Doğum günümdü

- Baba?

- Merhaba Marianna.

- Doğum günün kutlu olsun.

- Mersi kızım.

- Nasılsın baba?

- İyiyim sen?

- Çok iyiyim. Arkadaşımla Poros adasına gidiyoruz.

- Anladım.

- Seni çok seviyorum baba. Doğum günün yine kutlu olsun.

Telefon kapandı...

Bir, iki, üç ve daha bilmem kaç gözyaşı süzüldü yanaklarımdan.

Daha yaşı 17 bile değil ama Marianna, bilerek-bilmeyerek bana bir sürü şey öğretti. Onca duyguyu nasıl kontrol etmem gerektiğini...

Endişe etmemeliyim, korkmamalıyım, aklıma kötü şeyler gelmemeli mesela. Rahat olmalıyım. İleriki yaşantısını çok olumsuz etkilemeyecek şeyler yapmadığına göre karışmamalıyım. Ona kayıtsız şartsız güvenmeliyim. Hatasını kabul etmesi ve "bir daha yapmam" demesi, yelkenleri indirmeme yeterli olmalı. Üç, beş, on gün sonra da aynı hatayı tekrarlarsa "Çocuk... Ergen" demeliyim. Umudumu hiç kaybetmemeliyim. Düş kırıklığımı da yansıtmamalıyım. Ve en önemlisi sevgimi ya gizlemeliyim ya da kurdeleli ponponlu ambalajla sunmalıyım.

Tamam da bazı şeylerin hayatta 2, 5, 10 kez olmayabileceğini, bazen bir "evet" ya da bir "hayır"ın neler alıp götürebileceğini nasıl anlatasın?

Yeni gerçeklere alışıyorum ve herkesin nasihatini uyguluyorum. Bekliyorum, sabrediyorum.

Zamanlar çok değişti. Siyah-beyaz televizyon dönemi ergeni ile bilgisayar ve cep telefonu ergeni arasında iletişim ne zor.

Gözyaşlarımı sildim.

Doğum günümdü.

Gazetelere göz attım. Bir arkadaşımın köşesinde doğum günümü kutlaması keyfimi biraz olsun düzeltti. Sağolsun.

Hatırlamayacağını bile bile yaşlı annemi aradım.

- Anne 49 yıl önce bugün ne olmuştu?

- Ne olmuştu oğlum?

- Beni doğurmuştun yaaaa.

- Evladım, ihtiyarım unuttum kusuruma bakma.

- Olsun be anne, şimdi mutlu yıllar de.

- Mutlu yıllar oğlum.

Cep telefonuma gelen mesajlar, arayanlar... Sabahki gözyaşlarım uzakta kalmıştı.

Tesadüf bu ya, öğle saatlerine doğru İstanbul’dan bir "emanet" ulaşacaktı. Ya da ben öyle sanıyordum. Beynimde kazılmış yegane bir gecenin fotoğrafları ve CD’si ile büyük bir keyifle yazdığım "Yacht" dergisinin son sayısı.

- Yorgo Bey... Uçaktan az önce indim şehir merkezine yaklaşıyorum. Emanetlerinizi 20 dakika sonra teslim edebilirim.

- Tamam hanımefendi.

Beklemeye başladım.

- Yorgo Bey, Kolonaki Meydanı’nda Peros kafedeyim.

- İki dakikada oradayım.

Meydan 100 adım mesafede ve 100 defa adım attıktan sonra mucize.

- Yorgoooooooo.

İnsan hayatında unutamayacağı kaç sürpriz yaşayabilir ya?

Öylece kaldım. Ta İstanbul’dan dostlarım gelmiş. Benim için gelmişler. Doğum günümü kutlamak için.

Hediyeler bile getirmişler, gelmeyen dostlar da yollamışlar. Koskoca bir "operasyon" düzenlenmiş günler öncesinden.

Hayatımın en güzel günlerinden birini yaşadım. Çocuklar gibi sevindim.

Saatler nasıl geçti hiç anlamadım. Her kadeh kaldırışımızda slogan Yunanca "kiries ke kirii", yani "bayanlar ve baylar"dı. Bir ara bu sloganı "yeriz inleriz" diye algılayanlar oldu.

O kadar naziktir ki dostlarım, akşam yakınlarımla doğum günümü kutlayabileceğimi bile düşünerek günübirlik gelmişler.

Ayrılık saati yaklaştığında, Atina havaalanında uğurlarken teşekkür, teşekkür, teşekkür ettim yüreğimden.

Ve yine bir, yine iki, yine üç damla yaş aktı yanaklarımdan.

Doğum günümde bambaşka duygularla iki defa ağladım.

Dönerken de geriye, yalnızlığıma bir temmenide bulundum. Seneye aynı gün hem Marianna hem de dostlarımla birlikte olmayı...

İyi turist kötü turist

Turist dendi mi biraz "ırkçı" olurum. Ege’nin iki yakasında da onca cennet parçalarında gördüklerim bir yana, Avrupa’nın onca şehrinde karşılaştığım turistler arasında ayrım yapıyorum. Bence en iyi yabancı turistler Türkler ve Yunanlar.

Dikkat edin, bir restorana girerken öyle dışarıda fiyat listesine baktıklarına pek rastlayamazsınız. Güzel bir yemek, paradan daha önemlidir onlar için. Deniz kenarında otursunlar, balık, deniz ürünleri, şarap rakı, uzo gelsin masaya. Bahşişte de cömerttirler.

Çarşılarda dolaşırken onu da bunu da şunu da alırlar. Yeter ki beğensinler. Diğer turistlerden çok daha fazla dolaşmayı, seviyeli eğlenmeyi severler.

Ya diğer turistler?

To Vima gazetesinde okudum, aynen katılıyor ve aktarıyorum:

İngilizler: Özellikle gençleri bir felaket. Çok içerler ve kontrolden çıkarlar. Almanlar ile aynı yerde olmaya tahammül edemezler.

Almanlar: Talepleri bitmez tükenmez. Haklarını çok iyi bilirler ve sonuna kadar haklarını savunurlar. İngilizlerden nefret ederler, Ruslara da pek yaklaşmazlar.

Ruslar: Ege’nin iki yakasında da yeni sayılırlar. Sanıldığının aksine büyük bir bölümü büyük paralar harcar ama fazla gösteriş meraklısıdırlar. Başka ülkelerden turistlerle birlikte olmayı sevmezler.

Balkan ülkeleri: İyidir usludurlar da, ceplerinde genellikle para yoktur.

Fransızlar: Turizm sezonunun yoğun olduğu dönemde evlerinde otururlar. Genelikle nisan ya da ekim aylarında seyahat ederler.

Hollandalılar: En iyi turistlerden. Hem çok lisan konuşurlar hem de kozmopolit tiplerdir.

İtalyanlar: Uzaktan fark edilirler. Öğlenleri siesta uykusunu kaçırmazlar. Kötü bir huyları var, o da nereye giderlerse gitsinler İtalyan mutfağından şaşmıyorlar.

Yunan polisinin müdahale ettiği vakalara bakıldığında İngiliz turistler "sabıkalılar listesi"nde rakipsiz 1 numara. Çılgınlıkları için de Korfu adasında Kavos, Kos adasında Kardamena, Girit adasında Malia, Zakinthos adasında da Lagana sahillerini seçtikleri görülüyor.

Girit’in Malia sahilinde daha geçenlerde sarhoş olup yanlışlıkla kuyuya düşen iki genç İngiliz turist, itfaiye tarafından kurtarıldı. Bir diğeri ise sarhoşluğun etkisiyle otelin üçüncü katından düştü. Verilmiş sadakası vardı, birkaç kırıkla kurtuldu. Yatak kapasitesi 13 bin civarında olan Malia’da otel sahipleri, "Burayı temizlemek için 1 tank birliği, 1 paraşütçü birliği ve komandolar gerek" diyorlar şaka yollu. Ancak her şeye rağmen para tatlı. Pek öyle bağırıp çağırıp tepki gösteren yok İngiliz çılgınlıklarına.

Teşekkür

"Suyun Öte Yanından" Hürriyet’te üç yaşına girdi. Bu süre içinde eklerin başındaki Neyyire Özkan ile defalarca karşılaştık, sohbet ettik. Son kez Hürriyet’in 60. yıl özel yayımının fotoğrafları içindi. Her defasında sağolsun iltifatlarına "yapmayın ya her şeyden önce muhabirim" tarzı cevaplar verirdim. Doğuş Grubu’na geçmiş diye okudum. Yardım ve destekleri için yürekten teşekkür eder, başarılar dilerim.
Yazarın Tüm Yazıları