Öte yakadaki 3B sınıfı

Hürriyet’in 5 Kasım 2005 tarihindeki manşeti "Öte yakadaki 3-B sınıfı" idi. Atina Üniversitesi Türkoloji bölümü öğrencilerini anlatıyorduk.

Bu haber gazetemde "ayın en iyi röportajı" seçildi. İkinci ödülü ise pazartesi gecesi Atina’nın tren garında aldım.

Atina Üniversitesi’nde Türk dili, tarihi ve edebiyatı eğitimi gören Yunanlı öğrencilerle ilgili Hürriyet’te yayınlanan haber üzerine "Balkan Rumeli Konfederasyonu" bizimle temasa geçti ve davet niyetlerini ilettiler. Biz de konfederasyonun, Atina Üniversitesi Türkoloji bölümü öğretim üyeleri ile temasını sağladık. Ardından Edirne Valiliği ve Trakya Üniversitesi’nin destek ve katkıları geldi. Sonuç itibariyle, 40 Yunanlı öğrenci, Trakya Üniversitesi’nde 15 gün sürecek bir eğitim programını izlemek üzere Türkiye’ye gitti. /images/100/0x0/55eb424bf018fbb8f8b59557

Yunanlı öğrenciler iki hafta süreyle Trakya Üniversitesi’nin lojmanlarında kalacak ve Türkiye’nin sosyal tarihi, çağdaş Türk edebiyatı, Osmanlı tarihi, Türkiye’nin uluslararası ilişkileri gibi derslere katılacaklar. Yunanlı öğrenciler için ayrıca İstanbul ve Çanakkale turları düzenlenecek.

Edirne Valiliği, Trakya Üniversitesi ve Balkan-Rumeli Konfederasyonu’nun projesi, üç yıl içinde yaklaşık 150 Yunanlı öğrencinin misafir edilmesini öngörüyor. Atina Üniversitesi’nde de Türk öğrencilerin ağırlanması için benzer bir proje hazırlığı yapılıyor.

AİLELERİN İÇİ RAHAT

Atina tren garında Yunanlı öğrenciler neşe içindeydiler. Çoğu ilk kez Türkiye’yi ziyaret edecek olmanın heyecanını yaşıyordu. Aralarında şakalaşıyor, Türkiye’ye gideceklerinde nereleri ziyaret edeceklerini, ne alışveriş yapacaklarını konuşuyorlardı. Aralarından biri "Aradığımızı bulamazsak Türk öğrencilerden yardım isteriz" diyordu.

Yunanlı öğrencilerin görüşlerini almadan önce, kızı Athanasia’yı yolcu etmek için tren garına gelen Angeliki Papazoğlu’na soruyoruz. "İçimde hiçbir endişe yok. Gönül rahatlığıyla kızımı yolcu ediyorum. Türklerin kültürü, tarihi hakkında bilgi sahibi olacak" diyor.

Öğrencilerin arasına karışıyoruz:

- Maria: İlk defa Türkiye’ye gidiyorum. Çok merak ediyorum. Her şeyin çok güzel olacağına inanıyorum.

- İlektra: Bir kez Ayvalık’a gitmiştim, bu ikinci Türkiye ziyaretim. Büyük deneyimlerle döneceğime inanıyorum.

- Kaliopi: İlk kez böyle bir davet yapıldı. Türk dilini daha iyi öğrenebilme fırsatım olacak.

- Efi: Bizi çok iyi ağırlayacaklarına inanıyorum. Biz de önümüzdeki yıl Türk öğrencileri ağırlamaktan büyük mutluluk duyacağız. Türkiye hakkında, Türkler hakkında kitaplarda çok şey okuduk. Şimdi gerçekleri görme fırsatımız olacak.

- Katerina: Bizi davet etmeleri çok nazik bir davranış. Türklerle benzerliklerimiz neler, bunları yerinde tespit edebileceğim.

Gazetecinin mutlu günü işte...

Futbol için siyasi bir hikaye

Salı bitmiş, çarşamba sabahının ilk saatleri bile geride kalmıştı ama Atina şehir merkezindeki Sintagma Meydanı’nda, önünde etekli efsun askerlerinin nöbet tuttuğu neoklasik binanın ışıkları hálá yanıyordu. Yunan parlamentosu yeni futbol yasasını görüşüyordu. Yaz ortasında bu sıcak diyarda bir deniz kenarında serinlemek varken bu saatte parlamentoda olmayı, oturuma katılan kaç milletvekili isterdi? Eh orasını Allah bilir...

FİFA bir hafta önce Yunanistan’a Şampiyonlar Ligi ve Avrupa Kupası dahil bir yıllığına tüm uluslararası müsabakalardan men cezası vermişti. Bu cezanın kalkabilmesi için iki yıl önce milli takımı Portekiz’de Avrupa şampiyonu olan Yunanistan’a tanınan süre 15 Temmuz’da bitiyordu ve 12 Temmuz’un ilk saatlerinde parlamento hálá FİFA’yı memnun edecek yasayı tartışıyordu.

Yunanistan’da hemen her şey siyasettir. Dolayısıyla, dünyanın en popüler sporu futbol, siyasetin dışında kalamaz. Yıllarca da kalmadı. Taraftar kitlesi büyük olan bazı takımların borçlarının silindiği de görüldü, kesilen puanlarının iade edildiği de bu ülkede. Siyasetçi ile futbol yönetici arasında "kan davaları"na şahit olduk sık sık. "Futbolda patron kim" kavgası sürüp gitti yıllarca.

PATRON KİM KAVGASI

Yunan hükümeti birkaç ay önce hani meşhur "temiz eller" sloganını kullanıp futbolda şaibeyi ortadan kaldıracağı iddiasıyla bir yasa tasarısı hazırladı. Tasarı, ilk kez önümüzdeki sezon denenecek "süper lig" uygulamasında ve 2. ile 3. ligin organizasyonunda Futbol Federasyonu’nu köşeye sıkıştırıp, adeta "patron hükümet olacak" diyordu. Federasyon, başka çaresi olmadığından durumu FİFA’ya gammazladı. FİFA da "Patron, Futbol Federasyonu’dur" dedi ve cezayı kesip Yunanistan’a resti çekti.

Uganda, Barbados Adaları için oldu ama FİFA sanırım ilk kez AB üyesi bir ülkeye böyle bir ceza veriyordu. Avrupa ve UEFA kupalarından milyonlarca euro gelir sağlamayı hesaplayan takımlar yaygarayı kopardı tabii. Gazeteler "dünyaya rezil olduk" manşetleri attı. Hükümet, çaresiz, tasarıda değişikliklere gitti. Bir maddeyi değiştirdi, FİFA’dan yanıt "ı-ıh" oldu. İki maddeyi değiştirdi, FİFA’dan cevap aynı... Sonunda "Futbolda tek patron Federasyon" deyip havlu atmak zorunda kaldı.

HER İŞTE BİR HAYIR VARDIR

İşin içinde spordan sorumlu bakan yardımcısı Yorgos Orfanos ile Federasyon Başkanı Vasilis Gagaçis arasındaki "husumet" de var. Bakan, yardımcı federasyon başkanını istemiyor. Orfanos, FİFA yüzünden Gagaçis’e yenilmesine yenildi ama pes etmeyeceğini de gösterdi. Hükümet, amatör takımlara yardım için federasyona verdiği parayı kesti. Varsın şimdi federasyon başkanı Gagaçis, üçbinden fazla amatör takımla ne yapacağına kendi karar versin.

Çarşamba günü yeni futbol yasası İngilizce’ye tercüme edilerek FİFA’ya gönderilecekti.

Hatırlarsanız, birkaç yıl önce Türkiye ile Yunanistan 2008 Avrupa Kupası’na ev sahipliği için ortak başvuruda bulunmuşlardı. Bana göre, ortak başvuru Yunanistan bu işe gönülden inanmadığı için hedefine ulaşamamıştı. Eğer Avrupa Kupası’na ev sahipliği için Türkiye ile Yunanistan seçilselerdi ve bu dev organizasyona iki yıl kala FİFA çıkıp Yunanistan’a bu cezayı verseydi ne olacaktı düşünebiliyor musunuz?

Her işte bir hayır vardır...
Yazarın Tüm Yazıları