İstanbul’un bir çınarı olan Zoğrafyon Rum Lisesi tam 118 yaşında. İstanbul’da kalan Rumların bir aynası bir umudu bence bu okul. Bu yüzden de gözbebeği gibi korunmalı
Malum, Türkiye’de okullar açılıyor. Yarın İstanbul Beyoğlu’nda, Turnacıbaşı sokakta 40 öğrenci okulların çatısına çıkarak öğretmenleri ve velileri ile birlikte barış dilekleriyle 118 balon uçuracaklar. Sonra hep birlikte tören salonuna inecekler. Küçük bir konserin ardından ‘118. doğum günü pastası’nı kesecekler. O 40 çocuğun harçlıklarından biriktirdikleri paralarla alınan beş tekerli sandalyeyi Tuzla Bedensel Engellilerle Dayanışma Derneği’ne hediye edecekler. Duyduğuma göre, törende Ediz Hun da hazır bulunacak. İlerleyen günlerde, 118 fidan dikecek o 40 çocuk. 118 yaşlı ve öksüzü ziyaret edecek. Velilerinin, yakınlarının, arkadaşlarının da katkısıyla 118 kan bağışında bulunacaklar. İstanbul’un bir ‘çınar’ı olan Zoğrafyon Rum Lisesi tam 118 yaşında. Önceki yıl 49, geçen yıl 41 öğrencisi vardı koskoca tarihi okulun, bu yıl bir eksik. Benim mezun olduğum 1977 yılında sadece erkek lisesiydi ve fen, ticaret ve edebiyat bölümlerinden 30’dan fazla mezun vermişti. Geçen yıl sekiz mezunu vardı ve beşi Türkiye, üçü de Yunanistan’daki üniversiteleri kazandı. İstanbul’da kalan Rumların bir aynası bir umudu bence bu okul. Bu yüzden de gözbebeği gibi korunmalı. Kaç öğrencisi kalacak 5-10 yıl sonra Zoğrafyon’un? Düşünmek bile üzüyor. O sınıflar, o duvarlar, o merdivenler 118 yıl öğrencilerin seslerine kahkahalarına gürültüsüne alışmış. Ölü bir sessizliğe nasıl gömülsün? Öğrenci kalmadı diye kapanmamalı bu eğitim yuvası. Peki nasıl olacak? Zoğrafyon 10 yıl, 20 yıl sonra nasıl dimdik ayakta kalacak? İşte onu bilemem. İçimden bir ses bir yolu yordamı olmalı, bulunmalı diyor. 2010 ders yılı sonunda dönemin Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu durumu Zoğrafyon’dan farksız ‘Kırmızı Mektebi’ yani Fener Rum Lisesi’ni ziyaret etmişti. O gün düzenlenen törende Zoğrafyon Lisesi’nin Müdürü Yianni Demircioğlu, Eğitim Bakanı’na hitaben “İstanbulla özdeşleşen Rum okullarını, kâh ağlatan kâh güldüren klasik bir tiyatro eseri gibi gözlemledim. Öğrenci sayısının sürekli azalması en büyük olumsuzluk. Tiyatro kapanmasın, perde inmesin. Bizler bu tarihi oyununun son kahramanları olmak istemiyoruz” demişti. Biliyor musunuz... Dünyanın neresinde olursa olsun, azınlık olmak zordur; çok zordur..
Vergi ödemeyene karanlık cezası
Parayı veren Avrupa Birliği ve IMF aşağı yukarı “Beyler eğer size açtığımız 110 milyar Euro’luk kredinin 8 milyarlık altıncı dilimini almak istiyorsanız, bütçede hedeflenen rakama ulaşmalısınız. Yani 1.7 milyar Euro toplayın” deyince iflas kabusunun iki yıldır bir türlü bitmediği Yunanistan’da hükümet yine kara düşüncelere daldı. Memur ve emeklinin yılda bir maaşı kesilmiş, özel sektör kan ağlıyor, işsizlik yüzde 20, herkese de gelirine göre ‘kelle vergisi’ konmuş zaten. Kimden toplasın onca parayı hükümet? Bakmış birileri, 10 milyon nüfuslu ülkede emlak sahipleri 4 milyon civarında. Geçen yıl emlak vergisi artırılmıştı ama özel emlak vergisi konmamıştı. Eh şimdi zamanı... Hükümet kararını açıkladı: “Konut sahipleri semte ve binanın eskiliğine göre metrekare başına 0.5 ile 10 Euro arasında özel emlak vergisi ödeyecek.” Yunan halkının vergi ödemeyle arasının hiç de iyi olmadığının bilincindeki hükümet, “Bu vergi elektrik faturalarına dahil edilecek” diye de buyurdu. İşin daha kötüsü, özel vergisi ödenmeyen dairenin elektriği kesilecek. Peki ev sahibi vergiyi ödemedi diye elektriği kesilen kiracının günahı ne? Hükümet buna da, “Ev sahibi ile anlaş. Kira yerine özel emlak vergili elektrik faturasını öde” çaresini buldu. Bu diyarda ekonomik kriz neredeyse iki yıl önce patladı. Hükümet tedbir üstüne tedbir alıyor ama sonuçlar hiç de iç acıcı değil. Gideri azaltayım derken, gelir de azalıyor. Geliri kısıtlayayım derken gider artıyor. Yunanistan yerinde sayıyor. Ve halkın kafası giderek bozuluyor.