İşim gereği çok seyahat ediyorum. Dünyanın belli başlı havayollarının hemen hepsiyle uçuyorum ve çoğunun mil programına da üyeyim.
Bir, iki yıl öncesine kadar uçmak için genellikle Türk Havayolları’nı tercih ederdim. Hem servisi iyiydi, hem personeli, hem de mil programı. Ama sonra iktidar değişip, kadrolaşma THY’ye de bulaşınca işler tersine döndü. Mil programına öyle yeni kurallar getirdiler ki, sadık müşterilerine sanki ödül değil, eziyet vermeyi amaçladıklarından şüphe etmeye başladım.
Mil programlarında, kulüp üyesinin uçtukça mil puanı kazanması ve biriken puanlarını kullanarak ücretsiz uçak biletiyle ödüllendirilmesi esastır. Amaç müşteriyi, ücretsiz bilet için gerekli milleri toplayabilmek için, her seferinde üyesi olduğu havayollarını seçmeye teşvik etmektir.
THY öncelikle uçuşlarda ödül bileti için rezerve ettiği koltuk sayısını iyice kısıtladı. Bugün THY’den ödül bileti almaya kalktığınızda, neredeyse ancak bir yıl sonrasına yer bulabiliyorsunuz. O da şansınız varsa!
Hele yüksek sezonda ödül bileti almayı aklınızdan bile geçirmeyin. Tek bir şartla ödül bileti bulabiliyorsunuz, o da garantili bilet diye bir şey icat ettiler, mil hesabınızın kökünü kurutacak kadar astronomik mil puanı harcamanızı gerektiriyor. Üstelik kazandığınız millerin, belli bir süre kullanmazsanız yanması durumu var ki, tam bir garabet. Bunlara bir de kötüleşen ikram, şarap düşmanlığı, bezdirilmiş personelin kötü hizmeti eklenince, çok mecbur kalmadıkça THY ile uçmamaya karar verdim.
THY’ye küsünce, diğer havayollarının mil programlarını bir bir inceledim. Uçuş tecrübelerimden edindiğim izlenimleri de üzerine kattım ve Amerikan Delta Havayolları’nın mil programında karar kıldım.
Bir kere Delta’nın SkyTeam isimli mil programına ortak, pek çok havayolu daha var. Yani bu programda Delta’ya ek olarak Air France, Alitalia, KLM, Austria, Czech, ElAl, Emirates, Singapore ve daha pek çok havayoluyla uçunca da mil kazanabiliyorsunuz... Delta’nın mil programında, kazandığınız miller hiç yanmıyor. Delta uçuşlarında ödül bileti için çok daha bol koltuk rezerve edildiği için, ödül bileti almak çok daha kolay. Ödül bileti için yüksek sezonda daha fazla mil harcamak da gerekmiyor.
Daha fazla uçtukça üyelik statünüz de yükseliyor. THY’de CİP salonundan yararlanmak gibi boş işlere yarayan üyelik statüsü, Delta’da her uçuşta daha fazla mil kazanmanızı sağlıyor. Örneğin gümüş statüsündekiler uçtukları milin 1,25 katını, altın statüsündekiler iki katını kazanıyorlar. Platin satüsüne geçenler o yıl içinde altı uçuşta ekonomiden ‘business’a ücretsiz ve mil harcamadan terfi etme ve CİP salonlarından yararlanma hakkı kazanıyorlar.
Delta’nın programının tek dezavantajı kredi kartı harcamalarından mil kazanmak için bir Türk bankasıyla anlaşmasının olmaması. Eğer kredi kartı kullanımından mil kazanmak sizin için çok önemliyse, o zaman Denizbank’la anlaşması olan Lufthansa’nın mil programını öneririm.
En iyi İstanbul restoranı Sunset ve Park Şamdan
Arman Kırım, Hürriyet Pazar’daki son yazılarından birinde, ‘Gerçek restoran eleştirmenliğinin zamanı gelmedi mi?’ diye soruyordu. Geldi bence. Gusto dergisinin her sayısında, dört yemekseverin restorandaki sohbetinden oluşan, ilginç bir restoran eleştirisi de yapılıyor zaten.
Bu arada restoranlarımızın eleştirilecek o kadar çok yanı var ki, medya daha çoook restoran eleştirisi yazısı kaldırır. Kırım’ın çağrısına uyup, bu köşede zaman zaman restoran eleştirisi de yazacağım. Ama bugün yerim dar olduğu için, eleştirilecek yanı çok az olan birinden başlayayım. İstanbul’da yaptığı işin hakkını layıkıyla veren ve klasikleşebilen iki restorandan biri olan Sunset’ten.(Diğeri de Park Şamdan)
Sunset’in sahibi Barış Tansever, restoran işletmeciliğini tam anlamıyla profesyonelce yapan ender işletmecilerimizden. Karşılama, servis, sunum, ambians, manzara hepsinin en iyisini Sunset’te bulabiliyorsunuz. Zengin bir şarap listesi istiyorsanız, yolunuz yine Sunset’e çıkacak. Sunset’in zaten çok zengin olan şarap kavı, Uzan müzeyadesinden aldığı 1000 şişe nadide şarapla iyice zenginleşti. Sunset’in mutfağı da çok zengin. Suşi’den Türk mutfağına kadar her damak tadına hitap ediyor. Kusuru mu? İstanbul’da bonfilenizi az pişmiş istediğinizde gerçekten az pişmiş getirecek bir restoran arıyorsanız, aradığınızı Sunset’te de bulamayabilirsiniz. Geçen akşam az pişmiş istediğim et, orta pişmiş geldi. Diğer İstanbul restoranlarında çok pişmişe yakın geldiğinden, buna da şükür dedim.
En iyi rakı Tekirdağ Altın
Geçen gün Sabah’ın eki Aktüel Pazar’da, dört yazar pir olmuş piyasadaki rakıları değerlendiriyorlardı. Emre Aköz, Refik Durbaş ve Ali Sirmen, gurme elebaşları Ahmet Örs’le bir balık restoranında buluşup, piyasadaki sekiz rakıyı test etmişler.
- Balık baştan kokar, rakıyı balık restoranında test etmekle baştan hata etmişler. Meyhanede test etmeleri daha doğru olurdu.
- İkinci hataları bir oturuşta sekiz rakıyı birden, üstelik susuz ve sulu olarak iki turda test etmeleri. Haliyle içtikçe, beğenileri de artmış.
Değerlendirmelerine ve rakıları içiş sıralarına bakınca, seçimlerini rakının hammaddelerinden en çok hangisinin etkilediği hemen anlaşılıyor.
Tadıma Yeni Rakı’yla başlamışlar, Tekirdağ, Tekirdağ Altın, Kulüp rakısıyla devam etmişler. Buraya kadar verdikleri not hep vasat. Anlaşılan beşinci kadehten itibaren, kafalar da rakılar da güzelleşmeye başlamış, notlar artmış. Altınbaş, Burgaz, Efe Klasik ve Efe Yaş Üzüm kadehlerini sırasıyla yuvarlamışlar. En güzelini, sekizinci kadehlerinde Efe Yaş Üzüm’de bulmuşlar.
Ben Efe Yaş Üzüm hariç, hepsini farklı zamanlarda tattım.