John Bunting spikerin söylediklerini dinledi önce, ardından da “Bu cinayet en kaliteli eserim” diye fısıldadı. Büyük bir soğukkanlılıkla beş eşcinseli daha öldürdüğünü anlattı. Nasıl bir ruh halidir ki hak verdiler bu cinayetlere eşi ve oğlu James. Cinayet şebekesi kurulmuştu. 15 yıl boyunca yakalanamadılar...
Yunan medyasında okuduğum kadarıyla ‘Snowtown’ adlı film Avustralya’da vizyona girdi. Cannes Film Festivali’nde gösterildiğinde de eleştirmenlerden çok olumlu not aldı bu film. Bu korku filminin ‘kahramanları’ arasında bir Yunan asıllı da var. Halen cezaevinde yatan 32 yaşındaki James Spiridonas Vlasakis. James, Yunan ‘Hannibal’i. Avustralya’nın Adelaide şehrinde doğdu James. Çok sevdiği babasını daha yedi yaşındayken kaybetti. Annesi Elisavet’in aklı fikri eğlencedeydi. Üvey kardeşleriyle beraber yaşıyordu. Daha 13’ünde üvey abisi Troy Youde tarafından tecavüze uğradı. Kimseye bir şey söylemedi. 14’ünde uyuşturucuya başladı, 15’inde eve ‘cici baba’ geldi. Üvey baba John Bunting iyi davrandı James’e. Bir süre baba-oğul ilişkileri vardı. Günün birinde James güvendiği üvey babasına başından geçen tecavüz olayını anlattı. John, sırtını sıvazladı James’in de “Bak evlat ben eşcinsellere ve çocuklara tecavüzcülerine düşmanım. Merak etme hallederiz. İntikamını alırız” dedi. Birkaç gün sonra James annesi Elisavet ile televizyonda haberleri izliyordu. Bir cinayet haberi yayınlanıyordu. Odaya giren John Bunting spikerin söylediklerini dinledi önce, ardından da “Bu cinayet en kaliteli eserim” diye fısıldadı. Ana-oğul donakaldılar. John büyük bir soğukkanlılıkla beş eşcinseli daha öldürdüğünü anlattı. Nasıl bir ruh halidir ki hak verdiler bu cinayetlere James ve annesi. Cinayet şebekesi kurulmuştu. Şebekeye John’un iki arkadaşı da girdi. Üvey baba James’e verdiği sözü tuttu. İntikamı feci şekilde aldı. Tecavüzcü üvey ağabey Troy’u kıstırdılar bir gün banyoda. Kerpetenle tek tek ayak parmaklarını kırdılar. Acıdan bayılan Troy’un bedeni üzerinde zıplamaya başladılar. Öldürünceye kadar. Sonra kestiler, küçük parçalara doğradılar, bazı parçaları tavaya koyup kızarttılar ve yediler. Sapık ailenin cinayetleri sürdü. 1999’a kadar en az sekiz kişiyi öldürdüler, parçaladılar ve yediler. Kurbanların parçalanan cesetlerini varillere yerleştiriyor üzerine asit döküp Snowtown bölgesinde metruk bir banka deposuna bırakıyorlardı. Yunan ‘Hannibal’ 20 yaşındayken yakalandı. Her şeyi itiraf etti. Şebekenin diğer elemanları hapsi boyladı. Anne Elisavet kısa bir süre sonra kanserden öldü. Avustralya’da 2003’te sonuçlanan mahkeme James Spiridonas Vlasakis’i dört kez müebbet hapis cezasına çarptırdı. Savunmasında ‘suçunu hafifletir’ düşüncesiyle “İnsan etini ilk yediğimde kustum” diyebildi sadece. James en erken 2025’te tahliye edilecek. O zaman da 46 yaşında olacak.
Yabancı haber ajanslarını kınıyorum
Atina yine arenaya döndü çarşamba günü. Parlamento binasının da bulunduğu Sintagma (Anayasa) Meydanı alev alev. Molotoflar, kaldırım taşları, sopalar, göz yaşartıcı bombalar havada uçuşuyor. Yabancı ajanslar, ‘Ekonomik krizi ve Papandreu hükümetinin kemer sıkma tedbirlerini protesto eden Yunanlılar, polisle çatışıyor’ diye haber geçiyor. Külliyen yalan! 10 binlerce protestocu vardı meydanda ama tek birinin bile polise saldırdığını görmedim. Sadece parlamento binasını korumak için polisin çektiği tel örgüleri uzaklaştırmaya çalıştılar ve Başbakan Yorgo Papandreu’nun makam arabası yan yoldan geçerken yuhalayıp birkaç plastik su şişesi fırlattılar. Polisin de bu tepkilere bir müdahalesi olmadı. Hükümetin kemer sıkma tedbirlerini protesto için üç buçuk haftadır Sintagma Meydanı’nda toplanan ‘Bıkkın-Öfkeli Vatandaşlar Hareketi’ yani Yunan halkı kesinlikle olaylarda yer almadı. Polisle çatışanlar, ortalığı ateşe verenler 150-200 kişiydi. Kendilerini ‘iktidar karşıtları’ olarak tanımlayan, yüzlerini gizleyen, sırt çantalarında molotoflar, taşlar taşıyan anarşistler. Kalabalığa sızdılar işte. Aynı şeyi üç yıl önce 15 yaşındaki Aleksandros Grigoropulos’un polis memuru Epaminondas Korkoneas’ın tabancasından çıkan mermilerle hayatını kaybettiğinde başlayan ve günler süren eşi görülmemiş şiddet-terör olaylarında da, iki yıl önce üç genç banka memurunun diri diri yandığı olaylarda da yapmışlardı. Yabancı haber ajansları, Sintagma Meydanı’nda toplanan halkın ‘iktidar karşıtları’nı nasıl kovaladığını, aralarında ne kavgalar çıktığını nedense haber yapmadı. Olaylar bittiğinde de kameralarını alıp gittiler. Oysa halk meydana geri döndü. Kadını, erkeği Sintagma Meydanı’nı temizledi. Sökülmüş kaldırım taşlarını yerine koymaya çalıştı. Sonra da ağızlarda düdük, elde tenceler protesto devam etti.