Türkiye’yi 300 metre yükseklikten yaşamak

Yunanistan’da hazırlanan ve basılan bir kitap yakında Türkiye’deki kitapçıların vitrinlerinde ve raflarında yerini alacak. Hem ebatça büyük hem de ağır.

Sayfa sayısı 345 ve birinci kalite hamur kağıt kullanılmış. İçinde, Türkiye’nin çeşitli bölgelerinden, bugüne kadar gördüklerimden farklı tam 220 fotoğraf var. Sanatçı, bu fotoğraflar için 10 bin kare çekmiş tam. Kitap uğruna beş yılını vermiş, evini, arabasını bile satmış.

Birkaç gün öncesine kadar THY’nin Atina alan şefi olan ve görevine artık İstanbul’da devam eden Alp Alper, 1999 yılında başlattığı Türkiye’nin güzelliklerini, tarihi eserlerini havadan fotoğraflama projesini birkaç ay önce tamamladı. Ancak, Türkiye’de ne projesine sponsor bulabildi ne de kitabını istediği gibi basabilecek bir yayınevi...

"Bin feet’ten (300 metre) Türkiye" adını verdiği projesine sonunda Yunanistan’da destek buldu. Tanınmış yayınevlerinden Militos’un Anadolu kökenli sahibi Nikos Haidemenos kitabı basmayı kabul etti. Bugün Atina’nın büyük kitapçılarının raflarındaki yerini alan ve Türkiye’yi 300 metre yükseklikten çekilmiş fotoğraflarla tanıtan kitap 120 euro gibi Yunanistan için de pahalı bir fiyata piyasaya sürülmesine rağmen bin adet sattı, hatta gazetelerin "top 3" listesine girdi.

TÜRKİYE’DE DE SATILACAK

Sayfalarını çevirdikçe, "tanımadığımız" bir Türkiye ile karşılaşıyoruz. Sözgelimi İstanbul’un Küçük ve Büyük Çekmece göllerinin, Gökova, Fethiye körfezlerinin güzelliği, Ağrı Dağı’nın, Kaçkar dağlarının ihtişamı sanki ölümsüzleşiyor. Karlarla kaplı Kabataş vapur iskelesi, güneşin bir ağustos günü "elveda" demeye hazırlandığı sırada Galata Kulesi, Antalya’da Kaleiçi...

Doğal güzelliklerin yanı sıra, sanki tarih de yeniden canlanıyor kitapta. Hitit, Pers, Yunan, Bizans, Osmanlı medeniyetleri, her sayfada "Biz buradayız... Anadolu’dayız!" diye haykırıyor.

Atina’da THY’de görev yaptığı süre içinde profesyonelliği ile sevgimizi ve saygımızı kazanan Alp Alper’in fotoğraflarını halk tarihçisi İstanbullu bir Rum, Akilas Millas anlatıyor kitapta.

"Bin feet’ten Türkiye" Atina’da Türkçe de basıldı İngilizce de. Türkiye’de dağıtımını Dünya Yayınları üstlendi.

Eminim beğeneceksiniz.

Bütün parasını bu işe yatırdı

Türkiye’yi havadan fotoğraflamaya nasıl karar verdiniz?

-Aynı zamanda uçuş uzmanıyım. Uçuş uzmanları her ay 30-40 saat pilotlarla birlikte uçar. Bu nedenle pek çok şeyi havadan gözetleme fırsatım oldu. Bir gölün, bir kraterin yukarıdan bakıldığında bambaşka bir görünümü var. Üçüncü bir boyut yaratılıyor ve her şey tanrısal bir görünüm kazanıyor.

Havada 10 bin kare çekmek zor iş...

- Evet. Uçaktan tutun da, helikopter, paraşüt, balon, yani uçan ne varsa kullandık. Bir tek martının kanatlarına binmedik. Beş yıl içinde bir sürü aksilik, tehlike de yaşadık. Sözgelimi geçen yıl parkurdan paraşütle kalkmaya çalışırken ayağım demire çarptı. Az kalsın kangren oluyordum. Ya da rüzgarı iyi hesaplamadığımızda uçağımız pistten çıkınca tesadüf eseri kurtulduk.

Ya işin maddi boyutu?

- Evim, arabam, neyim varsa sattım. THY’den aldığım maaşın büyük bir bölümünü de bu projeye yatırdım. Yaklaşık 150 bin dolara mal oldu. Yıllardır tatil de yapmadım. Hep fotoğraf çektim. Benim için tatil, istediğim şeyi, istediğim fotoğrafın peşinden koşarken yapmak demek.

ÜLKEM İÇİN HER ŞEYİ YAPARIM

Projenin hedefi neydi?

- Ülkemin tanıtımı için her şeyi yapmaya hazırım. Doğa koşulları başta olmak üzere, çeşitli nedenlerle ülkemdeki bazı tarihi eserler 20 yıl sonra belki bugünkü halinden farklı olacak. Amacım bir kitapta da olsa eserlerimizi koruma altına almaktı. Çocuklarımıza ileride "Bak bunlar vardı" diyebilmeliyiz.

Kimlerle çalıştınız, hangi makineyi kullandınız?

- Arkeologlar, pilotlar, tarihçiler ve ressamlarla çalıştık. Fotoğrafını çekeceğimiz her yerin önce koordinatlarını belirledik. Sonra en iyi zamanı bulmaya çalıştık. Mevsimi, saati bile seçtik. Canon EOS 1N kullandım. Dijital makineyle tek kare bile çekmedim. Dijital çekmek kolaylık, ama heyecanı yok. Filmin karesinde ne çıkacak, nasıl çıkacak heyecanlı bir bekleyiş.

Fotoğraf merakınız ne zaman başladı?

- Çok eskiden. Hálá National Geographic dergisi için çalışıyorum. İki de sergi açtım.

Bundan sonraki projeleriniz?..

- Dört projem var. Bir sonraki işim Mısır’ı havadan fotoğraflamak. Sonra İtalya. Türkiye’nin doğal güzellikleri için iki projem daha var ama sponsor bulacak mıyım bilmiyorum. Gücüm yettiği, işimi aksatmadığım sürece fotoğraf çekmeye devam edeceğim.

Oku evladım adam ol

"A benim tosunum, söyle bakayım, bugün okulda neler öğrendin..." diye soran, oğlu ilkokula yeni başlamış her Yunanlı annenin evladından alacağı cevap, muhtemelen "Saçmalama kadın. Ne okulu? Öğretmenler beş haftadır grevde. Daha kitap bile açmadık" şeklindedir.

İlkokul öğretmenleri, asgari bin 400 euro maaş istemiyle, ders yılının başladığı günden beri grevdeler. Hükümetin, bin euro’ya yaklaşan ortalama maaşlarına 17 euro zam vermesini komik bulup reddeden öğretmenler, isteklerinin kabul edilmemesi halinde sınıflara adım bile atmayacaklarını söylüyorlar.

İlk birkaç gün heyecanla okula giden çocuklar ise duruma alışmış gibi. Her akşam annelerine soruyorlar "Öğretmenler okula gelecek mi?" Anneleri düşünceli; "Hayır tosunum. Bugün yürüyüş yapmışlar, polisle çatışmışlar. Yarın da yürüyüş yapacaklar."

DERS YERİNE DANS

Ortaokullarda ve liselerde durum farklı.

Anne soruyor "Kızım, madem işgal altında okullar. Niye her gün gidiyorsun?" Nasıl anlatsın kız, sınıflarda her gün ders yerine parti yapıp dans ettiklerini. Okullara giden öğretmenlerini taşla sopayla kovaladıklarını nasıl anlatsın? "Anne, sizin zamanınızda başkaydı. Biz gerçek eğitim istiyoruz" diyor muhtemelen.

Yunanistan’da 500’den fazla okul da iki haftadır öğrencilerin işgali altında. Dersler yapılamıyor. İşgalci öğrencilerin birbirinden farklı talepleri var. Kimi, eğitime ayrılan para gayri safi milli hasılanın yüzde 5’ine çıkarılsın gibi sofistike, kimi de tuvaletler onarılsın diye daha basit talepler ortaya atıyor.

Üniversitelerde ise durum henüz sakin. Eh onlar da birkaç ay içinde karışır.
Yazarın Tüm Yazıları