Kıyamet aslında bundan kopmuştu. İki haftadır yazdığım, DSP'li milletvekilleri Ziya Aktaş ve Emrehan Halıcı aşık atışmasının temeli de burada yatıyordu.
Bilişim mi, Bilgi Toplumu mu önemli? Bilgi Toplumu Bakanlığı mı kurulmalı, Bilişim Bakanlığı mı? Bİlgi mi bilişimi döver, bilişim mi bilgiyi?
Tartışmanın alevlenmesine yol açan ''Türkiye Bilişim Şurası'' geçen haftasonu yapıldı ve bitti. Ama yorgan gitmediği için kavga da henüz bitmedi. Çünkü uğruna kavga edilen yorgan şura değil, kurulması beklenilen bakanlıktı. Tüm iyi niyetleriyle şuraya katılan ve Türkiye için birşeyler yapmaya çalışanlardan bazıları da, ne yazık ki bu yorgan kavgasının figüranları durumuna düşmüşlerdi. Hayır biz figüran durumuna düşmedik filan diye avunmaya çalışanlar varsa, buyursunlar Türkiye Bilişim Şurası'nın sonuç bildirgesini salim kafayla bir kez daha okusunlar. ''Ülke Bilişim Stratejilerini oluşturacak, uygulamaları takip edecek ve koordine edecek, sorunlara müdahale edip çözecek kurumsal bir düzenlemeye gidilmelidir''.
Vallahi bu bilişimciler de, ya siyasetçilere taş çıkartacak kadar ne kokar ne bulaşır olmayı öğrenmişler ya da siyasetçilerce önceden tasarlanıp, yazılan bir metne imza atmışlar. Bilişim Bakanlığı demeye dilleri varamamış da, düzenleme demekle yetinmiş haspalar.
''Bu düzenleme gerçekleştirilinceye kadar Başbakanlığa bağlı ve özel sektör, sivil toplum kuruluşları ve akademik çevrelerin de katıldığı bir Bilişim Kurulu zaman kaybetmeden kurulmalıdır''.
Yani diyorlar ki, hani bakanlığın kurulması gecikirse bir süre kurulla da yetiniriz...
İyi güzel de kardeşim, ''bilgi toplumu, bilgi toplumu'' diye yırtınırken nereden çıktı şimdi bu ''bilişim''? Ziya Aktaş'ı da galeyana getirip, belki hatalı ve abartılı çıkışmaları olan bir konuşma yapmaya bu itmedi mi? Prof. Ziya Aktaş'ın konuşmasında bazı maddi yanlışların olması, o konuşmanın anafikrindeki doğruları yanlışa çevirir mi?
Bilişim filan fasa fiso... Bilişim sektörünün içindeki insanların büyük bir çoğunluğu da bunun farkında. Girin bakın bilişim sektörünün nabzını tutan www.bilisimcumhuriyeti.com, turk.internet.com gibi sitelere. Açın bakın İnternet'teki ''TurkeyHighTech'', ''TBD-Forum'' gibi bilişim sektörü mensuplarının yoğun olarak kullandıkları tartışma gruplarının kayıtlarına... Bu gruplara mesaj göndererek, Türkiye'nin geleceğine bilişimcilerin perspektifiyle katkıda bulunmaya çalışanların yazdıklarına... Göreceksiniz ki, bilişimcilerin de hedefi toplumun bilinç düzeyi yüksek diğer kesimleriyle ortak... Göreceksiniz ki onlar da, aklı başında herkes gibi Türkiye'nin geleceğini bilgi toplumu olmakta görüyorlar.
Bilişim ''Bilgi Toplumu''na varmak için kullanılması şart olan araçlardan bir tanesidir sadece. Belki en önemlisidir, tartışılabilir, ama tek değildir. Tren Bakanlığı, Vapur Bakanlığı olmayacağı gibi Bilişim Bakanlığı da olmaz. Ulaştırma Bakanlığı olur, Bilgi Toplumu Bakanlığı olur. Bilişimin politikası olmaz mı? Olur... Tıpkı helaların da politikası olabileceği gibi bilişimin de olur. Olur ama hela politikası Hela Bakanlığınca değil Helacılar Birliği, Hela-İş Sendikası, Türk Hela Vakfı gibi sivil toplum kuruluşlarınca yapılır. Bilişimin politikası da, zaten şimdi yapılmakta olduğu gibi dernek, vakıf ve sendikalarca yapılmalıdır. Bilişim için bir bakanlık kurulmasını istemek abesle iştigaldir.
Bilişim Şurası da kendi içinde önemli bir şuradır ancak geçen haftaki yazımda da altını çizdiğim gibi Türkiye'nin Bilgi Toplumu olması yolundaki politikaları belirleyebilecek genişlikte bir tabana sahip değildir. Zaten şu aşağıdaki iki maddenin, Türkiye Bilişim Şurası gibi iddialı bir ismi taşıyan etkinliğin sonuç bildirgesine girebilmesi bile şuranın dar bakışının bir kanıtıdır:
''Türkiye, (...) özellikle yazılım alanında söz sahibi bir ülke konumuna gelmek zorundadır''.
'''Türkiye'de Yazılım Üretiminin Teşvik Edilmesi Hakkında' Bilişim Şurası Sektörün Gelişimi Çalışma Grubu tarafından hazırlanmış olan yasa taslağı önerisi TBMM'ye sunularak ivedi olarak yasallaşmalıdır''.