Yaralarımı çok seviyorum...

Sağ dizimde kocaman bir yara izi var mesela.

Taaa eskilerden kalma.

Haberin Devamı

...

 

Annem ve babamla Marmaris’ teyiz.

 

Küçüğüm, sanırım 4 yaşındayım.

 

Bir oteldeyiz.

 

Deniz kenarında.

 

Bu benim anılarıma kaydettiğim ilk otel hatıram. Hayatımda geri gidebildiğim en eski anılarımdan biri.

 

Kaldığımız otelin lobisi uzun bir koridor şeklinde. O koridorun sonunda deniz var. O küçücük boyumla ucuna doğru baktığımda deniz çok uzak görünüyor.

 

Haberin Devamı

Alabildiğince uzak.

 

Ama eğer koşarsam, sanki çabucak yaklaşabilirim gibi denize.

 

O masmavi hafif esintili denize.

 

Çok düşünmedim. Ne de olsa çocuğum, düşünmeden yapma özgürlüğüm var.

 

İçimden koşmak geliverdi birdenbire, ben de başladım koşmaya, tutmadım kendimi..

 

Annem, “Koşma düşersin!” diye seslendi arkamdan. Sesi hala kulağımda...

 

Ama ben annemin ne dediğini duymak istemedim. Gözlerim koridorun ucundaki engin mavi denizde...

 

Koridorun sonuna koşarak geldim,

 

Ve yol aniden bitti.

 

Öyle kötü düştüm ki...

 

Yolun sonunda meğer basamak yokmuş. Yüksek bir duvarmış üzerinde bulunduğum. Oradan yere düştüm, dizim yarıldı.

 

Kötü yarıldı.

 

Haberin Devamı

Hala daha izi duruyor dizimde.

 

Ben o tatilde, o yara yüzünden denize giremedim.

 

Ne zaman sağ dizimdeki ize baksam, o koridoru ve denizi hatırlıyorum. Annemin sesi geliyor kulağıma... Bana “Koşma Yonca düşersin!” diyor, düşüyorum; ama annemin adımları hızla yetişiyor bana ve beni yerden kaldırıyor.

 

“Acıdı mı Yonca?” diye soruyor.

 

Ben ağlıyorum; ama annem bana sıkı sıkı sarılıyor.

 

Babam elinde oksijenli pamukla geliyor, diz çöküyor yanıma.

 

Yarama pansuman yapıyor.

 

Yaram çok kanıyor; ama nedense benim canım acımıyor.

 

Annemin kucağında, babamın pansumanıyla çok mutluyum ben o anda.

 

Yaralarımı seviyorum.

 

***

 

Sol bacağımın alt kısmında çok büyük ve uzunlamasına bir yara izi var.

Haberin Devamı

 

Fethiye’ deyim.

 

18 yaşımda.

 

Sınıf arkadaşlarımla. Çok özgürüz.

 

Mobilet kiralamaya karar verdik. Kiraladık.

 

Aklımıza her geleni yapacak kadar deliyiz o yaşımızda.

 

Mobileti ben kullanıyorum.

 

Virajı gördüm.

 

Tam dönerken fark ettim ki mıcır dökmüşler.

 

Savrulup mobiletle asfalta kapaklanıyorum.

 

Sonra inanılmaz bir yanma hissi bacağımda. Tekerlek döne döne yakmış bacağımı. Kötü bir yara. Hastaneye gidiyoruz. Doktor uzun uzun pansuman yapıyor, tetanoz aşısı oluyorum.

 

Çok ağlıyorum.

 

Yürüyemiyorum.

 

Ama tatili, arkadaşlarımı bırakıp eve dönmek de istemiyorum. Annemle babama bu yaptığım aptallığı nasıl söylerim, bilmiyorum.

 

Korkuyorum...

 

Ama sonra, arkadaşlarım bana, “Eve dönme biz seni taşırız. Sana uygun olacak şekilde tatili yine de beraber yaparız, seni bırakmayız!” diyorlar.

Haberin Devamı

 

Hatta birleşip beni taşımak için bir plastik sandalye alıyorlar.

 

Beni ona oturtup sırayla sokaklarda taşıyorlar.

 

Benim için yapıyorlar bunu... Kolları kopuyor ağırlığımdan; ama bırakmıyorlar beni.

 

Canım acıyor; ama öyle mutluyum ki!

 

Yarama ne zaman baksam arkadaşlarımı görüyorum.

 

Bana güven veriyorlar.

 

Beni yalnız bırakmıyorlar...

 

Yaralarımı seviyorum.

 

***

 

2007’ nin son günü bugün.

 

31 Aralık.

 

Pazartesi.

 

Haftanın ilk günü oldu bu yılın son günü.

 

Kendime sordum: “Bak bakalım Yonca, bugünden geçmişine gidince en sevmediğin şey nedir?” diye.

 

Çok düşündüm; ama pek birşey bulamadım.

 

Bulduklarım vardı aslında; ama onları da azat edip rahatladım.

Haberin Devamı

 

“Peki geriye izler kalmış mıdır acaba?” dedim.

 

Yüreğime sordum.

 

İzlerimden geriye bir tek tatlı ekşi anılarım kalmış...

 

Benim izlerim ve benim anılarım.

 

Hayatımın bana kendini hatırlattırdığı izlerine,

 

Canımı yakmış bile olsalar,

 

BENİM oldukları için kızamadım.

 

Ben onlara minettarım.

 

Yonca

“Kadirşinas”

Yazarın Tüm Yazıları