Yaz mevsimi ya malum pek çoğumuz için tatil dönemi. Kimimiz 10, kimimiz 20, kimimiz 30 günde bütün bir yılın yorgunluğunu çıkardık- çıkarıyoruz- çıkaracağız.
Kim bilir ne zaman öncesinden planladınız tatili. Kimimiz eşi ve çocukları, kimimiz sevgilisiyle, kimimiz de bir başına kısa ya da uzun yolculuğun, tasasız günlerin, tasasız gecelerin hayalini kurdu.
Peki eğer yaşlı annenize veya babanıza bakan hayırlı bir evlatsanız ne yaparsanız? Elbette beraber gidersiniz tatile. Ama olur ya insanlık hali, ayrı bir oda için paranız yetmiyorsa, eşiniz "tatilde de mi kaynana?" dırdırı yapıyorsa, ya da sizin için tatil olan o yaşlı insanlar için eziyetse ne olacak? Elbette kardeşleriniz, ağabeyleriniz, ablalarınızla konuşacaksınız. Ama yine olur ya, insanlık hali ya, öyle yakın bir akrabanız yoksa veya bir türlü sözgelimi tatil tarihi için anlaşamayacaksanız? Daha bitmedi. Ya yaşlı anneniz veya babanızın kronik bir rahatsızlığı varsa? Ya tatil yerinde fenalaşırlarsa? Türkiye olsun Yunanistan olsun tatil beldelerinde sağlık hizmetlerinin durumu hiç de iç açıcı değil.
Bakıcı bulmak da bir çözüm elbet. Bir veya birkaç haftalığına bakıcı bulmak hem zor hem de hayli yüklü para gerektiriyor. Ege’nin iki yakasında da insanların çoğu tatilini koskoca bir yıl para biriktirdikten, hatta bankalardan kredi bile aldıktan sonra yapabiliyor ancak.
Ne kalıyor geriye? Özel klinik, huzurevi. Burada da Allahın belası para sorununun yanı sıra, vicdanıyla muhasebesi çıkıyor insanın karşısına.
"O değil, bu değil, şu değil... Eh o kadar iyi evlat isen sen de tatile gitme kardeşim" deyip çıkabilirsiniz işin içinden.
Yunan televizyonlarından izlediğim ve gazetelerde okuduğum kadarıyla bazı "uyanık" vatandaşlar, bu soruna iyisi ile kötüsü ile tartışılır bir "çözüm" bulmuşlar. Tabii bin ön hazırlık gerekiyor.
Operasyonun adı "Yaşlı anne ya da babayı park etmek."
Nasıl mı?
Önce uygun bir devlet hastanesi seçiliyor. Eve veya akrabaların evine yakın olsun. Sonra bir iki gün "sotaya" yatılıyor. Hastanenin nöbetçi olduğu gece "operasyon" için düğmeye basılıyor. Yaşlı anne veya yaşlı baba hastaneye götürülüyor. "Kendini iyi hissetmiyor", "nefes alamıyor", "başı döndü", "kustu" veya "yüzü sarardı" gibi yalanlar uyduruluyor nöbetçi doktorlara. Nöbetçi devlet hastanelerinde işin büyük yükünü genellikle stajyer doktorlar ya da öğrenciler omuzlar. Son sözü söyleyen daha deneyimli doktorlar da bu belirtilerle gelen bir hastayı evine gönderme riskini pek alamazlar. Deftere not düşerler: "Gerekli tahlil ve incelemelerin yapılması için hastanemize yatırıldı."
Operasyon tamam. Yaşlı anne ya da baba park edildi.
Gerisi detay.
Ev telefonlarını veriyorlar. Ya da yanlış bir cep telefonu. Nasılsa evde kimse olmayacak ya da karşıdan bir ses "yanlış numara" diyecek. Yaşasın tatil... Dönüşte de Allah kerim. "Neredeydiniz" diye kükreyen hastane yöneticisine cevap hazır: "Evdeydim... telefonum bozuktu..." "Aaa o gün heyecandan yanlış numara vermişim..."
"Uyanık" vatandaşlardan bazıları devlet hastanesine giderken daha inandırıcı olmak için ek tedbirlere de başvuruyormuş. Sözgelimi ambulans çağırmak. Daha etkili bir tedbir ise insafsız gelse de iyi sonuç veriyor. Yaşlı anne veya babaya hastaneye götürülecekleri gün bir defalığına ilaçları verilmiyor ya da güneşin altında bir iki saat dolaştırılıyor. Yaşlı bünye elbette tepki gösteriyor. Hastanedeki doktorun "bunun bir şeyi yok" demesi şansa bırakılmıyor.
"Uyanık" vatandaşlara sorarsanız hallerinden memnun. Yaşlı anne ya da babayı daha güvenli ellere bırakamazlardı ki... Üstelik her türlü tahlilleri de yapılacak. Klimalı odalarda kalacaklar. Sağlıklı da beslenecekler.
Yaşlılar da pek şikayetçi değil durumdan. Hem çocuklarına ayakbağı olmuyorlar, hem yeni sohbet ortamı buluyorlar. Yaşlılar için de bir değişiklik oluyor. İnsanlıkla ne denli bağdaştığı tartışılır bu yola başvuran "uyanıkların" sayısı giderek artıyor bu diyarda. Yunanistan’ın devlet hastanelerinin her bir kliniğinde haziran-ağustos döneminde her ay en az dört-beş benzer vakaya rastlanıyor. Noel, yılbaşı ve Paskalya yortusu döneminde de durum aynı. İşin daha ilginç yanı her yıl aynı dönemde hastanelere aynı yaşlıların yatırılması.
Yunanistan sağlık hizmetleri açısından elbet cennet değil. Hastanelerdeki durumlar bazen içler acısı. Gerçekten tedaviye ihtiyacı olan hastalara yatak bulunmuyor bazen. İşte bu insanlara da büyük haksızlık oluyor.
Pekin’deki talihsizlikler
Pekin Olimpiyatları’nın açılış töreni beklentilerime cevap verdi diyemem. Şüphesiz dört yıl önceki Atina Olimpiyatları ile kıyaslanmayacak kadar görkemliydi açılış ama yine de beni tatmin etmedi. Nedense Çin’den daha fazlasını bekliyordum.
Yunan halkı deseniz, açılışın yapıldığı 8 Ağustos’u hatırlamak bile istemiyor.
Açılışa birkaç saat kala Pekin’den kara haber tez ulaştı Atina’ya. Atletizm milli takımından Tasos Gusis adlı sporcu dopingli çıkmıştı. Herkesin aklına 2004 Atina Olimpiyatları’ndaki doping skandalları geldi. Dünya ve Olimpiyat Şampiyonu "rüzgarın oğlu" lakaplı atlet Kostas Kenderis ile Avrupa Şampiyonu ve Olimpiyat ikincisi atlet Katerina Thanu, suçlamalara bakılırsa uzman bir heyetin doping kontrolü için olimpiyat köyüne geldikleri "tüyo"sunu alınca kayıplara karışmış, sonra da "Motosikletle kaza yaptık, yaralandık" diyerek ortaya çıkmışlardı. "Yolda yağ vardı motosiklet kaydı, düştük" dediler ama kaza yerinde nedense yağ izine rastlanmamıştı. Tabii diskalifiye edildiler, cezalandırdılar. Pekin’de dopingli bulunan Gusis apar topar Atina’ya döndü. "Masumum... Yasak olan hiçbir madde kulanmadım" diyor. Yunan atlet hemen ikinci tahlilin yapılmasını istedi. Ancak, Yunanistan’da tek doping kontrol laboratuvarı var o da personel ya tatilde ya da Pekin’de görevli olduğu için kapalı. Kötü dillere bakılırsa, atlet Gusis dönüş yolunda iken laboratuvarın kapalı olduğu "tüyo"su gelmiş kulağına.
Ve "Kuş Yuvası"nda açılış. Olimpiyatların beşiği ya Yunanistan, sporcuların geçit töreni sırasında Pekin olimpiyat stadına ilk giren ülke. O da ne?.. Olamaz... Skandal...
Yunan hükümeti açılış töreninde Dışişleri Bakanı Dora Bakoyani tarafından temsil ediliyor ama ekranlarda başka biri görünüyor.
Kim mi?
Devrik Yunan kralı Konstantin ve eşi Anna Maria... Gülerek Yunan sporcuları selamlıyorlar.
Resmi girişimler, şikayetler organizatörlere. Çinlilerin verdikleri izahat "Yunan sporcular çıkınca VIP tribününde ayağa kalkıp alkışlayan iki kişi gördük. Kameraları doğal olarak onlara çevirdik. Nereden bilebilirdik?" oldu.
Dora Bakoyani, başvurusu geciktiğinden VIP tribününe girememiş. Uluslararası federasyon başkanlarının ve özel davetlilerin bulunduğu bitişikteki bir bölümde oturuyormuş. Blucin pantolonu, beyaz gömleği ve elinde fotoğraf makinesiyle.
Talihsizlikler Yunanistan için az daha "hat-trick" de yapacaktı.
Atina’nın Üsküp ile "Makedonya Cumhuriyeti"nin adı konusunda anlaşmazlığı var yaklaşık 15 yıldır. Dünyada ABD, Rusya, Çin, bazı AB üyeleri ve Türkiye dahil pek çok ülke "Makedonya Cumhuriyeti"ni bu adıyla tanımış durumda. Ancak, Makedonya’nın Yunan olduğu ve dolayısıyla komşusunun bu adı kullanamayacağını söyleyen Yunanistan, yıllardır direniyor. Sonuçta BM, AB ve uluslararası olimpiyat komitesi gibi kuruluşlar Makedonya Cumhuriyeti’ni kısa adıyla "FYROM" (Eski Yugoslavya’nın Makedonya Cumhuriyeti) olarak tanıyorlar. Pekin olimpiyatlarında Makedon sporcuların geçit törenine "FYROM" yazan tabela ile çıkacakları, ancak "Makedonya" yazan kaşkoller taşıyacakları "tüyo"su ulaştı Yunan dışişlerinin kulaklarına. Bu defa zamanında müdahale edildi. Organizatörler uyarıldı. Yunan tarafının girişimi üzerine durum Makedonya kafilesine bildirildi hatta bazı sporculara üst araması bile yapıldı.
Sportif performansa gelince. Kimse dört yıl önce olimpiyatlara ev sahipliği yaparken altını, gümüşü ve bronzu ile tam 16 madalya kazanan Yunanistan’ın bu sayıya yaklaşmasını beklemiyor.