Paylaş
Hatta tacizin, psikolojik ve duygusal şiddetin ta kendisidir.
“Tecavüzcü mağdurla evlenirse cezası ertelensin” şekilli bir önerge verildi.
Önergeyi imzalayanların ve hatta açıklamaya kalkışanların listesi kalabalık.
Bense bu sene, bir senelik bir dava sonucunda, taciz davamı kazandım.
Yani ben, taciz MAĞDURU, açtığı davasını kazanmış, tecavüze uğramadığım ve/ya şanslı olduğum için bu korkunç sonla buluşmamış yetişkin bir kadınım.
Bir kızım var.
Bir de oğlum.
İkisi de kanunen hâlâ çocuk sayılan yaşlarda.
Bu ülkede sadece kız çocukları değil, erkek çocukları da taciz/tecavüz mağduru üstelik.
Bu ülkede yaşını doldurmamış, konuşmaya başlamamış bebeklere yaşlı adamlar tarafından tecavüz ediliyor. Bu ülkede ensest istatistikleri ya yok ya eksik!
Ensest, taciz, tecavüz sadece kırsalın da sorunu değil.
Şehirde, yan komşunda, belki de kendi evinde var.
Çapı bilinmeyen korkunç bir yara bu.
En fenası, hâlâ daha çevremde, kadınlarla ilgili tacizkâr espriler, küfürler gayet doğal gayet olağan karşılanırken, bunlara kimi zaman umarsızca gülebilen, o incitici ve tehlikeli muhabbete katılabilen kadınlar da olabilirken, bu önerge için bazılarının kayıtsız kalmasına ne demeli...
Toplumun her kesimini, her yaştan çocuğunu, kızını erkeğini ilgilendiren böylesi birlik olunası bir konuda bile ayrılabiliyorsak, ne düşünmeliyim?
İstendi mi bu ülkede bir ortak çığlıkla yer yerinden oynatılıyor ve bir şeyler değiştiriliyor.
Peki bugüne kadar taciz ve tecavüzü meşru kılan, affeden, kabul eden, mağduru diri diri gömen bu önergeler, bu imzalar, bu vicdandan, değerlerden, sevgi ve saygıdan nasip almamışlar için ne yaptık?
Geldi bıçak kemiğe dayandı yine, son dakikaya mı kaldık?
Yarın son.
Susma, durma, uyuma.
Tecavüz meşrulaştırılamaz.
Ayaklan!
Yonca “isyan”
Milas Zeytin Hasat Şenliği
Bu hafta sonu Milas’ta zeytin kokusu içinde zamanın durduğu bir ortamdaydım.
Çocuklardan büyüklere zeytin geleneğini aktarmak için yapılan oyunlara katıldım. Zeytin ve zeytinin yağında nasıl markalaşmalıyız konusunda kafa yorulan bir panelde, zeytinin hayatımdaki yeri adına minicik bir konuşma yaptım.
Zeytinyağının hak ettiği ve olması gereken nokta için çok çalışılan, emek verilen bir çabanın içinde yer aldım.
Milas yöresinde yetişen Memecik zeytinini daha yakından tanıdım. İçerdiği zenginlik sayesinde ne çok hastalığa şifa ve çare olduğunu bilimsel çalışmalar yapanlardan dinledim.
Dünyada zeytin ağacı açısından bu kadar zengin ve bereketli olup bu kadar az zeytinyağı tüketen bir toplum olmamıza, zeytin ağacına bu kadar kolay ulaşırken ona bu kadar haksızlık yapabiliyor olmamıza dair öğrendiklerime içerledim.
Zeytinyağına dair ne çok eksik, ne çok yanlış bilgimiz olduğunu gördükçe, zeytini ve yağını daha çok anlatmam gerektiğini anladım.
Doğru ve kaliteli zeytinyağı için erken hasadın, zeytinin bekletilmeden çuvallarla değil kasalarla hemen fabrikaya taşınmasının, bekletilmeden soğuk sıkımının yapılmasının önemini daha iyi kavradım.
Milas Kaymakamı Fuat Gürel, Milas Belediye Başkanı Muhammet Tokat ve Milas Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Reşit Özer’in, Milas Zeytin Hasat Şenliği ile, zeytine nasıl hakkını teslim etmeye çalıştıklarına tanıklık edip minnet duydum, teşekkür ederim.
Zeytin sayesinde bir araya gelen insanların gönülden çabasını görmek yetmezmiş gibi, zeytinyağında dünya çapında gururumuz olan sevgili Osman Menteşe’den nene ve dedesinin muazzam aşk hikayesini o tarihi eser evlerinde dinleme şansına erişmek, kendi kişisel tarihim adına büyük bir onur ve şanstı...
Aşkı böyle onurlandıran, sahiplenen, koruyan ve yaşatanları görmek bana bambaşka bir duygu yaşattı. Çok etkilendim. Bir gün o evin Masumiyet Müzesi gibi, Aşk Müzesi olmasını hayal ettim...
Zeytin dostları sayesinde yine ömrüm uzadı.
Zeytin aşkı adına...
Milas sana gönülden teşekkür ederim...
Yonca “zeytinli”
Paylaş