Milliyet Gazetesi’nin geçen cuma günkü manşeti ile uzun yıllar öncesine gittim. 1980’li yılların sonlarıydı ve Yunanistan banker Yorgos Koskotas skandalı ile yatıp kalkıyordu.
Dünü meçhul ve uzun yıllar ABD’de yaşayan Koskotas adlı biri Atina’ya döndükten sonra nasıl olmuşsa bir bankayı satın almış, zamanla da bankadaki yaklaşık 50 milyon doları hortumlayarak ortadan kaybolmuştu. Hortumlamayı yaptığı dönemde bu ülkede en fazla taraftarı bulunan Olimpiakos takımını satın almış, medya patronluğuna da soyunmuştu. Koskotas yurtdışında yakalanıp Yunanistan’a getirildi. Yaklaşık 13 yıl hapis yattı. O skandal döneminin başbakanı Andreas Papandreu ve üç bakanı Koskotas’tan rüşvet aldıkları iddiasıya Yüce Divan’da yargılandı.
Rahmetli hocam Ahmet Uran Baran yönetimindeki Anadolu Ajansı’nın Atina Bürosu’nda ben ve şimdi NTV’nin Ankara Temsilcisi olan Murat Akgün, Koskotas skandalı döneminde maşallah pehlivan tefrikası gibi haberler yazıyorduk. Malzeme zaten boldu ve Andreas Papandreu’nun daha sonra evleneceği hostes Dimitra Liani ile yasak ilişkisi işin tuzu biberiydi.
Bir akşam "Marmaris gümrüğündeki hayali ihracat sanığı Turan Çevik, Atina’da yakalandı" bilgisi ulaştı. Aynı haberin Atina’da görev yapan diğer Türk gazetecilere de ulaştığını anlamakta gecikmedik. Sevgili Reha Muhtar çoktan işe koyulmuştu.
Bilgi doğruydu. Turan Çevik lüks bir tekneyle Yunanistan’a kaçmış, Atina’da Paleon Faliron semtinin marinasında yakalanmış ve cezaevine sevk edilmişti.
Yunanlı meslektaşlarımız aramaya başladı. Kimdir, nedir bu adam diye. Dilimizin vardığı kadarıyla anlattık ama herhalde Koskotas’ın hortumladığı para ile Turan Çevik’in adının karıştığı hayali ihracat miktarının aynı olması nedeniyle ertesi gün gazetelerin başlıkları "Türk Koskotas Atina’da yakalandı" şeklindeydi.
Günler geçiyordu ve Turan Çevik hakkında haber alamıyorduk. Kimsenin elinde de tek kare fotoğraf yok. Yunan polisinin dağıttığı vesikalık fotoğrafa bakıp bakıp şaka yollu "Ya şunun üzerine demir parmaklık çizsek tamam" diyorduk.
Mahkemesi başlayınca, Turan Çevik’i de tanıdık. Yunanlı meslektaşlarımız Çevik’in, sahtekarlığı, dolandırıcılığı bir yana ekonomi hakkında, bankacılık hakkında geniş bilgisi olan Koskotas ile "benzerliği" bulunmadığını anlamakta gecikmediler. Hani derler ya "muhabeti" ilerletmiştik. Maçlardan, hatunlardan filan konuşuyorduk. Cezaevinde büyük paralar kaptırmıştı ama keyfi yerindeydi. Gardiyanlara kuzu çevirme siparişi bile veriyordu. Kendisine tanınan avukatlar tutmuştu. Az çok kim olduğunu tanıdığımızdan savunmasında "Siyasiyim. Türkiye’ye iade ederseniz beni öldürecekler" deyince duruşma salonunda kahkahaları basmıştık. İpin ucu kaçmış olsa gerek duruşmaların birine acayip bir adam gelip hepimizi "düzene" soktu. Meğer o adam Türkiye’de "altın tabancalı" diye tanınıyormuş. Kötü bir adamdı. Kötü bakıyordu. Yanında da iki adam daha vardı. Onlar da kötüydü. Kötü bakıyorlardı.
Zamanla Çevik’in kadınları da gelmeye başladı Atina’ya. Eşi olduğunu söyleyen bir kadın, başörtüsü ile gizlenmeye çalışan büyük bir sinema sanatçısının kız kardeşi.
Birkaç ay kaldı cezaevinde ve Türkiye’ye gönderildi. Daha sonra Atina’ya geldiği lüks tekne ile artık Yunanlı avukatlarının gezdiğini öğrendik.
Yabancı Damat Atina’da
Atina’nın tam göbeğindeki Sintagma (Anayasa) meydanında yanyana dizili üç lüks otelden birisi olan King George ünlü pek çok yabancı şahsiyeti ağırladı. Sadece ocak ayı içinde bu otelde misafir edilen ünlüler arasında Woody Allen ve Richard Gere’i sayabiliriz. King George bugünlerde Nazlı’yı, Niko’yu ağırlıyor.
Şehir merkezinde katedral kilisesinin de bulunduğu Mitropoleos Caddesi’nin, eski agora ile buluştuğu noktada Atina’nın kebapçıları dizilidir. Yunan usulü adana ve yoğurtlu kebap servisi ile ünlü Ermeni Savas, İstanbullu Rum Tanaş ve Yunanlı Bayraktaris. Ermeni ve İstanbullu Rum "rakiplerine" kıyasla Bayraktaris daha popülerdir. Duvarları da kebap yemek için gelen ünlülerin resimleri ile doludur.
Kim geçmedi ki buradan? Politikacılar, sanatçılar, sporcular. Başbakan Kostas Karamanlis’in daimi müşterileri arasında olduğu Bayraktaris bugünlerde öğle vakti geldi mi Kahraman’a, Feride’ye, Memik dedeye servis yapıyor.
Şehrin sembolü Akropolis mabedinin eteklerindeki daracık sokaklarda, Atina’nın Sultanahmet’i sayabileceğimiz Plaka’da onca yıl turistlerle haşır neşir olan esnaf, bugünlerde gördüğü adıyla hitap ediyor: "Hey Stavro" , "hoş geldin Eftalya".
Bu diyar insanı o kadar iyi tanıyor, o kadar kendine yakın görüyor ki "Yabancı Damat"ın kahramanlarını, çekimler için haftabaşında Atina’ya gelen ekip ile yolda karşılaştığında "Ökkeş’in", "Nazire"nin, "Ruşen"in bulunmadığını bile fark ediyor.
Bu diyarda "Yabancı Damat" sevgisi kesintisiz sürüyor. "Mega channel"de pazartesi akşamları gösterilen dizinin bir milyondan fazla izleyicisi var. Üstelik "Yabancı Damat" ölçümlerde ilk kez "yabancı" değil, "Yunan" dizisi kategorisine dahil ediliyor.
İNANOĞLU İLE BAKAN GÖRÜŞTÜ
Gelelim "Yabancı Damat"ın Atina günlerine...
Rusya’nın soğuğundan payını alan Atina’da iki yıl sonra ilk kez kar yağdı. Bu durumda çekimleri biraz aksattı.
Yapımcı Türker İnanoğlu ile Yunanistan Turizm Bakanı Dimitris Avramopulos arasında iyi bir dostluk kuruldu. Pazartesi günü bakanın makam odasında görüştüler (yukarıda). Avramopulos, "Sevgili İnanoğlu" diye başlayan ve Türk yapımcının "hassasiyetleri ve görüşlerini takdirle karşıladığını" belirten bir mektup verdi. Şubatta İstanbul’da buluşurlarsa, hatta şöyle rakılı mezeli bir sohbete koyulurlarsa hiç şaşmayın.
Türkiye’nin Atina Başkonsolosu Bülent Gökay, çarşamba akşamı "Yabancı Damat" ekibi için bir resepsiyon düzenledi. İstanbullu Rumların davet edildiği resepsiyona katılanlar, dizinin kahramanlarıyla fotoğraf çektirmek için yarıştılar. Bugünlerde programı son derece yüklü olmasına rağmen Türkiye’nin Atina Büyükelçisi Tahsin Burcuoğlu da gelenler arasındaydı. Başkonsolos Gökay Erdal yaptığı kısa konuşmada "Yabancı Damat"ın adeta bir sihirli değnek gibi iki ülke halkının yakınlaşmasına büyük katkıları olduğunu vurguladı. Güzel bir geceydi. Su böreği ve zeytinyağlı dolmalar da enfesti.
Türker Bey’le, Nehir Erdoğan (Nazlı) ve Özgür Çevik (Niko) ile geçen yaz sonunda Simi Adası’nda tanışmıştık. Bu defa dizinin diğer kahramanları ile tanışma fırsatı bulduk. Tabii sanatına hayran olduğumuz Sumru Yavrucuk ile de. Sohbet sırasında "dizinin bundan sonrasını" sorduğumuzda birdenbire "Feride" dili ile konuşunca bastık kahkahaları.