Mikonos’ta öğle yemeği saat 20.00 sularında yeniyor. Ardından uyku vakti. Akşam yemeği ise güneşin doğuşundan üç dört saat önce yeniyor. Ardından eğlence... Güneşin doğuşu, ne libidoyu ne de alkolü etkiliyor.
Mick Jagger, "toparlamak kaydıyla arada bir dağıtabilirsin" sözünü söylerken herhalde Mikonos adasını ya bilmiyordu ya da istisna sayıyordu.
Atina sosyetesinin ünlü simalarından Yunanlı dostlarımızın davetlisi olarak 20 yıl sonra ziyaret ettiğimiz Mikonos’ta gezdiğimiz yerler ve gördüklerimiz, bu diyarın Yunanistan’ın başka hiçbir adasına benzemediği ve sözgelimi İbiza ya da St. Tropez gibi "uluslararası pasaport" sahibi olduğunu teyit etti.
"Günah adası" Mikonos’ta ilk öğrendiğimiz "mesai" saatleri oldu. Öğlen 14.00 gibi uyanıyorsunuz, kahvaltının ardından denize gidiyorsunuz. Öğle yemeği saat 20.00 sularında yeniyor. Ardından uyku vakti. Çocuklar gece yarısı, anne-babalar bir, gençler ise iki saat sonra sokağa çıkıyorlar. Akşam yemeği güneşin doğuşundan üç dört saat önce yeniyor. Ardından eğlence. Güneşin doğuşu, ne libidoyu ne de alkolü etkiliyor.
ŞEZLONG KİRASI 3 BİN EURO
Uyandık ve kahvaltımızı yaptık. Adanın sahillerini gezmeye başlıyoruz. Eşcinsellerin mekanı Super Paradise Plajı, 20 yılda büyüyüp olgunlaştığımızı ve pek çok şeyin artık bizi şaşırtmadığını, hatta ilgimizi bile pek öyle çekmediğini gösterdi. Elia’da, Kalafati’de, Plati Yialo’da tertemiz sahillerle kucaklaştık ama arabamızı park edinceye, şezlong buluncaya kadar canımız çıktı.
Müzik, kulakları rahatsız edecek düzeyde, her plajın barında da birileri dans ediyor. Kimi Yunan, kimi İngiliz, kimi Japon, çoğu İtalyan... İlgimizi en çok çeken Psarou’daki plaj oldu. Burada, deniz kıyısındaki şezlonglar "altın madeni" gibi. Vallahi de billahi de kombine bilet usulü kiralanıyorlar. 2006 yazı için denizden iki adım mesafede şezlonga uzanmak isteyenler, sezon başında 3 bin euro ödedi. Psarou plajında güneşlenirken seyyar çalgıcı olarak bir saksofoncu çekiyor ilgimizi.
EN PAHALI EVLER
Yunanistan’ın birçok adasında bol bol bulduğumuz sakin sahillere Mikonos’ta rastlayamadık. Keşfedilmedik yanı kalmamış bu adanın.
Her yerinde büyük paralar dönüyor, rekabet de büyük oluyor ister istemez. Bu yüzden hizmet sektörü pek gelişmiş. Hizmet anlayışı dört dörtlük. Her şey abartılmış ancak her şey de standartların üzerinde.
Tek bir ağacın bile olmadığı kupkuru kayalıklarda mantar gibi türeyen inşaatlar dikkatimizi çekiyor. Mikonos, gayrimenkulleri dünyanın en pahalılarından. Düşünsenize, 200 metrekare bir ev inşa edebilmek için sekiz dönüm arazi satın almak zorundasınız. Bu nedenle de yeni evlerin hemen tümünde yüzme havuzu, spor sahası v.s. var.
PARK YERİ TORPİLLE
Deniz faslı bitti, güneş de ertesi gününe kadar dinlenmeye çekilmek üzere. Öğle yemeği için dostlarımız bizi "Sol Y Mar"a götürdüler. Yemeğimiz, Mikonos sosyetesinin yallardır "milli yemeği" olan suşi ve ıstakozlu makarna. Adamlar "Greek suşi"yi bile keşfetmişler. Pirinçli ıspanak, marine edilmiş mezgit balığı, karides tartar filan. Tatlı olarak masaya gelen ananaslı, şeftalili baklavayı, Güllüoğlu baklavacısı tatsa esefle protesto ederdi.
Gece haberlerinden biraz sonra kalktığımız öğle uykusunun yorgunluğunu duş alarak attıktan sonra Hora’ya yani adanın merkezine yöneliyoruz. Atina’ya taş çıkartacak fiyatı olan bir otoparkta, dostlarımızın ismini söyleyerek yani torpil ile arabamızı bıraktıktan sonra daracık sokaklara karışıyoruz. O kadar metrekare içinde o kadar ünlü markayı bir arada görmek başka bir yerde imkansız olsa gerek. Turistik eşya o kadar çok ki, alası gelmiyor insanın.
HER KÖŞEDE BİR MEŞHUR
Sahilde yürürken eski başbakanlardan Andreas Papandreu’nun son eşi Dimitra Liani ile karşılaşıyoruz. Yanındaki genç yeni sevgilisi olsa gerek.
Akşam yemeğini Kamares’te yedik. İki üç yıl önce uluslararası ödül almış bu bar-restoranda deniz ürünleri hamur işi yemeklerle birleştirilmiş. Masamıza Lefteris Pandazis yaklaşıyor. Ajda Pekkan ile ortak şovlarından tanıyoruz kendisini. Mikonos’un en revaçta mekanlarından La Notte de sahne alıyor bu dönem. Saat 04.30’da çıkıyormuş sahneye.
Garson kız kulağımıza içerde ayrı bir şahsiyetin içkisini yudumladığını söylüyor. Ünlü modacı Jean Paul Gaultier, yanında genç arkadaşlarıyla eğleniyor. Gözlerine bir baktık. Bazen hiçbir şey tesadüf değil, dedik içimizden. Bu yaz, Roman Polanski, Michael Douglas, David Beckham dahil birçok ünlü geçmiş adadan. Bir mekanda, bu kadar çok şampanya ve üstelik hepsi aynı marka (Moet & Chandon) tüketildiğini hiç görmemiştik. ŞAMPANYA DOLU HAVUZ
Yemek faslı da bittiğine göre eğlenceye gelmişti sıra. Dostlarımızın hoş bir sürprizi vardı: "Güzel". Mikonos’un tam göbeğinde, içeri girebilmek için onca insanın her akşam ayrı bir mücadele verdiği barın adı Güzel. Ne yalan söyleyelim, eğlence dorukta iken Tarkan’ın şarkılarını peş peşe dinleyince iftihar ettik.
Gün ağarmıştı ve sahilde yürüyorduk. Dostlarımıza "Abartı nereye kadar" diye sorduk" İşte cevap: "2000 yılında Atina borsasında büyük paralar kazanan bir tanıdığımız, havuzundaki suyu boşaltıp pahalı Fransız şampanyaları ile doldurdu. Herkes havuza atladı."
İnsanlar mutluydu. Çoğu aradığını bulmuştu o gece. Millet ayrımı yapmakta zorlanmadık. Yunanlılar, gece boyunca olduğu gibi, sabahın o saatinde de cep telefonlarıyla konuşanlardı. Kime ne derler? Ne cevap alırlar bilinmez.
Aynı şeyleri başka başka mekanlarda üç gün yaşadık. Pilimiz bitti. Tat da almaz olduk. Sakin denizleri, sakin sahilleri özledik. Katıksız, sadece ızgarada pişen, üstüne limon sıkılması bile ayıp balıkları...
Eğer cebinizde bol para varsa Mikonos’u ziyaret edin deriz elbette.
Panamerican Havayolları şirketi şatafatlı dönemini yaşadığında, "Bugün Yaşa Yarın Daha Pahalı Olabilir" sloganını benimsemişti. Panamerican iflas etti. Mikonos’un henüz öyle bir endişesi yok.
BİRKAÇ ADRES
Mikonos’ta günde 1000-1500 euro arasında para harcamak işten değil. İşte adanın önemli adresleri:
Otel: Santa Marina, Kivotos, Tharroe, Belvedere (ada merkezinde), Bill & Coo Suites