Spor yaptığı da oluyor ama üstüne gelsin mezeler, uzolar. Öğrenciliğinde de böyleydi, muhalefet lideriyken de.
Paris’te de aynı, Ankara’da da. Yunanistan Başbakanı Karamanlis arada rejim de yapıyor ama et ve kebap merakı yüzünden beş kilo alıyor, üç kilo veriyor, yaş ilerledikçe hep 1-2 kilo kalıyor.
Yıl 1999, yer Washigton. Dönemin çiçeği burnunda Yunan ana muhalefet lideri Kostas Karamanlis, ABD savunma Bakanı William Cohen ile görüşmesi arifesinde arkadaşlarıyla felekten bir gece çaldı. Yemeği de çok kaçırdı, şarabı da. Ertesi gün o Cohen-Karamanlis görüşmenin nasıl geçtiği sorulduğunda ABD Savunma Bakanlığı sözcüsü “Konuğumuzun konsantrasyon sorunu vardı” diyerek bir cümlede anlatmıştı.
Boston’daki öğrencilik yıllarında da yemeye, içmeye, eğlenceye düşkündü Karamanlis. O zamanlar birbirinden ilginç lezzetleri tatmak için Kazablanka’ya, İrlanda birasını yudumlamak için de Grafton’a giderdi.
Değiştiği de söylenemez. Başbakan olarak yolu düştüğünde Paris’te Le Boeuf sur le Toit braserisine, Bükreş’te Caru’cu Bere birahanesine, Londra’da da Japon lokantası Nobu’ya mutlaka uğrar.
Geçen yıl Ocak ayında, tam 50 yıl sonra Ankara’yı ziyaret eden ilk Yunanistan başbakanı olarak Ankara’ya giden Karamanlis, İstanbul dönüşünde uçağa binmeden rotayı değiştirmiş ve Beyti kebapçısına gitmişti. 3 duble rakı ve cila için bir bardak bira da cabası...
SPOR ÜSTÜ UZO
Atina’da genellikle salaş tavernaları seviyor. Favorisi başkentten 40 kilometre mesafedeki Mati semtinde Vasil’in tavernası. Masasında kokoreç (Türk kokoreçinden farklı) hiç eksik olmaz. Ha illa nezih mekanda yemesi gerekse o zaman Atina manzaralı Likabetus tepesindeki Orizontes’e gider.
Balıktan çok eti sever. Dost sohbetlerinde, şöyle lezzetli kuzu eti tattığında “ya bu dağ ıstakozu” esprisi yapar. Spor yaptığı da oluyor zaman zaman. Kendisiyle aynı spor salonuna gidenler sözgelimi 2 saatlik sıkı bir programı tamamladığında, bu çabasını ödüllendirmek için “uzo ile meze gelsin” talimatı verdiğini söylerler. Bazen spor salonundan çıkıp soluğu et lokantalarında aldığı da olmuştur.
Karamanlis’in damak tadına düşkünlüğü ister istemez kiloları da beraberinde getiriyor. Sıkı rejime girdiği dönem de oluyor, göbeğinin, gerdanının iyice şiştiği de. Beş kilo alıyor, üç kilo veriyor, yaş ilerledikçe hep 1-2 kilo kalıyor.
İstanbul’a mektup
Ey İstanbul nasılsın? Neredeyse beş aydır görmedim yüzünü, koklamadım havanı, dolaşmadım sokaklarında, dinlemedim namelerini. Özledim işte seni. Gözleriyle konuşan insanlarını ve onların sohbetlerini, kahkahalarını özledim. O kadar kızdığım, eleştirdiğim binalarını, hatta çelişkilerini, hatta çirkinliklerini...
Eee, ne var ne yok İstanbul? Yaşam zor, trafik filan, yazın nemi, sonbaharın yağmuru çamuru diyeceksen geç bunları. Mucizesin, ışıksın sen, milyonlarca sakinin farkında olmasa da.
Hep geleceğim demiştim. Olmuyor işte. Kızım Marianna ile birlikte yaşıyoruz aylardır, hasta annem de katıldı aileye. Gülme ama boş vakitlerim çamaşırla, yemek pişirmekle geçiyor bu dönem.
Gece başımı yastığa koyduğumda, gözlerimi kapattığımda bazen yaşlanıyor hissine kapılıyorum. O zaman da imdadıma koşuyorsun. Seni hayal etmek bile gençleştiriyor.
Ekim ortalarında geleyim diye düşünüyordum ama şeytanın işine bak İstanbul, ekim ayında erken seçimler yapılacak buralarda. Seçimler kasımda yapılsa olmaz mıydı?