seçimin yapılabilmesi için erişim, güvenlik ve güvenilirlik öğelerinin önemine değiniyor.

Yani ''online'' oy vermek isteyen herkes teknolojiye güvenli bir şekilde erişebilmeli ve kullanılan teknoloji yarı yolda su koyvermemeli. ''Oracle olarak tüm bunları karşılayacak teknolojiye sahibiz'', diyor Jacobs, ''Zaten Avrupa Birliği'nin bu konuda koyduğu standartlar ve hedefler var. Oracle teknolojisini bu standartlara göre çeşitli pilot bölgelerde yapılan seçimlerde başarıyla kullandık''.
Yazarın Tüm Yazıları