Nur Batur’un veda partisi

Atina’ya geldiğinde bir iki kez dışarıda bir kafede oturup sohbet ettik önce. Sonra bir gün elinde hoş çiçeklerin olduğu bir saksı ile ofisimi ziyaret etme nezaketini gösterdi.

Meslektaş olarak onca yıl birbirimize hep sevgi ve saygıyla yaklaştık. İyi bir iş yaptığımızda ‘mesleki rekabeti’ düşünmeden birbirimizi tebrik ettik. Atina’da özellikle de ‘kötü’ dönemlerde karşılaştığımız zorluklarda sanırım birbirimize hayli destek olduk. Yaptığı bazı işleri kıskanmadım desem yalan olur.

Çalıştığımız gazeteler aynı gruptu. O Hürriyet’in, ben de önce Radikal sonra da hem Milliyet hem de Radikal’in Atina temsilcisiydim. Çalıştığımız televizyonlar ise rakipti. O CNN Türk, ben NTV.

Kaç defa mesleki dayanışma çerçevesinde birbirimize haberler, fotoğraflar yolladık. Kaç defa televizyonlar için ‘ortak taktik’ izledik...

Nur Batur’dan bahsediyorum. Hürriyet’in yeni (üç ay oldu) Ankara temsilcisinden.

Yunanlı kaç politikacıya, kaç gazeteciye Hürriyet’in yeni Atina temsilcisi olduğumu söyledim; hep aynı cevapla karşılaşıyorum: ‘Nur Batur nerede?’ İnanın, Hürriyet’in yeni ofisi için anahtar yaptırmaya gittiğimde bile anahtarcı ‘Ya Hürriyet’in bir bayan muhabiri var’ dedi.

Kaç defa kızlarımızın büyümesiyle karşılaştığımız sorunlardan, kaç defa annelerimizin hastalıklarından bahsettik.

Nur Batur, geçenlerde Atina’daki ofis-evinde bir veda partisi verdi. Hükümetten, muhalefetten politikacılar, işadamları, diplomatlar, seçkin gazeteciler gelmişti. Başyazarımız Oktay Ekşi de bu güzel ve anlamlı geceye ayrı bir renk katarken, davetlilerin ilgi odağını oluşturdu.

Atina’ya ‘vedası’ bile Yunan devlet televizyonu NET’e haber oldu. Nur Hanım bu açıdan da bir ilke imza attı. Hükümet Sözcüsü yardımcısı Evangelos Andonaros ve eski hükümet sözcülerinden Vasilis Manginas’ı gördüm ekranda. Nur Hanım için hep iyi sözler söylediler. NET televizyonu son dakikada bile olsa Türkiye-AB ilişkileri için onun görüşlerine başvurdu.

Nur Batur’dan sonra Hürriyet’in Atina temsilcisi olmak daha bir zor. Daha çok çalışmak gerekiyor!

İTİRAF ET RECEP!

Yılın transfer bombasını ‘Suyun Öte Yanından’ açıklıyor. Fenerbahçe’nin kalecisi Recep maalesef ismini öğrenemediğimiz bir takıma transfer olmak için anlaştı. Şimdi Recep’in transfer haberini nasıl öğrendiğimizi en ufak detayları ile ifşa ediyoruz.

Yer, Atina Elefterios havaalanı. Genç yaşlarda ve yakışıklı sayılabilecek bir beyefendi havaalanı kapısından çıkıp sırada bekleyen teksilerden birisine binerek ‘center’ diyor.

Taksici kadın, Suyun Öte Yanından’ın hem dostu hem de ‘muhbirlerinden’ İstanbullu Rum, Pula. Beyefendinin cep telefonu çalıyor. Beyefendi Türkçe konuşmaya başlıyor. Hal hatır filan. Pula hiç bozuntuya vermeyip dinlemeye koyuluyor.

‘Kaleci Recep ile anlaştık her şeyde. Ama haberini sakın vermeyin. Birkaç gün bekleyelim. Çocuk tamam dedi her şeye’ diyor beyefendi. Az sonra Mikonos’a gideceğini, yatının orada beklediğini filan söylüyor galiba. Pula çakmak gibi. Ne ses ne seda. Türkçe bildiğini hiç belli etmiyor. Beyefendi şehir merkezine geldiklerinde taksiden iniyor. Pula Suyun Öte Yanından’ı arayarak bomba transferi duyuruyor.

Hemen Hürriyet’in spor servisini arayıp kaç tane kaleci Recep var diye soruyoruz. Fenerbahçe’mizden başka takımda olmadığı sonucuna varıyoruz ve size de iletiyoruz.

Recep, doğru söyle, kime transfer oluyorsun? Fenerbahçe’mizi bırakacaksan bir daha düşün. O beyefendi takside yalan söylemiyordu herhalde!

Adadaki eczane

Ege’de Rodos’un, Kos’un (İstanköy) da aralarında bulunduğu Onikiadalar Bölgesi’nde küçük bir ada Lipsi. Turistik filan değil öyle. Son yıllarda adı bir kez duyuldu, o da limanında ‘17 Kasım’ terör örgütünün beyni sayılan Aleksandros Yiotopulos yakalandığında.

Lipsi’de 2001 sayımına göre 704 kişi yaşıyor. Belediyenin web sitesine göre de 606 kişi.

İki yıl önce İtalyan eczacı Giulio Canabio ailesi ile birlikte turist olarak geldiği Lipsi’yi pek beğenmiş, pek sevmiş. Adayı gezerken eczane bulunmadığını da tespit edince eşi ve çocuklarına ‘Gelin buraya yerleşelim. Bir eczane açalım’ demiş.

Belediye başkanı Manolis Sideris’e giderek tercüman aracığıyla bu niyetini açıklamış. Pek sevinmiş belediye başkanı, hemen kabul etmiş, hemen destek çıkmış. Giulio’nun eczaneyi açmasına yardımcı olmuş. İtalyan da, İngilizce bilen bir Yunanlı genci kalfa alarak eczaneyi açmış.

İki yıl böyle geçmiş. Lipsi sakinleri mutlu. Ta ki bir gün Atina’dan gelen ‘kara habere’ kadar.

Eczacılar Odası, Giulio’nun Yunanca bilmediğinden ruhsatının elinden alınması için sağlık bakanlığına başvurmuş. Sağlık bakanlığı da başvuruyu kabul etmiş. AB vatandaşı Guilio kilit vurmak zorunda kalmış eczanesinin kapısına.

Kızmış, takip etmiş işin peşini. İtalya’nın Atina Büyükelçiliği bile sağlık bakanlığına ‘Hiçbir kararnamede, Yunanistan’da çalışmak isteyen AB vatandaşlarının mesleklerini icra etmek için Yunan dilini bilmeleri gerektiği belirtilmiyor’ diye mektup göndermiş. Sağlık bakanlığından ne ses ne seda...

Ailesini alıp İtalya’ya dönmüş dönmesine Guilio ama Lipsi sakinlerinin kahramanı da olmuş. Eczane açılmadan önce yirmi yıldır yaptıkları gibi ilaç alabilmek için ya Kilimli ya da Leros adasına gitmek zorunda kalan Lipsililer direnişe geçince sağlık bakanlığı yelkenleri indirmek zorunda kaldı.

Guilio adaya döndü, eczane açılacak ama ne zaman belli değil.

İtalyan’ı Eczacılar Odası’na ‘gammazlayanlar’ın Leros ya da Kilimli’deki eczacılar olduğu iddia edildi. Lipsililerin ilaç için gidiş-gelişleri kesilince işleri bozulmuş da ondan...

Kuzey Avrupa’nın her köyünde muhtemelen eczane vardır. Güney Avrupa’da sözgelimi İspanya’da, İtalya hatta Portekiz’de her köyle bir eczane olması yolunda muhtemelen çaba sarf ediliyor.

Ve ‘Suyun Öte Yanından’ soruyor: Guilio’nun ve Lipsi sakinlerinin başına gelenler acaba Yunanistan’dan başka hangi ülkede yaşanabilirdi?

Sözgelimi AB üyelik müzakereleri 3 Ekim’de başlayacak aday bir ülkede...

Siz de dersiniz?
Yazarın Tüm Yazıları