Statlar çapulcu seyircilerden temizlenmedikçe Türk futbolu bir adım daha öteye gidemez.
Bu konuya uzun bir süredir değinmeyi düşünüyor ama bir türlü fırsat bulamıyordum.
Dünya Kupası çeyrek final maçlarından birini Samsung’un davetlisi olarak eşim ve 21 aylık bebeğimizle birlikte seyrettim. Bu futbol şöleni sayesinde Türk Futbolu ile Avrupa Futbolu arasındaki en önemli farkın antrenman sahasından değil tribünden kaynaklandığına, tüm kuşkularımı silecek açıklıkta şahit oldum.
Almanya-Arjantin maçı VIP locası/tribününden seyrettiğim ilk maç değildi. Türkiye’de de, Avrupa’da da VIP locasından birkaç maç seyretme fırsatım olmuştu. Bu seferkinin farkı eşim ve bebeğimle ilk kez birlikte maç seyretmiş olmamdan kaynaklanıyordu.
17.00’daki maçı seyretmek için otobüsle, otelden 12.30’da yola çıktık. Stada giden yollar, kilometreler öncesinden maça yürüyerek gitmeyi tercih eden renkli taraftar gruplarıyla doluydu. Pek çok taraftar da ulaşım araçlarıyla gidiyordu.
Kaldırımlardaki ve araçlardaki futbol seyircileri arasında çoluklu çocuklu ailelerin çokluğu dikkatimi çekti. Kadın seyirci oranı da erkeklerinkine yakındı.
Arjantin formaları ve bayrakları taşıyan taraftarlar, ev sahibi Alman taraftarların arasında, en ufak bir olay çıkmadan rahatça yürüyorlar, bayraklarını sallayıp tezahürat yapıyorlardı.
Trafik hiç tıkanmadı ve yarım saatte stada vardık. Girişte izdiham olursa diye çekiniyordum ama kapılardan ve güvenlikten geçerken bebeğimizi kucağımıza bile almaya gerek kalmadı.
Erken geldiğimiz için kalabalık azdı diye düşündüm ama maç bitiminde de aynı rahatlıkla çıktık.
Davetlileri VIP salonunda nefis bir ziyafet bekliyordu.
O gün orada yüzlerce davetlinin bıraktığı gelir, bilet ücretinin onlarca kat üzerindeydi.
Geçen sene Ali Sami Yen’de locadan seyrettiğim maçı hatırladım. Sidik kokulu locada, plastik bardaklarda içilen birkaç içki ve yenilen ay çekirdeklerinin hesabı geldiğinde dudağımız uçuklamıştı. Ama kısa bir inceleme sonucunda hesabın şişirildiğini, ödenmesi durumunda çok büyük bir yüzdesinin kulübe değil büfe görevlisinin cebine gideceğini görmüştük.
Galatasaray’ın Seyrantepe’deki yeni stat inşası gündemde. Yeni stadın Galatasaray’ın geleceğini değiştirmesi isteniyorsa, aileleri çekecek bir stat kompleksi planlanmalı.
Stat çevresine restoranlar, kafeler, barlar, sinemalar, eğlence kompleksleri, alışveriş merkezleri yapılmalı.
Bilet fiyatları üst gelir grubundan seyircileri çekecek şekilde yüksek tutulmalı. Maçlar aileler için gün boyu sürecek birer hafta sonu eğlencesine dönüştürülmeli.
Taraftar desteğinin ateşinin düşmesinden korkmamalı. O ateşin yarardan çok zarar getirdiğini defalarca gördük.
Eğer maçlar sadece taraftar ateşlemesiyle kazanılsaydı, her sene Avrupa şampiyonu olur, bu Dünya Kupası’nın dışında kalmazdık.
Türk futbolunun kurtuluşu futbola para harcayacak, kültürüyle doğru yerde doğru tezahüratı yapacak kesimi statlara çekmekte...
Paidar’ım çok yaşa
Duyduğumda inanamadım. Sevgili Paidar Abim, Türk voleybolunun efsanevi yıldızı Paidar Demir trafik kazasında ölmüş.
Paidar Abi dememe bakmayın, topu topu üç yaş büyüktü benden. Ama o üç yaş, arkadaşlık ettiğimiz yıllarda bana abilik etmesini sağlayacak kadar büyük bir yaş farkıydı.
Babası Ayhan Demir babam Baysungur Atakan’ın en yakın arkadaşıydı. Tesadüfe bakın ki, kayınpederim Mehmet Aksoy’un da çok yakın bir dostu çıktı.
İki buçuk yaşımda beşinci kattan düştüğümde, arabasıyla hem elektriği, hem röntgen cihazı, hem röntgen mütehassısı, üçüne birden eksiksiz sahip olanını bulabilmek için hastane hastane babamla birlikte dolaştıran; hem milli voleybolcu, hem milli basketbolcu, hem de Türk Ticaret Bankası Müdürü olan Ayhan Demir’in, hem sporda hem iş yaşamında en az babası kadar başarılı oğlu, ağabeyim Paidar Demir...
Ölmüş... 45 yaşında, trafik kazasında...
Mü?.. Yok canım...
Babası gibi onun da adı yazıldı bir kere hiç solmaz yaldızlı harflerle spor tarihine.