Sevdiğini beslemek

“Artık büyük aşçı kriterlerim değişti. Büyük aşçı, bilmem nereden gelmiş baharatı yerinde kullanan usta değil. Büyük aşçı, acı içinde kıvranan yorgun bir bedene iki lokma yemeği midesine indirmeye ikna edebilen kişidir” diyor eşini kaybeden ünlü aşçı İlias Mamalakis

Haberin Devamı

“Ben yemek pişirmesini bilirim, mutfağı, gastronomiyi... Lezzetli bir yemeğin insana mutluluk verdiğine inanırdım. Yıllar sonra yemeğin herhangi bir zevkin çok ötesinde olduğunu ve unutmak olduğumuz bir sürü değerin arkasında gizlendiğini keşfettim.
Bir sevgi gösterisidir yemek. Annenin memesinden bebesine süt emzirmesi, ördeğin ağzıyla yavrusunu doyurması, aslanın avladığı geyiği midesine indirmek yerine önce sabırla yavrularını beklemesidir.
Beslemek meğer gastronomiden kat ve kat üstünmüş. Annenin çocuğuna yedirdiği her lokma benim bin bir malzeme kullanarak hazırladığım spesyalitelerden çok ama çok daha değerli. Artık büyük aşçı kriterlerim değişti. Büyük aşçı, sözgelimi barbun balığını tavada yakmadan kızartan, salatada malzemeyi abartmayan, bilmem nereden gelmiş baharatı yerinde kullanan usta değil... Büyük aşçı, acı içinde kıvranan yorgun bir bedene iki lokma yemeği midesine indirmeye ikna edebilen kişidir.
Ben aylarca bunu yapmaya çalıştım. Sevdiğim kadını besleyebilmek için ustalığım yetmedi. İnat edercesine yaşamak istemiyordu. Ne salatalar yaptım ona, ne börekler... Hiçbirinin tadına bile bakmadı. Hepsi çöpe atıldı. Sadece birkaç dilim şeftaliyi kabul ediyordu bünyesi. Onca yıl, onca lezzet öğrendim ama hiçbir işe yaramadı. Besleyemedim sevdiğimi işte!”
Bu yazıyı yıllardır televizyonlarda programlar yapan ve kitaplar yazan Yunanistan’ın yeme-içme sektörünün tartışmasız en ünlü ismi İlias Mamalakis’den ödünç aldım. Mamalakis bu yazıyı birkaç gün önce kansere yenilen eşi Stella için yazdı...

Haberin Devamı

YUNAN AİLESİ TÜRK TEHDİDİ ALTINDA

Yunanlı beylere doğrusu acıyorum bu dönem. Çünkü memlekette özellikle 40 yaş üstü kadınlar saat 17.00’den sonra kayıp; ta geceyarısına kadar... Adam iki kelime konuşacak “Şimdi olmaz” cevabı alıyor. Çocuk “Anne” diye başlıyor söze, aldığı cevap aynı.
Bu memlekette kadınların pazartesiden ta cumaya kadar aileleriyle yeterince ilgilenmemelerinin tek sorumlusu Türkler, evet Türkler! Saatler 17.00’yi gösterdi mi Yunanistan’ın iki büyük televizyonundan biri olan Antenna’yı izlemek için ekran başında bekliyor bu memleketeki kadınlar. Sevmeye ve sevilmeye susamış dört kişinin öyküsünü izliyorlar. Dizinin adı ‘Kısmet’. Yani, Reşat Nuri Güntekin’in yazdığı, başrollerde Burak Hakkı, Aslı Tandoğan, Özge Özder ve Yiğit Özşener’in oynadığı ‘Dudaktan Kalbe’ başlıyor o saatte.
Tam iki saat Bestekar Kenan’ı, Prenses Cavidan’ı izleyen bu memleketteki kadınlar haber-havadisleri de ekrandan öğrendikten sonra Makedonya TV’yi açıyorlar. Çünkü başrollerini Kıvanç Tatlıtuğ, Songül Öden, Ekrem Bora ve Güngör Bayrak’ın oynadığı ‘Gümüş’ün vakti geldi. Tatlıtuğ, Yunan magazin medyasında pek gözde.
Sonra yine Antenna televizyonuna zaplıyor memleketteki kadınlar. Daha önce de yazmıştım, ‘Binbir Gece’ buraları fethetti. Onur’u ve Şehrazat’ı tanımayan kalmadı.
Velhasıl, bu memleketteki kadınlar bu dönem Yunan televizyonlarındaki Türk dizileri bitince ancak beyleri ve çocuklarıyla ilgileniyorlar.

Yazarın Tüm Yazıları