Paylaş
To mar la!
Beni çok şaşırtıyorsunuz, çoook. Bazen hiç beklemediğim bir yazıya inanılmaz çok tepki geliyor, bazen “Eyvah!” diyorum, “Paralayacaklar beni”... tık yok. Hoşuma giden de bu! Hep sürprizlerle dolu her saniyemiz. Neyse, dün ben yavaşlayayım derken, elim bam telimize değdi sanırım. Yalnız olmadığımızı bilmek azıcık iyi geliyor sanki. Bana iyi geliyor orası kesin.
Buyrun bakın bakalım, herkes ama herkes yavaşlama derdindeymiş meğer...
Ve bazılarımız nasıl da güzel başarmış!
Başaranların mutlu hikayelerini ayıkladım aralardan.
İnce eledim sık dokudum. Çok uzatmadım valla billa! J
5 tane okur mektubuna yer verdim bu defa, yavaşladım ya, zamana sığdıramadım herkesi aynı anda. Affola J Ama en son yorum, en favorim, haberiniz ola!
İçimi açtı da...
Okuyun da rahatlayın.
Ne olur rahatlayın.
Hatta belki de ilham alın.
Kalın sağlıcakla.
Yonca
“yavaşşşlatıcı”
***
Dünkü yazını okuyunca şok oldum Yonca. Hani neredeyse sanki seninle telefonda konuştuk da, ben de sana halimi anlattım da, sen de ondan bu yazıyı yazdın... İçimi okudun, halimi tarif ettin. Her zaman böyle as yazını bence J.
Uzun zamandır yazılarını günü gününe takip edemiyordum. Ablam okuyup bana yolluyordu. Kendim yazmış izlenimi doğuruyordu bende. Uzun zamandır takip edemiyordum; çünkü, delicesinin bir üst seviyesinde çalışma temposu içindeydim. Neyse o dönem bitti, yöneticilik görevini de bıraktım. Bundan sonra aynen dediğin gibi ağır çekim bir hayat yaşamayı planlıyorum. (Tülin A.)
***
Bu sabah Enis ile kokulu kahvelerimizi koyup atölyenin avlusunda seni okuduk. Yazın ikimize de pek keyifli geldi.
Bizim için de zaten amaç oydu gelirken Bodrum’ a; yavaşlamak! Yavaşladık.
Son günlerde tweetter’ ın hayatıma girmesiyle; o sakin, yavaş ve mutlu hayatımın sarsıldığını ve yeniden asabileştiğimi farkettim. Yazın bunları da sorgulattırdı bana.
Belki yeniden bir format atmak lazım. (Nazlı İ.)
***
Yazınızı okudum, hani şu “sükunetle” yazmış olduğunuzu J. Evet, yavaşlamak ve sakin olmak lazım. Ben kendimden biliyorum. Bir buçuk yıl öncesine kadar deli gibi çalışan, işini tüm hayatıymış gibi ciddiye alan, iyi bir eş-iyi bir ev kadını olmak için uğraşan bir kadınken, şimdi işsiz; ama huzur dolu bir kadınım.
Bir buçuk yıl öncesine kadar herhangi bir şeye çok kolay sinirlenip arıza çıkarırdım ki bu sayede "chucky", "psycho" gibi lakaplarım bile oldu. Marifet sanki!
Artık yavaşım ve sakinim.
Hatta geçenlerde 6 aydır hemen hemen her gün gördüğüm, kardeşim saydığım bir erkek arkadaşım dedi ki: “Kadınlar muayyen günlerinde çığırlarından çıkıyor, ota boka kafa atıyor.” Sonra durdu, bana döndü ve ekledi: “Yoksa sen regl olmuyor musun? Kimseye kafa atmaya çalışmıyorsun da!”
(Serap B.)
"pamuk"
***
Çok konuşkan olmama rağmen, hiç bir zaman düşüncelerimi yazıya dökemiyorum.
Ama seni okuyunca düşüncelerimin yazıya dökülmüş hali olmasından dolayı çok seviniyorum. “İşte!” diyorum, “Yazsaydım ben de böyle yazardım!”.Son dönemlerde ben de durmak istiyorum; ama duramıyorum. Aslında biri düğmeme bassa ve dursam.
Bayramda 2 günlüğüne Mudurnu’ da bir köye gittik. Çok güzel; 4 aile 2 gün aynı evde kaldık. Köyde herkes o kadar sakin ki; konuşmaları, yürümeleri, yemek yemeleri, oturmaları, kalkmaları.
Biz de o kadar hızlı hareket etmeye alışmışız ki, anlayacağın 2 günde 8 büyük ve 5 çocuk köyün de huzurunu kaçırdık!
Bizi bu büyük şehirler böyle yapıyor. (Filiz D.)
***
Yazılarınızı keyifle takip eden bir okurunuzum. Annenizin banka müdürlüğü yaptığı Farabi’ de, İsmet Paşa’nın evinin arkasında torunlarıyla arkadaşlık ederek büyüdüm.
Şu anda saat 11:25, kahvaltıdan az önce kalktık eşimle. Aslında sabah 08.00’ de evden çıkarak kızımı ve arkadaşlarını okullarına bırakıp 08.30 da eve geri geldim; ama ondan sonra, sizin de dediğiniz gibi, yavaşlayarak hayatın koşuşturmalarını azaltmaya çalıştım.
Burası Sarımsaklı-Ayvalık. Ben 52 yaşında, doktorlukta 27, Plastik Cerrahi Uzmanlığında 17 yılı geride bırakırken koşuşturmanın sonunun olmadığını farkederek, Temmuz 2009’ da tası tarağı toplayıp Ankara' nın keşmekeşini-telaşını terkederek huzura, hayatı ve zamanı yavaşlatıp keyif yapmaya geldim buralara. Eşim de benim gibi emekli etti kendini Beslenme ve Diyet Uzmanlığından.
Bahçe içinde küçük bir evimiz, bahçesinde büyütmeye çalıştığımız üç aylık iki köpek yavrumuz ve baharda yetiştirmeyi umut ettiğimiz salatalık domates biber v.s. nin hayali ile geçiriyoruz günlerimizi. Herkesin korktuğunun aksine, zaman geçtikçe sıkılacağımız yerde alışıyor, benimsiyoruz yeni hayatımızı.
Mutluyuz kısacası!
Yine herkesin korkusu (ve bahanesi) olan "çocuğumuzun okulu" sorununu da Ayvalık Anadolu Lisesi sayesinde aşmış bulunuyoruz. Çevremizdeki, bizim yaptığımızı yapmayı hayal eden ve fakat "çocuklarının eğitimi" için büyük şehirlerde kalmaları gerektiğini savunan kişilerin aksine, kızımızın 4 yıl burada okuduktan sonra kazandığı üniversiteye gidebileceğinin bilincindeyiz.
Bunları size neden yazdım bilmiyorum doğrusu, yazınızı okuyunca içimden geldi, ben de tutmadım kendimi ve kısaca özetleyiverdim durumumuzu. Umarım sıkılmamışsınızdır bu iletiyi okumak için harcadığınız zamanda.
Dilerim günü gelince siz de böyle bir hayata geçiş yapabilirsiniz.
Sevgiyle kalın. (Mustafa A.)
Paylaş