Fanarakia lokantası tıklım tıklım dolu. Orta yaşlı iki çift Yunanca sohbet ediyor. Üstelik çiftlerin bir Türk. Şaşkınlığım diz boyu. Mutlaka vardır ve mutlaka ben rastlamamışımdır ama Batı Trakya’da bir Türk ve bir Yunan çifti aynı masada hiç görmemiştim
Batı Trakya’daydım geçenlerde, İskeçe’de. Tesadüfün böylesi festival var. Ortalık cıvıl cıvıl. Müzikler birbirine karışmış. Rock, Yunan türküleri ve ‘Hani benim 50 dirhem pastırmam’ bir arada. Adım başı etkinlik. Seyyar satıcılar sıcak lokma pişmaniye ve tulumba tatlısı satıyor. Kulağıma değen konuşmalar Yunanca genelde, arada bir de Türkçe. Polis trafiği kesmiş şehrin merkezi koskoca bir yaya yolu. Anadolu Ajansı’nın Batı Trakya muhabiri dostum Mehmet Hatipoğlu’ndan akşam yemeği için tüyoyu almıştım önceden. Doğru ‘Fanarakia’ lokantasına. İri dilimlere kesilmiş ve nar gibi kızarmış kalamar, beyaz peynirin domates ve sivri biberle fırında buluşmasının meyvesi ‘buyurdi’ ve bir şişe bira. Kalabalık mı kalabalık Fanarakia. Yan masaya ilişiyor gözüm. Orta yaşlı iki çift oturmuş Yunanca sohbet ediyor. Sohbet Türkiye’de ve Yunanistan’da siyaset. Sohbet Balkanlar, sohbet Avrupa, sohbet alışveriş derken, kahkahalar da eksik olmuyor. Masadaki erkeklerden biri dikkatimi çekiyor. Birine benzettiğim için dayanamayıp soruyorum. “Ben Ali Müminoğlu” diyor ve ekliyor “Batı Trakya’daki tek Türk sanayici”...
ÜNİVERSİTE SIRALARINDA BAŞLAYAN DOSTLUK
İyice arttı merakım. Batı Trakya’da fabrikatör Türk tanımıyordum ve hiç de öyle birinin olduğunu duymamıştım. Ali Bey anlatıyor: “1996’da kurdum fabrikayı. AB fonlarından da yararlandım. Yılda 270 bin metrekare mermer üreten bir tesisim var. İhracatım 3 milyon Euro’nun üzerindeydi. Krizle bu rakam epey düştü.” İki çocuk babası Ali Bey, Batı Trakya Türklerinin liderlerinden rahmetli Dr. Sadık Ahmet’in eşi Işık Hanım’ın ağabeyi. Eşi ise Yunan SSK’sı İKA’da 30 yıldır doktor. “Yunan cumhurbaşkanları, başbakanları, ekonomi bakanları ile birlikte işadamları heyetleriyle Çin’den Katar’a, Bulgaristan’dan Hindistan’a kadar gittim. Türk ve Yunanlı işadamlarının her buluşmasında da hazır bulundum” diyor. İskeçeli Ali Bey’e karşısında oturan çifti soruyorum: “Niko, Atina Teknik Üniversitesi’nden arkadaşım. Makine mühendisiyiz ikimiz de. Üniversite yıllarında çok iyi arkadaştık. Atina’dan geldi eşiyle. Yarın birlikte Edirne’ye gideceğiz...” Niko araya giriyor “Ali’nin üniversitedeyken otomobili vardı. Yıl 1974. Sürekli beraber gezerdik.” Kalamar bitti, buyurdi bitti, bira bitti vakit de epey ilerledi ama garsondan hesap istemek niyetinde değilim. Sohbet, kah Türkçe kah Yunanca sürüyor. “Batı Trakya’da niye Türk sanayici yok?” diye soruyorum. “Bizim insanımız genellikle çiftçi yani toprakla uğraşıyor. Fabrika kurmak da çok para ister. Ama son yıllarda küçük KOBİ’ler kurmaya başladılar” cevabı veriyor. Ali Bey’i de, Niko Bey’i de, hanımlarını da pek sevdim. İki eski dostun konuşurken birbirlerine bakışlarını sevdim. Vedalaştık.. Dileğim bir daha Batı Trakya’ya gidişimde aynı masada oturan başka Ali’ler ve Niko’lar görmek.