Paylaş
Şakalaşabilen, kendisiyle dalga geçebilen, gülümsemekten çekinmeyen; bağırmadan konuşabilen, ciyaklamadan tartışabilen politikacılar düşlüyorum.
Sataşma kültürü üzerine ihtisas yapmayı bi kenara bırakmış, çözüm üretme, insiyatif kullanma konusunda her türlü eğitimi almaya çabalayan, kendini eğitme eğilimi olan insanlar olsa Meclis’de mesela, nasıl olur diye düşünmeden edemiyorum.
Ha bir de eleştiri kabul eden, eleştiri ile hakaret arasındaki farkları bilen ve buna göre hitab edebilen, görüş bildirebilen rol model diyeceğimiz cinste insanlar görsek ülke yönetiminde, ne güzel olur di mi ama?
Kendine ait fikirleri olan, konu hakkında eğer varsa farklı düşünceleri bunları dile getirebilen, getirmekten çekinmeyen, adabıyla itiraz edebilen tipler olsa ve hatta karşılarında da, adabıyla itirazı dinleyen birileri olsa... Bu insanlar sağımızda solumuzda her ortamda olsa... Özellikle de Devlet katında... offf duyulan gururun tadından doyum olmaz valla...
Halka yakınlaşmak adına, halktan olmuş olmak adına sağda solda boy gösterileceğine, halk gibi gayet “dokunulabilir” olarak yaşayan bir Meclis dolusu vekilimiz olsa mesela... Ne bileyim en basitinden işine otobüsle gelen giden, bi yerlerde kuyrukta bekleyen, mevkisini, titrini sana bana ültimatom veya güç gösterisi olarak kullanmayan, konumundan fayda yaratma istisnası olamayan, ülkeyi senden benden biri gibi yaşayabilen birileri olsa keşke bizi temsilen... gerçekten... Çekmediği sorunun çözümünü insan nasıl düşünür diye aklıma takılıyor da bazen.
Acaba vekillerimizin odalarında çiçek var mıdır, o çiçekleri kendileri sulayanlar da var mıdır? Kimdir mesela onlar Meclis’de merak ediyorum arada bir. Ya da hangisi bahçesindeki kediye mama veriyordur, hangisi köpeğini dolaştırmadan işe gidemiyordur? Yani var mıdır böyle hikayeler orada... Vardır di mi? Bize yansımaz ama herhalde. Biz daha çok kim kime nasıl çakmış, nasıl laf sokmuş, hangi kasetle nerede basılmış vesairesel şeylerle ilgileniyoruz herhalde de ondan.
Bizim bu gereksiz şeylerle çok ilgilenme ve gerekli olan şeylere yeterince ilgilenememe huyumuzun yer değiştirdiğini hayal ediyorum ayrıca.
Öyle ki; televizyonda bağıran çağıran hiç reyting alamaz olmuş, lafını insan gibi anlatan ve gerçekten sorulan soruya cevap veren birileri reyting rekorları kırmış.
Eşcinselliği hastalık gibi görmeyen veya hatta eşcinsel ve de bunu saklamak zorunda olmayan bir millet vekilimiz olur mu bir gün acaba?
Orman yangını denen felaketin yaşanmadığı bir yaz sezonu yaşamayı da hayal ediyorum bu arada.
Sadece kadına şiddet filan da değil, canlıya şiddet kavramının cezasını aldığı caydırıcı koruyucu önlemci bir düzen düşlüyorum, hem de en acilinden, yarın olsun bu mesela...
Engelliler de bir gün gidecekleri yere gidip gidemeyeceklerini düşünmeden sokağa çıkarlar değil mi?
“Bir şeyi çok istersen olur!” derdi babam...
Çok istiyorum.
Yonca
“saatine denk gelirmiş”
Paylaş