Yonca Tokbaş - Kelebek
Yonca Tokbaş - Kelebek
Yonca Tokbaş - KelebekYazarın Tüm Yazıları

Yedi canlı çocuk kalpli kadın

Arkadaşımız Yonca, aslında bir süredir kendisiyle uğraşmakta.

Haberin Devamı

Yedi canlı çocuk kalpli kadın

Arkadaşımız Yonca, aslında bir süredir kendisiyle uğraşmakta.

Doktor doktor gezip 3-5 civarında seyreden tansiyon, halsizlik, peltelik, aşırı dikkatsizlik, hızlı tren modunda çarpan taşikardilik, durup dururken direksiyon başında bayılma, ayılma, çok uzun süren kanama ve saire gibi dertlerine deva aramakta.

Kendisi, nedendir bilinmez, doğduğu günden beri her türlü hastalık ve olayın en abuk şeklini geçirdiğinden, tıp tarafından zaten incelenmelidir bir bakıma.

Olaya başka bir boyuttan bakmak isteyenler için ise “Öldürmeyen Allah öldürmüyor” olayına da iyi örnektir kendisi bu arada.

Burnu kedisi yüzünden kırılan, 5 kere zatürre olup ayağa hiçbir şey olmamış gibi kalkan, toksik şoka girip septisemiden ölmeyen, spirali içinde kaybolan, kendi kocaman kadın olsa da kalbi çocuk kalmış, kanı 15 dakikada filan anca pıhtılaşan ve ama bundan dolayı hiçbir korkulacak hastalığı da bulunamayan, bayılırken arabayı kenara çekmeyi başaran kaç insan vardır ki?

Haberin Devamı

4 Yapraklı Yonca’ yı yazmaya başladığı taaa ilk günden beri takip edenler iyi bilir.

Varsa bir gariplik, ancak Yonca’ ya olabilir.

Yonca, onca doktor gezip bunca tahlil yaptırıp dere tepe düz gidip aynı yokuşları çıkıp aynı tümseklerden atladıktan sonra, geldiği nokta sıfır noktası oldu aslında.

 

Gönül yorgun!

Kendisi; uykusuzluk, hassaslık, moralsizlik, sık ağlama, içine kapanma, çok konuşan bir kadından ölümcül sessizliğe geçme, gereksiz sorumluluk sahibi olma, mükemmelliyetçilikten kafayı yeme, herkesin derdine deva olup kendini germe, millete koşup kendini hiç etme, elalemi eğlendirip kendini ezme, nazara gelme, eşek tepse kendisinden bilinme, zürafa uçsa tutmaya kalkma, ne yaparsa yapsın, ne kadar çok çalışırsa çalışsın hiçbir şeye yetişememe, kimseye asla hayır diyememe, dünyanın her yükünü yüklenme, gereksiz yere herşeyi önemseme ve ha bire kendini suçlu ve vicdan azaplı hissetme gibi şeylerden şikayetçiydi de...

Haberin Devamı

Takati kalmamıştı işte...

Anasını sattığımızın ekonomisi, borçlar harçlar da üzerine binince teller sanırım koptu kadıncağızda iyice. Aslında bizim Yonca hiç depresif bi kadın değildi, bize göre onu bu kahpe ekonomi bu hale getirdi!

Malum durumlar iyiymiş gibi davranmak moda ya bu dünyada, bu da belki çok bunalttı bu kadını.

Ama bakmayın siz, bizim bu Yonca güçlü kadındır, kolay bırakmaz kendini. Annesinden öyle görmüştür, savaşçı Amazonlar gibidir. E baktı ki bu böyle olmayacak, Yonca kendi kendine sorunu bulup teşhisi koyup kendi canına okuyup acilen kendini ayağa kaldırmaya karar kıldı. Cart uygulmaya başladı, zaman kaybetmeye alerjisi vardı.

Haberin Devamı

Azimle şey edip taşı deler, ayağa mutlaka kalkardı.

4 Yapraklı Yoncamızın bir güzel huyu da, herşeyden önce bu dünyanın en şanslı kadını olduğunu hiç aklından çıkarmamasıydı.

Yonca, sorunlarla dalga geçebilmenin ve onlara kahkaha patlatabilmenin gücüne inanırdı.

 

Garip ama gerçek

İnsan önce kendini tanımalı. İnsan, tanıdığını sandığı kendisiyle sıkı bir sohbet edip kendini mertçe tanımak için harbi emek harcamalı.

Yonca’ da aynen oturup bir güzel en iyi yaptığı şeyi yaptı!

Tüm karışık tutarlı tutarsız hislerini,

Düşünce ve dertlerini,

İstek ve hayallerini,

Hayalkırıklıkları ve beklentilerini,

Hatalarını ve doğrularını,

Cesaret ve korkularını,

Yaptıklarını ve yapamadıklarını,

Haberin Devamı

Yapabileceklerini, yapamayacaklarını,

Kıl olduğu ve sevdiği insanları,

Kıranları ve kırmayanları,

Ve bütün bunların kendisinde yol açtığı “yan etkileri” bir kağıda olduğu gibi yazdı. Ama nasılsa öyle. Gördüklerine inanamadı. Amma çok kendisini kandırmıştı. Yuh! İnsan Herkül olsa dayanamazdı. E malum kendisi aslında ufacık tefecik bir kadındı. Hemen, kendisi doktor olup yeni tanıştığı diğer kendisini de hastası olarak lapadanak karşısına aldı. Tüm semptomları teker teker “googleladı”. Sonra kalktı uzmanına danıştı.

Anam anam anam o da ne!

Meğer Yonca’ nın bedeninde “Beeeeee” vitamini ve yedi sülalesi eksik kalmıştı.

Belki de sırf bu yüzden iki lafın bir başı “be” diyerek konuşup yazmaktaydı. Mesaj açıktı; beyin anlatmaya çalışıyordu, gönül anlamıyordu. Yonca malum “inadım inat totom iki kanat” bir kadındı.

Haberin Devamı

Hani biz Türkgiller her canı sıkılana bir antidepresan daya modunda insanlarız ya, hah işte, sanırım kendisi o kategoriden azıcık uzak kalmak taraftarıydı. En azından şu anda.

Yonca’ da koşa koşa gittiiii, içinde herrr türlü “Beeeeee” (çünkü bir dolu “Be” vardı 1 den 12’ ye kadar filan gidiyor) olan; Çinko, Magnezyum, E vitamini ve Demir de ekstradan bulunan bir komplekse kapıldı. Sihirli kutunun üzerinde de zaten kocaman “Stresstabs” yazmaktaydı.

 

Ey depresyona meğilli gönlü yorgun mecali bitikgiller sıkı durun şimdi!

Bizim Yonca’ya Beeeeee kompleksine girmek resmen yaradı.

Gaz o gaz, bir de balık yağı dayadı mı “Beee” üzerine... Ohhh maşallah! Hafızası da dikkati de cillop gibi oldu, yine. Çok şükür.

Aldığımız haberlere göre şu anda tansiyonu daha iyi, morali de. Sakinlik de çökmüş üzerine! Gerçi Yonca’ nın sakinliği nereye kadar gider orası bilinmez... Hayırlısı olsun diyelim kendisine.

Kalbi de gümberdemeyi azaltmış, ağzından çıkmıyormuş artık.

Pilates destekli kaliteli nefes alması da işe yarıyordur elbette. Kendisi Pilateskolik demiş miydik daha önce. Öyle.

Hem akciğer kapasitesi boooool nefes alarak genişlerse, kalbi güçlenecekmiş. Çocuk kalmış kalbi büyüyecekmiş. Bunu da kendisine “Il Dottoretto di İnternetto Lütfullah Bey” de zaten daha önce ayyynen söylemişmiş.

Yaaa...

Yazarımız ve arkadaşımız 4 Yapraklı Yonca’ nın son durumu böyle.

 

“Ben yaptım siz yapmayın!”

Diyor Yonca. Size söylememizi rica etti.

Hani kendince size ders veriyor.

Söylemesi kolay tabi ama, biz bu düşüncemizi ona söylemedik. Üzülür malum gereksiz derecede hassas. Hem zaten bu “Ben ettim ey okur aman siz etmeyin”i kendine yaptığı hangi haksızlık için söylüyor, karar veremedik.

Ha unutmadan;

Bu yazıyı kendisi birinci tekil şahısda yazmaya çok utandığı için, üçüncü tekil şahsı kendi kötü amaçlarına alet ve siper etmiş.

Resmen “O” nun arkasına saklanmış. Yuh ve pes yani!

Ama n’apalım. Yapmış işte. İnsanlık hali. Anlayış gösteriverin siz de.

İtiraf etmezse bunu da vicdan azabı edebilirmiş de...

Bilginize,

Yonca

“katıksızdeli”

 

Maratonik dip not: Bütün bunlara rağmen, Yonca hala daha utanmadan, gidip 2010’ da da 10 km lik maratona kaydolmuş iyi mi! 2009’ daki derecesinden daha iyi bir derece bekliyor kendinden! Detayları anlatacak daha sonra. Pes daha ne diyelim biz bu çatlağa! Kadın hakkaten hasta!

 

Twitter oylamalı dip not: Yonca en kararsız kararsız. Bugüne ne yazacağına karar veremediği için Editörlerine sordu; Nigar Akan “Sex and the City” dedi; ama yok yine dayanamadı Yonca, gitti twitter da yazılarını oylamaya sundu. Oylamada da Sex and the City kazandı, ama o gitti kardeşim nedendir bilinmez buna karar verdi. Belki de atıp içinden kurtulmak istedi. Bu durumda “Sex and the City” Cuma’ ya kaldı.

 

Yazarın Tüm Yazıları