Hafta başında Türk Dil Kurumu (TDK) tarafından düzenlenen ''İnternet ve Türkçe'' başlıklı açık oturuma konuşmacı olarak katıldım. TDK konferans salonu tıklım tıklım doluydu.
Çoğunluk üniversite öğrencileri ve öğretim üyelerinden oluşuyordu. Bir öğretim üyesinin, sınıfında öğrencileriyle yazılarımı tartıştıklarını aktarması benim için çok hoş bir sürpriz oldu. Açık oturumun duyurusunu yaptığım geçen haftaki yazımı okuyup, konuşmamı dinlemeye koşan öğrencileri görmek de ayrı bir sevinç kaynağıydı. Bilişim ve İnternet'le fazla ilgisi olmayan bir kesimden de hatırı sayılır bir okur kitlem olduğunu öğrenmekten gurur duydum.
Türk Dil Kurumu Başkanı Prof. Dr. Şükrü Halûk Akalın, nesli tükenmekte olan beyefendilerden. Bilişim ve İnternet konularına ilgili olması ve bu konulardaki bilgisi, Türkiye için büyük bir şans. Açık oturumda son birkaç aydır gündeme oturan ''Türkçe F klavye, uyduruk Türkçe Q klavye'' tartışmasından yola çıkarak, teknolojik gelişmelerin Türkçe üzerindeki az sayıdaki olumlu ve genellikle olumsuz etkileri tartıştık, çözüm önerilerini konuştuk.
SANAYİ BAKANLIĞI SESSİZ
Toplantıya katılmak üzere Ankara'ya uçarken yanımda iki dergi vardı. TDK tarafından yayınlanan Türk Dili dergisi ve Türkiye'nin eksantrik öncülerinden Merih Işın'ın yayınladığı Telepati Tele.kom dergisi... Türk Dili dergisinde Prof. Dr. Şükrü Halûk Akalın'ın ''Q Klavye Sorunu ve Bilgisayarlarda Türkçe Karakterler'' başlıklı yazısı, gündemdeki tartışmanın Sayın Akalın'ın katkılarıyla zenginleştirilmiş dört dörtlük bir özetiydi. Klavye sorununa ek olarak avuçiçi ve tablet bilgisayarların Türkçe el yazısını tanımama sorununa da değinen Akalın'ın yazısı şu önemli paragrafla bitiyordu:
''Bu konuda yetkililer Sanayi ve Ticaret Bakanlığı, Türk Standartları Enstitüsü Başkanlığı gibi kuruluşlardır. Türk Dil Kurumu, yetkili kuruluşlara başvuruda bulunarak gerekli önlemlerin alınması ve çalışmaların başlatılması dileğini iletmiştir. Klávye sorununda olduğu gibi bu konuda da tüketicilerin bilinçli davranmaları, sorunun çözümünü daha da kolaylaştıracaktır''.
TELE.KOM İLETİ.ŞİMDİ
Uyduruk Türkçe Q klavye sorunu günlük basın ve televizyonlarda son birkaç aydır sıkça işlenen bir konu oldu. Bu önemli soruna ek olarak Türkçe karakterleri desteklemeyen ürünlerin Türkiye'ye serbestçe ithal edilip, satılması sonucunda Türkçe alfabenin karşı karşıya kaldığı tarihten silinme tehlikesi de gündeme oturdu. Ancak bilişim basını ve sektör dergilerinin bu gündemi görmemezlikten gelmesi çok düşündürücü. Düşündürücü ve üzücü. Çünkü bu görmemezlikten gelme durumu, sorunların kemikleştiğinin ve sektörün bu sorunlara çözüm bulmaya niyetinin olmadığının göstergesi.
Sektör basınının bu beklemediğim tutumu bir süredir beynimi yiyordu. Neyse ki uçakta okuduğum bir başka yazı yüreğime su serpti. Telepati Tele.kom dergisinin yayımcısı Merih Işın ''Kalıcı olan yazı dilidir'' başlıklı yazısında bu sorunlara da değinerek, sektör dergiciliğinin namusunu kurtarmıştı.
Merih Işın yazısında ilginç bir tespitte daha bulunmuştu. Bu tespite göre ''telecommunications'' kelimesinin Türkçe karşılığı olarak sıkça kullanılmaya başlanan ''iletişim'' kelimesi, yanlış kullanılan bir karşılıktı. Işın bu tespitinin kanıtı olarak şubat ayında gerçekleşen ''İletişim Şurası''na davet edilenler arasında komünikasyon ve enformasyon teknolojileri alanından hiçbir uzmanın, temsilcinin bulunmamasını gösteriyordu. Ve bu tespitinde yerden göğe kadar haklıydı da...
Bu arada Türkçe konusundaki duyarlılığımız sayesinde dilimize giren yeni teknolojik terimler hakkında sık sık görüş alışverişi yaptığımız sevgili Merih Işın'a bir de müjde vermek isterim. ''Internet'' kelimesinin özel bir isim olması nedeniyle büyük harfle yazılması konusunda kendisiyle, İnternet'in ne olduğunu bilen herkes gibi hemfikiriz. Ancak o bu kelimenin henüz Türkçeleşmediğini düşündüğünden ''I'' harfiyle yazılması gerektiğini, bense artık Türkçeleştiğini düşündüğümden ''İ'' harfiyle yazılabileceğini savunurum. Müjdem şu... İnternet'in Türkçeleştiğini ve özel isim olduğunu söyleyenler arasına Türk Dil Kurumu ve Başkanı da katıldı. İnternet'teki Türkçe sözlükte (tdk.org.tr/sozluk.html), TDK yayınlarında ve haftabaşında katıldığım konferansın afişlerinde hep ''İnternet'' yazımıyla kullanılıyor artık.
Başta gazetem Hürriyet'in düzeltmenleri olmak üzere İnternet'i küçük ''i'' ile, genel isimmiş gibi yazmakta ısrar ederek, inadım inat adım Kör Murat diye tutturanlara duyurulur.
Ağlama yardım et
Irak'ta ölen masum çocukların, anti Amerikan propagandası amacıyla yayınlanan fotoğraflarından etkilenenlerdenseniz... Bu duygularınızda samimiyseniz... Ve günde 1,270,000 liranızı (77 sent), bir çocuğun yaşama daha güçlü sarılması için kullanabilecek varlığa sahipseniz, televizyon karşısında gözyaşı dökmek yerine bir şeyler yapmak elinizde. Dünya üzerinde her gün ölme tehlikesiyle burun buruna yaşayan yüzbinlerce çocuktan birine yardım etme fırsatı kapınızda.
Jack Nicholson'ın oynadığı Hollywood filmi ''Schmidt Hakkında'' isimli filmi seyrettiyseniz, ''Child Reach'' isimli Amerikan yardım kuruluşuyla tanışmışsınızdır. Dünyanın geri kalmış bölgelerinde, açlık gibi pek tanımadığımız nedenlerden bile ölebilen çocuklara vasi olmak için bu kuruluşun İnternet sitesine girmek ve birkaç form doldurup, bir kaç tıklama yapmak yeterli. Bir çocuğun hayatını değiştirmek yalnızca on dakikanızı alıyor.
Daha sonra vasisi olduğunuz çocukla mektuplaşabiliyor, yaşamının seyrine tanık olabiliyorsunuz da. Paranızın doğru kullanılacağına inanıyorsanız bu konuda çalışan Türk kurumları da var elbette. İsterseniz onlara da başvurabilirsiniz. Ama çocuk çocuktur, milliyeti yoktur diyorsanız Child Reach de iyi bir alternatif. Haliniz vaktiniz yeterli düzeydeyse ve filmde Schmidt'in de dediği gibi ''dünyada olumlu bir iz bırakmak'' isterseniz daha ne duruyorsunuz?
childreach.org
Hidrojen tükenmekte olan petrol kaynaklarının en ciddi alternatif adayı
Petrolü bırak hidrojene bak
Ulaşım araçlarında petrole alternatif arayışının en önde gelen nedeni çevrecilikti bir zamanlar. Petrol ürünleriyle çalışan motorlar havayı ve suları kirletiyor, çevre sorunlarına yol açıyorlardı. Ancak petrol kaynaklarının kısıtlı olması ve milyonlarca yıllık geçmişi olan bu doğal kaynağın yeniden üretilememesi, bu arayışın hızlandırılmasını gerektiriyor.
ABD'de yayınlanan teknoloji kültürü dergisi Wired'a göre petrolün yerini alacak alternatif adayları arasında en şanslı olanı hidrojen. Hidrojenle çalışan motorlar aslında birer elektrik motoru. Diğer elektrik motorlarından farkları elektrik enerjisini hidrojen tanklarından sağlamaları. Yakıt tankındaki hidrojenin elektronlarının ayrıştırılması işlemi sırasında elde edilen elektrik enerjisi motoru döndürmek için kullanılıyor. Kalan protonlar ise oksijenle birleşerek su oluyor. Bu su, hidrojen motorunun tek atığı. Yani egzozdan su buharından başka bir şey atılmıyor.
Bu teknoloji şu anda hazır. Sorun otomobili, yaygın tüketici beklentisi olan 600 kilometre yürütecek kadar hidrojeni alacak yakıt deposunun üretilmeye çalışılması sırasında çıkıyor. Hidrojen; gaz, sıvı ya da katı halde depolanabiliyor. Hepsinin birbirine göre avantajı ve dezavantajı var.
KATI YAKIT
En basit yöntem hidrojeni gaz halinde depolamak. Ancak hidrojen gaz halindeyken, çok büyük hacme sahip. 600 km'lik hidrojen yakıtını gaz halinde depolayabilmek için dev tanklar gerekiyor. Hacmi, basıncı artırarak azaltmak mümkün. Bu durumda da çok yüksek basınca dayanıklı depoların üretilmesi gerekiyor. Bu dayanıklılıktaki depoların üretilebilmesi içinse yeni materyallerin bulunması lazım.
Sıvı hidrojen ise gaz haline göre çok daha küçük bir hacme ihtiyaç duyuyor. Ancak hidrojeni sıvı halde tutmak için eksi 253 derecelik soğutma gerekiyor. Üstelik depo ne denli iyi izole edilirse edilsin sıvı yakıtın her gün en az yüzde 4'ü buharlaşıp, uçuyor.
En ümit verici çözüm olarak katı yakıt kullanımı gözüküyor. Bu depolama biçiminde hidrojeni sünger gibi emen katı materyallerin kullanılması öngörülüyor. Katı materyal olarak lityum hidrid ve sodyum borohidrid gibi günümüzde de üretilebilen seçeneklerin yanı sıra nano teknolojik metotlarla üretilebilecek yepyeni maddelerin de üzerinde duruluyor.
Depolama çözümü bulunduğu ve endüstri standartları oluşturulduğunda geriye hidrojen yakıtın yaygın dağıtımının sağlanması ve hidrojen yakıtla çalışan binek araçlarının kitlesel üretimine geçiş kalıyor. Bu konuda bizim sıvı petrol gazlı (LPG) taksilerin ve LPG yakıt istasyonlarının yaygınlaşması, ABD için örnek bir inceleme alanı yaratabilir.
Örnek ülke İzlanda
İzlanda üç yıl önce, dünyanın ilk petrol bağımsız ülkesi olacağını açıkladı. Daimler Chrysler ve Shell Hydrogen gibi firmaların da içinde bulunduğu kamu-özel sektör konsorsiyumu tarafından yürütülen proje kapsamında ülkedeki fosil yakıt tüketimi sıfıra indirilecek, yerine hidrojen kullanılacak. Projenin gerçekleştirilmesinde İzlanda'nın üzerinde kurulu olduğu doğal enerji kaynağının önemli bir rolü olacak. Bu kaynak volkanik topraklardan fışkıran sıcak sudan başka bir şey değil. Otomobiller ve otobüsler topraktan fışkıran buharla çalışmayacak tabii ki. Bunun yerine buhar, suyu elektrik enerjisi kullanarak hidrojen ve oksijen atomlarına ayrıştıran hidrolayzır isimli bir makineyi çalıştıracak elektriğin elde edilmesinde kullanılacak. Bu işlem sonucunda elde edilen hidrojen ise binek araçlarına yakıt olarak pompalanacak. Ülkedeki araçların motorlarının değiştirilmesine 2005'te başlanacak. 2030'da ise petrol ürünüyle çalışan ulaşım aracı kalmamış olacak.
Ben sana boykot
Irak'taki savaşla ilgili son geyik, Amerikan ve İngiliz mallarına boykot kampanyası. Akılcılıktan yoksun böylesi bir kampanyayı ciddiye alıp, uygulayan pek yok gerçi. Benim de taktığım yoktu. Haftalık haber dergilerinden birinde Boğaziçi Üniversitesi kampusuna dikilmiş boykot konulu bir heykelciği görünce bile o kadar umursamamıştım. Yüzeysel düşüncelere kapılan insanların Boğaziçi Üniversitesi'nden bile çıkabileceğini zor da olsa kabullenmiştim. Ama e.posta kutuma dadanan bir boykot çağrısı mesajı tahammül sınırımı aşmayı başardı. ''İçtiğin kolanın, sigaranın, yediğin hamburgerin Irak'lı çocukların kafasına bomba olarak düşeceğini unutma'', diyordu mesajda. İşin komik yanı boykot çağrısının yapıldığı mesajın kaynak koduna bakınca çıkıyordu meydana. Mesaj Amerikan yazılım devi Microsoft'un işletim sisteminde, yine aynı Amerikan firmasının Outlook yazılımıyla yazılmış ve gönderilmişti. Amerikan mallarına boykot çağrısı yapan kişi bu çağrıyı çok büyük bir olasılıkla Amerikan malı parçalardan oluşan bir bilgisayarda yazmış, yine Amerikan icadı İnternet'i kullanarak göndermişti... Te git ordan densiz, ben sana boykot!