Cepte sınıf ayrımı kalkıyor

Geleceğin cep telefonu modelleri şıklık ve fonksiyonel tasarımlarıyla yarışacak

SIemens S55

Mültimedya mesaj alıp gönderebilen Siemens S55, renkli ve geniş bir ekrana sahip. MaviDiş uyumlu yeni model kendinden flaşlı takılıp çıkartılabilen bir fotoğraf makinesiyle de kullanılabiliyor. Kameranın takılıp çıkartılabilir olması, S55'in hantallaşmaksızın, rahat taşınır bir boyutta kalmasını sağlıyor. Üç Bant özellikli Siemens S55, bu özelliği sayesinde Amerika dahil dünyanın her yerinde rahatlıkla kullanılabiliyor. Java uyumuna da sahip Siemens S55'e, İnternet üzerinden yüklenebilen çeşitli yazılımlarla yepyeni yetenekler kazandırmak da mümkün. Siemens'in yeni modeli hazır yüklenmiş bazı Java uygulamalara da sahip. Bu uygulamalar Jet-Ski gibi oyunlardan, çalışma - seyahat rehberlerinden ve masa başında spor yaptıran animasyonlu bir spor hocasından oluşuyor.


Geçtiğimiz hafta Siemens Mobile'ın New York'ta gerçekleştirdiği bir basın toplantısındaydım. Toplantının ardından Siemens'in yeni modelleriyle geleceğe yönelik konsept ürünlerini inceleme, Siemens Mobile Başkanı Peter Zapf ve Ürün Tasarım Direktörü Ulrich Skrypalle ile sohbet etme olanağı da buldum.

Cep telefonu pazarı klasik yaklaşımda segmentlere ayrılarak sınıflandırılır, pazarlama stratejileri bu sınıflandırmaya göre yapılır, ürünler ona göre geliştirilir. Tüketiciler alım gücü yüksek, orta ve düşük olmak üzere üçe ayrılır, ürünler de bu sınıflandırmaya göre konumlanır.

Ancak Siemens Mobile tarafından gerçekleştirilen uluslararası toplantıda edindiğim izlenimler bu pazarlama ve ürün geliştirme anlayışının artık terkedileceğini gösteriyor. En azından Siemens Mobile'ın planları bu yönde.

Ama hemen belirtmem lazım ki, Siemens bu yaklaşımıyla ürün farklılıklarını oratadan kaldırmayı amaçlamıyor. Bilakis ürün farklılıklarına eskiden verdiğinden çok daha fazla önem veriyor. Ancak farklılığı teknolojik özelliklerden çok, kullanım amaçlarına hitap eden tasarımlarla yaratmaya çalışıyor.

Siemens'in yeni stratejisi çok doğru zamanda yapılmış, çok doğru hedeflere yönelmiş bir strateji. Cep telefonlarında kullanılan teknolojik özelliklerin maliyetleri oldukça makul seviyelere düşmüş durumda. Pek çok teknolojik özellikten mahrum bir cep telefonu modelini çok ucuza üretmek bugün için mümkün belki ama bu kadar ucuz bir telefona talep de yok.

Dolayısıyla farklılığı maliyet merkezli teknolojik özelliklerle değil, kişiselliği hedefleyen özel tasarımlarla sağlamaya çalışmak çok daha doğru bir strateji gibi gözüküyor.

Bu durumda da kullanıcıların alım güçleri dışında bazı başka kriterlere göre sınıflandırılması gerekiyor. Bu yeni kriterler ise tüketicinin kullanım amaçlarından oluşuyor. Tüketici şıklığa, statüye, modaya, kişiselliğe, yaşam biçimine göre sınıflandırılıyor. Cep telefonunu konuşma, İnternet'e bağlanma, gezici ofis, yazılı sohbet ve kısa mesaj için mi kullandığı önemli bir kriter oluyor.

Tasarımcılar yeni ürünleri, daha çok bu kriterleri göz önünde tutarak yapıyorlar. Farklılık yaratmak için deri ve renkli kristal gibi yeni materyaller kullanıyor, kartvizit biçiminde telefonlar üretilebilmesi için zar gibi titreşen yüzeylerin yapımında kullanılan yeni teknolojilere başvuruyorlar.

Görünen o ki geleceğin cep telefonu modelleri arasındaki fiyat farkını, bugünün giyim dünyasını yöneten kriterler oluşturacak. Yani kalite, tasarım ve marka cep telefonları pazarının kral, kraliçe ve vezirleri olacak.


Bağlanırsam muk muk...


İnternet'le haşır neşir olduk olalı bu yaşadığım üçüncü milletvekili genel seçimi. Seçim günü uygulanan propaganda yasağı geçen iki seçimde de partiler tarafından İnternet kullanılarak delinmişti. Partiler tarafından gerçekleştirilen bu ihlalleri o tarihlerde yayınlanan yazılarımla kamuoyunun dikkatine sunmuştum. Bugün İnternet Çağı'ndaki üçüncü milletvekili genel seçimini yaşıyoruz. Ve ben adım gibi eminim ki, bu yazının yayınlandığı seçim günü, siyasi partilerin ve milletvekili adaylarının büyük bir çoğunluğu İnternet sitelerinden propaganda yapmaya devam etmekte.

Her yazımdan önce bilgi ve görüş toplamaya çalışırım. Bilgiye erişim konusunda en büyük yardımcım tabii ki İnternet. Konuyla ilgili sitelerin altını üstüne getirir, ilgili kişilere e.posta ile ulaşmaya çalışırım. İnternet'in yetersiz kaldığı durumlarda (ne hikmetse hep de yerli kaynaklara gereksinim duyduğum zamanlarda) telefona sarılırım.

Bu kez de öyle yapıyorum. Seçim yasakları ile ilgili bilgi alabileceğim en güvenilir adrese; Yüksek Seçim Kurulu Başkanlığı'na yöneliyorum. ''ysk.gov.tr'' adresine girmeye çalışıyorum. Tık yok. Kısa bir İnternet araştırması sonucunda kurulun telefonunu buluyorum. Banttaki kadın sesi santrale bağlanmak için sıfırı tuşlayınız diyor. Tuşluyorum, meşgul sesi geliyor. İkinci kez arıyorum, bu kez sıfıra yüz vermeden beklemeyi deniyorum. Yine meşgul sesi... Uzun bir süre inat edince santral memuresi cevap veriyor. Bu meşgul sesi, bir çeşit yıldırma taktiği herhalde...

Sesi yaşlıca çıkan bir beye bağlıyor beni. Bey demem lafın gelişi. Kendimi tanıtıyorum ama karşı taraftan kimliği hakkında çıt yok. Ben kiminle görüşüyorum diye sorunca soyadsız bir isim lütfediyor. Görevini filan söylemek hak getire... YSK başkanıyla mı, kapıcısıyla mı konuştuğumu bilmeksizin İnternet sitelerinin olup olmadığını soruyorum. Yok, diyor.

- Peki, bana başkanlığınızca alınmış seçim yasakları ile ilgili bilgi lazım, gönderebilir misiniz?

- Resmi Gazete'de yayınlandı. Tüm partilere gönderdik. Haa, TRT'ye de gönderdik.

Oldu peki. Gazeteci kimliğimle aldığım cevap bundan ibaret, vatandaş kimliğiyle sorsam herhalde dayak yiyeceğim. Birileri de kalkmış e.devletten filan bahsediyor. Hah, güleyim bari.

Gazetenin hukuk bölümüne uğruyorum, Resmi Gazete'de yayınlanan ilgili sayfaları hemen çıkartıyorlar. Yasaklar elimin altında ama uymayanlara uygulanacak cezai müeyyideler konusundaki bilgiler hálá eksik. Gazetede kısa bir soruşturma... Yine sonuç yok.

Aklıma '99 seçimlerinde Star gazetesinde yazdığım yazı geliyor. Hatırımda kaldığı kadarıyla o tarihteki araştırmam daha verimli geçmişti. Eski yazımı bulmak için Star gazetesinin kurucu yöneticiliğini yaptığım İnternet sitesine giriyorum. O da ne? Arşivin yerinde yeller esiyor. Kurulduğu günden itibaren tüm içeriğiyle İnternet'te yayınlanan dünyanın ilk gazetesi, bu onurlu ünvandan hoşlanmamış anlaşılan. Bilgiye erişimi kolaylaştırmak, ziyaretçinin aradığını şıp diye buluvermesini sağlamaya yönelik onca çabamız bir çırpıda çöpe gönderilmiş.

İnternet'te çare tükenmez... Aradığım yazıya eski siteleri arşivleyen bir başka site aracılığıyla ulaşıyorum. 18 Nisan 1999 tarihli ''Bir kere delmek'' başlıklı yazımda bakın neler demişim:

''Meclise giren biri hariç, tüm parti başkanlarını üç aydan, altı aya kadar hapis cezası bekliyor. Tabii milletvekillikleri bitip, dokunulumazlıkları kalktıktan sora... Neden mi? Propaganda yasağına uymamaktan. Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkındaki Kanun, her türlü propaganda faaliyetini seçimden bir önceki gün saat 18:00'le seçim günü saat 18:00 arasında yasaklıyor. Kanun, propaganda yasağına uymayanlara verilecek cezayı da belirlemiş, üç aydan altı aya kadar hapis ve onbeşbin liradan yetmişbeşbin liraya kadar ağır para cezası...''

Dün dündür, bugün de dündür...

Şiirli not: Şair Bülent Ecevit'in ''Bilgi Çağı'' isimli şiiri çok hoşuma gitti. Tamamı uzun olduğu için en sevdiğim kıtasını aktaracağım:

bu çağda gücün/kaynağı bilgi/bilgiyi halka/sunmaktır sevgi
Yazarın Tüm Yazıları