Paylaş
Saygınlığıyla tanınan To Vima gazetesinin Washington muhabiriyken okurdum yazılarını... Mübalaya, saptırmaya hiç rastlamamıştım. Haber ne ise o...
Atina’ya döndükten sonra hem yazıları, hem de televizyondaki “Dosyalar” adlı haber programında aynı çizgiyi sürdürdü. Önce haber... Herşey haber...
Hani illa da bir benzetme yapmak gerekse, Yunanistan’ın Mehmet Ali Birand’ıdır Aleksis Papahelas.
Şimdi o artık yine saygınlığıyla tanınan Kathimerini gazetesinin genel yayın yönetmeni. Gazetedeki yazılarında, televizyondaki programında hala o mütevazı tavır, hala o ciddi habercilik anlayışı.
Geçen Paskalya bayramını İstanbul’da geçirdi Papahelas ve izlenimlerini de gazetesinde kaleme aldı:
“Yıllar önce Türkiye’ye gittiğimde hep Yunanistan’dan çok uzak bir yerde bulunduğum hissine kapılırdım. Ama artık değil. Türkiye çıplak gözle bile görünen çok büyük adımlar attı” diyor.
Altyapı, eğitim ve iş dünyasında büyük ilerlemeler kaydedildiğini, Türk üniversitelerinin hem tesis hem de verilen eğitim açısından Yunan üniversitelerini çok geride bıraktığını vurguluyor ardından.
EŞİ GÖRÜLMEMİŞ DİNAMİZM
İzlenimleri “Türkiye’de eşi görülmemiş bir dinamizm ve kendine güven var. Uzmanların Türkiye’yi dünya ekonomisinde başrol oynayacak ülkeler arasında görmeleri mantıklı” şeklinde.
Şöyle devam ediyor yazısına: “Türkiye’de çelişkiler, eşitsizlikler ve iç sorunlar var diyenler haklı tabii. Yakın tarihte Türkiye’nin bir macera ile her an flört edebileceği de doğruydu. Ancak, bugün ülkenin çıkarlarının tehlikeye girmesini izin vermeyecek çok kalabalık bir orta sınıf oluştu”.
Bir de tespiti var: “Türkiye ile Yunanistan hem realite hem de psikoloji açısından geçmişte hiç bu kadar farklı durumda değillerdi”.
“Türkiye bugün 2004 Atina Olimpiyatları öncesinin Yunanistan’ını hatırlatıyor. Ancak arada bir fark var. Türkiye daha ciddi hareket ediyor. Bizim bir adım ileri gitmemizi engelleyen meseleler Türkiye’de çözülmüş durumda” diyerek sürdürüyor yazısını Papahelas.
Türkiye hakkında sürekli olumsuz yazılar yazan kalemlerin de bulunduğu bir gazetenin genel yayın yönetmenin bu değerlendirmeleri dikkat çekiyor.
Yunan medyasının görmek istediği Türkiye’yi değil de gördüğü Türkiye’yi anlatması, kamuouyunun Türkiye’ye bakış açısını etkileyecektir şüphesiz.
Jardinyer Davası
Kıbrıslı Rumların Yunanistan’dan tazminat almaları sanırım ilk kez oluyor. Selanik mahkemesi 2006 yılında Yunan polisinin dövdüğü Kıbrıslı Rum Avgustinos Dimitriu’nun açtığı 1 milyon Euro’luk tazminat davası için nihayet kararını verdi. Yunan devleti kendisine tam 300 bin Euro tazminat ödeyecek. Davacının, karar günü hakimlere son sözü “O günden beri zaman adeta durdu. Dört yıldır kabus içindeyim. Hayatımı mahvettiler” oldu.
Dört yıl önce bir gösteri sırasında yaşanan dayak olayı hakkında Yunan polisi “yoldaki jardinyere (büyük saksı) çarptı düştü ve yaralandı” şeklinde bir açıklama yapmıştı. Ne var ki amatör bir kameranın görüntüleri gerçeği söylüyordu. Polisler aralarına aldıkları Avgustinos’u yumruk tekme ayırımı yapmadan dövüyorlardı. Dayakçı 8 polis aleyhindeki dava hala sürüyor.
Olay Jardinyer Davası olarak tarihe geçti.
YUNAN-İSPANYOL “DÜELLO”SU
Şu sıralarda, Yunanistan ile İspanya arasında sinema sektöründe görünmez bir “düello” yaşanıyor. İkisinin de hedefi İngilizleri ikna etmek.
“Fountain of Life Productions” şirketi John Malkovich, Sophie Marceau ve Ben Kingsley gibi sinema dünyasının ünlü isimlerinin rol alacağı yeni bir film çekme hazırlığında.
Konu, teorisi ile ünlü Sisam’lı (Samos) Pisagor’un (Pithagoras) hayatı. Yani bir diküçgende dik kenarların karelerinin toplamları hipotenüsün karesine eşit olduğunu keşfeden ve “sayıların babası” olarak da bilinen Yunanlı filozof ve matematikçinin hayatı,
“Düello” filmin çekimlerinin nerede yapılacağında. İspanyollar da, Yunanlılar da çekimlerin kendi ülkelerinde yapılması için İnfiliz yapımcı şirkete projeler sundular.
İspanya’da neler oluyor bilemem ama Sisam adası sakinleri bu fırsatın kaçmaması için ne gerekiyorsa yapmaya hazırlar. Eğer Yunan projesi tercih edilirse gerekli 150-200 bin euro’nun bulunması için şimdiden seferber oldular.
“Pythagoras: The gates of Ligh” adlı film için Yunanistan’da karar kılınırsa, çekimler Sisam adasından başka, Pindos ve Meteora bölgelerinde yapılacak.
Sisamlılar haklı. Sinema bazen milyonlarca euro harcanıp yapılan turizm amaçlı tanıtma kampanyalarından daha verimli sonuçlar sağlıyor.
Sophia Loren’in oynadığı “Boy on a Dolphin” sayesinde Hidra, Gregory Peck ile Antony Quinn’in oynadığı “The guns of Navarone” sayesinde Rodos, Nicolas Cage ile Penelope Cruz’on oynadığı “Captain Coreli’s mandolin” sayesinde Kefalonya, Angelina Jolie’nin oynadığı “Lara Croft Tomb Raider” sayesinde Santorini, Meryl Streep’in oynadığı “Mamma mia” sayesinde Skopelos adaları dünya çapında “bedava reklam” fırsatı buldular.
Bu açıdan, Pisagor’un ölümünden 2500 yıl sonra bile memleketi Sisam’a katkısı olabilir.
Paylaş